T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 13 MART 2006 PAZARTESİ | ||
|
Demek ki, herkesin seni algılayışı farklı. 'Sen', kimine göre o, kimine göre bu, kimine göre şu'sun.. Ancak, hepsinin ortak paydası senin 'sen'liğin! Hımm, şu özellikten bahsedilirken falanca olaydan da söz edildiğine göre, şu isim olmalı; o mu, değil mi? En iyisi telefon açıp sormalı: Ya, kim bu?.. Ben o sanmıştım da... Değil mi?.. Kim peki?... Neyse, boş ver, ne var ne yok, nasılsın?.. Yani, zahmet edip bana telefon açanlardan biri de tuttursaydı bari senin ismini ya.. Yanıldılar.. Bütün zanları boşa gitti.. Oysa, benim îmâ ettiğim senden başkası değildi, olamazdı.. Sen'din o, sendin! Neyse, ayrıntılara boğulmayalım.. İlerleyelim! İşimiz çok, yükümüz ağır, lâfımız uzun! Evet, sen bir 'karışım'sın! İyi ve kötü birçok özelliğin, doğru veya yanlış birçok algılama biçiminin iç içe geçtiği, harmanlandığı, birbirinin yerini aldığı, birbirine dönüştüğü ve neticede ister istemez o pek tuhaf fotoğrafın 'okunur' hâle geldiği eğri büğrü bir çizginin 'karışımı'sın.. Dün yüzüne güldüklerine bugün gülmüyor, dahası küfrediyorsan; bugünden yarına nasıl bir his sağanağına yol açacağın malûm sayılır. Dolayısıyla ve esasen başat özelliğin şu: Amorfluk! (Bu husus ayrı bir yazı konusu olabilir pek alâ..) Amorf bir karışım! İşte tam sana göre bir tanım oldu.. Şiir sevgin için de uygun düşüyor öte yandan.. 'Şiir sevgin'... Ne güzel, değil mi? 'Şiir' deyince.. Bak kuzum, şiir için iyi niyetler taşıman kâfî değil: Şiirin (iyi veya kötü) niyetlerle alâkası yoktur, olmamalıdır! Şiir niyetlerle yazılmaz. Yazılır, o kadar! Hem senin niyetinden bize ne, okuyucuya ne?!. Biz, yazılana bakarız! Yazılmasına niyet edilen bir hissin, bir fikrin olup olmadığı veya ne olup ne olmadığı bizi hiç ilgilendirmez.. Kaldı ki, bir şiire bakarken, ne gibi ulvî his ve fikirleri vaaz ediyor diye de yaklaşmayız. Oysa senin derdin, daima olduğu gibi 'iyi niyetli' kalarak, his ve fikir aktarımında bulunmak biz zavallı okuyuculara.. Başımıza gelen felâketi anlıyor musun? (Pek sanmıyorum!) Haydi itiraf edeyim; o 'gölge' sana yakışıyor! Mutlusun zira.. Hatta, diyebilirim ki, mecbursun mutluluğa! Şimdi düşün; herkes senin gibi olabilir mi? Herkes senin gibi, başının üstünde, Türk şiirinin geleceği için 'vize almış şairler loncasının müdavimi' payesini taşıyabilir mi? Bundan daha asil bir 'gölge' düşünülebilir mi? Yani, yat-kalk, hamdet Allah'a! Vallahi, kurban kessen yeridir, derim.. Gerçi, Cağaloğlu piyasası senin gibi nelerini gördü, öğüttü, silkeleyip bir kenara attı ama, yine de senin şansın olabilir; tek bir kolla bağlı değilsin zira piyasaya, birkaç koldan hücumdasın.. Hem de, çok özelde, 'şairlik' sıfatını üzerine yakıştırabilmek için büyük bir mücadelenin içinde atalanıyorsun yıllar var ki.. Artık bir şeyler olmalı değil mi, ey cemaat, ne dersiniz? Olacak olacak! Ben inanıyorum.. Seni el ve gönül birliğiyle 'şair' yapacağız evvel Allah! Biz seni şair yapacağız, lâkin, sen, sana bizim yaptığımızı bana yapma! Yani... Bana numara yapma, yapma bana numara! Lokman!..
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |