T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 MART 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Rasim ÖZDENÖREN

Yargının bağımsızlığı

O zaman, alkış tutulan Yassıada Mahkemesinin başkanı Salim Başol, sanık sandalyesine oturtulmuş olan Başbakan Adnan Menderes'e bir münasebetle: "Seni buraya tıkan güç böyle istiyor..." diyerek yaptığı işlemi haklı göstermeye kalkışmıştı. Bu cümle, o mahkemenin mahiyeti hakkında başka hiçbir şey söylemeye gerek bırakmaksızın yargının ne ölçüde bağımsız olduğu hakkında her şeyi ifşa etmeye yeter. Denecek ki, o günden bu yana köprünün altından çok su aktı. Acaba? Köprünün altından çok suyun akması neyi değiştirdi ki? Bugün yargının bağımsızlığından bahseden kişiler, üstünden daha on yıl bile geçmemiş olan bir başka tabloyu nasıl unutabilirler? O günün hükümetini devirmek için dört koldan harekete geçmiş olan çeşitli mahfiller, yargıyı bu işin içine katmak için az çaba mı sarf etti dersiniz? Askerin yargı mensuplarına verdiği brifingden sonra, her iki tarafın ayağa kalkarak birbirlerine dakikalarca alkış tutmasını o tarihte hariçten alkışlayanlar kimdi? 28 Şubat döneminde görülen bazı kötü uygulamaları, bu gün tasvip etmiyor görüntüsüne girmek ikiyüzlülüktür. O tarihte, hazırladığı iddianameyi kendi eliyle basına dağıtan bir savcı, bu gün bir başka savcının iddianamesinin ortalıkta dolaşmasını yargı süreci yönünden kabul edilmez olarak değerlendirebilmektedir. Demek ki, mesele, işine geldiğini kabul etmekle, işine gelmeyeni reddetmekle halledilebilecek boyutta değil. Mesele derinlerdedir. Mesele, yargının bağımsızlığının sağlanabilmesi noktasında odaklanıyor. Yargının bağımsız olabilmesi için demokratik düzenin işlerliğini sağlamak gerekir. Yani halkın, kurumları ve kurumların birbirlerini denetleyebilecek bir düzencenin kurulması... Ben şahsen geçmişinde sınıflı ve sınıfçı, sömürgeci ve sömürücü, ırkçı ve ayrımcı bir toplumsal ve siyasal düzenin tecrübesinden geçmemiş ülkelerde demokrasinin kurulup kurulamayacağı hususundaki ihtirazî kaydımı saklı tutarak, pratik bakımdan bazı düzenlemelerin yapılabileceği hususundaki görüşümü özetleyebilirim:

1. Yürürlükteki Anayasa'nın tümüyle ilga edilerek yerine sivil bir Anayasanın geçirilmesi sağlanmalıdır. Bu ülkede, baştan beri anayasalar askerî inisiyatifle hazırlanmıştır. Dolayısıyla bazı maddelerinin değiştirilmesiyle onları demokratik hale dönüştürmek mümkün olmaz. Orada hakim olan antidemokratik zihniyet bertaraf edilmelidir.

2. Ceza yargılamasının tek bir yasayla gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Asker için ayrı, sivil için ayrı ceza yasası; keza asker için ayrı, sivil için ayrı bir ceza mahkemesinin işletilmesi de demokrasinin temel ilkesine aykırıdır.

3. Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) ya kaldırılması veya üye kompozisyonunun demokratikleştirilmesi sağlanmalıdır. MGK siyasî bir kuruluş ise, orada üye olarak asker bürokratın işlevi bulunmamak gerekir. MGK eğer uzmanlardan oluşmuş bir danışma kurulu ise, bu takdirde de, siyasî sıfatı olan bakanların o kurulda işi ne? Siyasî temsilcilerle atanmışların aynı kurulda, eşit oy hakkıyla bulunması ilkeye aykırıdır. Asker bürokratlar, tıpkı sivil bürokratlar gibi, ancak teknik yönden hizmet babında kendi bakanının arkasında yer almalıdır. MGK Genel Sekreteri'nin sivil kişi olması palyatif bir tedbir olmaktan ve zevahiri kurtarmaktan başka anlam taşımaz. Belirttiğim hususlar demokratikleşmenin yalnızca ilk elde yapılması gereken ilke bazında önem taşıyan konularıdır. Bu konular temelden düzenlenmedikçe, daha eski uygulamaları görmezlikten gelsek bile, 27 Mayıs süreciyle başlayan asker ağırlıklı, daha açıkçası asker vesayetinde işletilen düzencenin ıslahı imkân dahilinde görünmüyor. Böylece 27 Mayıs özel mahkemesi uygulamaları zaman zaman nüksediyor. Bu da, yargının bağımsızlığını etkiliyor. Yargının bağımsızlığı kurulu düzenin yürürlükteki hükümlerinden bağımsız olarak gerçekleştirilemez. Konu tümüyle siyasayla bağlılaşım içindedir. Kökten değişim gerçekleştirilmeden, 28 Şubat döneminin başsavcısı bir yönden, bu günün Van Cumhuriyet savcısı bir başka yönden eleştiriliyor olsa bile, yakınmaların arkası kesilmez. Her defasında bir başka yakınma konusu karşımıza çıkar.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi