T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
E K O N O M İ 20 MART 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ürünlerimiz kara listeye alındı ama vatandaş bize sahip çıktı

90'lı yılları anlatırken, "Konjonktürü tahrik eden unsurlar bizim karşımızdaki iş camiasının içindeydi" diyen Erol Yarar, bu çevrelerce oluşturulan kara listelerdeki MÜSİAD üyesi şirketlerin, tam tersine yükselişe geçtiğini söyledi

Fatma
Çiftçi

Genç yaşta MÜSİAD'ın kuruluşuna öncülük ettiniz. Hangi eksiklikleri görerek yeni bir örgütlenmeye gittiniz?

Babam Özdemir Ali Yarar, TÜSİAD'ın kuruluşunda aktif olmuştu. Ankara Sanayi Odası'nın kurucusuydu ve bu odanın meclis başkanlığını yapmıştı. Annem de Ankara'da Kadınlar Birliği'nde, çeşitli dernek ve vakıflarda çalışıyordu. Organize sivil toplumla ilgili bayağı bir birikimim vardı. MÜSİAD'a gelince... O günkü koşullarda MÜSİAD'a gerek vardı. Çünkü, işadamlarının üye olmaya zorunlu olduğu Odalar Birliği gibi yarı resmi bir kuruluş ve bir de TÜSİAD vardı. Biri sivil toplumun yapısıyla, diğeri de ihtiyaçlarıyla uyuşmuyordu. TÜSİAD, Avrupa ve Amerika'ya endeksli, kapitalist bir toplum yapısını özlemleyen, öncelleyen, bunu numune olarak ortaya koyan bir yapısı vardı. Bizim MÜSİAD'ı kurduğumuz dönemde de iş camiasından, Anadolu sermayesinden kopuktular. Biz de 1990'da MÜSİAD'ı kurduk.

KOVANA ÇOMAK SOKTUK

Dernek olarak çok eleştirildiniz ve kapatma davalarıyla da karşılaştınız.

Tabii biz arı kovanına çomak soktuk. Çünkü uluslararası camia böyle çalışma yapılmasını arzu etmiyor. MÜSİAD'ı kapatma davaları açıldı. 312'nci madde ve Anayasa'yı zorla değiştirmeye teşebbüsten 25-26 yıl hapis istenecek kadar ağır cezalarla DGM'de yargılandık. Öcalan'ı mahkum eden, şimdi emekli olan hakim Turgut Bey (Turgut Okyay), Öcalan davasından bir hafta sonra beni de mahkum etti. 5 yıl o suçu işlememek kaydıyla, mahkumiyet ertelendi. Tabiri caizse, "Bundan sonra konuşma" denildi. Savcılar değil, başka birimler suç duyurusunda bulundu. Daha sonra 'gizli' ibareli yazıları gördük. Türkiye'de o olağanüstü konjonktürü tahrik eden unsurlar da esasında MÜSİAD'ın karşısındaki iş camiasının içindeki unsurlardı. Bir kara liste yayınlandı. Bu kara liste de, bir reklam ajansının faksından yayına başladı. Kimi MÜSİAD üyelerinin yer aldığı listelerde "bu şirketlerin ürünlerini almayın" deniyordu. Ama hepsi ters tepti. Hatta listelerdeki şirketlerin satışları arttı. Üyelerimiz arasında "Benim ismim de çıksın" denecek kadar espri konusu oldu. Çünkü vatandaş onlara sahip çıktı.

10 KAYIP YIL

Peki, bahsettiğiniz çevreler neden bir sivil toplum örgütünü, kendilerince bir tehlike olarak gördü?

Kimisi 'İrancı', 'dinci', 'İslamcı' dedi. "Ülkeyi ele geçiriyorlar, yatırım yapıyorlar" dediler. Çünkü, MÜSİAD'ın önderliğinde Anadolu camiası dünyaya açılıyor, büyük yatırım yapıyordu. Hayatında hiç ihracat yapmamış üyelerim, MÜSİAD'ın programlarını takip ederek, beş yıl sonra otuz ülkeye ihracat yapar hale geldi. Türkiye'nin 90'lı yılları çoğunlukla kayıp yıllarıdır. Kriz üstüne kriz, felaket yönetimler... Bir de bu 28 Şubat krizi üstüne eklenince Türkiye, çok önemli on yılını kaybetmiştir.

Kulaklarından para fışkıranlar

Müslüman ülkelerin IMF benzeri bir fon kurmasını istemiştiniz. Öneriniz kabul gördü mü?

Bizim insanlarımızın beyinleri başkaları tarafından formatlanmış. Başkalarının verdiği limitler çerçevesinde düşünebiliyor. Yapamazsınız diyorlar, o da dönüp diyor ki, "Biz bunu yapamayız." Hepimizin bu formatları kırmamız lazım. Ben IMF'nin kapısına nasıl giderim. Bu bizim için bir zul'dür, bir utançtır. Borcumuza sahip çıkalım ama, bir daha istemeyecek hale gelelim. Müslüman ülkeler IMF benzeri bir fon kurmalı. Müslüman Arap kardeşlerimde çok para var. Petrol sayesinde paralar kulaklarından taşıyor. "Bu paraları ne yapacağız" diyorlar. Hatta 1 trilyon doları Amerikan bankalarına yatırmışlar. Niye bir havuz etrafında toplanmıyoruz. Allahın nimetini bol verdiği insanlar, az verdiği insanlarla güzel bir dayanışma içinde olursa kalkınma gerçekleşir.

Ancak kulaklarından para fışkıranlarda da dayanışmaya dönük bir eğilim görmüyoruz.

Onlar da formatlanmış. Sistemi başkaları kurmuş. Ortadoğu'daki sınırlara bakın. Bir tanesi doğal sınır değil. Bir zalim vardı; Saddam. Şimdi bin tane zalim türedi. Herkes birbirini kesiyor. Buna kim sebep oldu?

Böyle bir iflas davası görülmedi

Neden eğitimini aldığınız bilgisayar yerine, aile işi olan kimya sanayiinde çalışmaya başladınız?

Benim dedem de, babam da sanayiciydi. Ben de sanayi içinde gözümü açtım. Okul bitince bir arkadaşımla bilgisayarla ilgili bir şirket kurduk. Ama babamın isteği üzerine kimya ve gıdada faaliyet gösteren aile şirketinde çalışmaya başladım. Benim kurduğum şirketlerimizden Rozi'yi Ülker Grubu'na sattık. Bir iflas davasından dolayı, yalnızca danışman olarak görev aldığım yapıştırıcı markamız 404 ve gıdada Lezzo var.

Şirketlerde sahiplik unvanı alamadığınız iflas davasının içeriği neydi?

Bu, 2000 yılında hukuk literatürüne de geçen Erol Yarar'ın iflas davası. Benim davalarım İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ders olarak gösteriliyor. Tacir olmamama rağmen, benim aleyhimde bir iflas kararı verildi. Tabii bunlar hep konjonktürün getirdiği şeyler. Bir banka, şahsi kefaletimden dolayı, bir alacak davasında iflas istedi. Böylece, bir yerde MÜSİAD'ın başkanlığını yapan bir insanın elinden, sanayicilik yapma hakkını alıyorsunuz.

Yepyeni bir ürün geliştirdik

Kimya sanayii, dünya devlerinin rekabet ettiği bir alan. Bu anlamda rekabetçi olabiliyor musunuz?

Gıdada Avrupa ve yapıştırıcıda Ortadoğu pazarı olmak üzere 25 ülkeye ihracat yapıyoruz. Şimdi 404, yeni bir ürün çıkaracak. Bu ürünle Avrupa'da rekabetçi olacağımızı düşünüyoruz. Avrupa'da dahi olmayan bir ürün. Ev tüketimine yönelik, metal parlatma ile ilgili bu özel ürünün üzerinde 2-3 yıldır çalışıyoruz. Gümüş, bakır, bronz gibi okside olan bütün metallerin parlatılmasında kullanılacak. AR-GE'ye yatırım yaptık, makinalarını da kendimiz geliştirdik. Taklit etmesinler diye, şimdi Avrupa'da bu ürünün patenti için çalışıyoruz.

Tarım ve sanayiye dikkat

Uluslararası İş Forumu (IBF) Başkanısınız. Bu platform hangi ihtiyaçtan doğdu, neler yapıyor?

MÜSİAD'ın çalışmaları uluslararası boyuta gelince, bir uluslararası platform ihtiyacı doğdu. IBF'i kurma kararı, Pakistan'da yaptığımız bir toplantıda alındı. Bu platforma yabancı ülkelerdeki işadamlarını veya derneklerini üye yapmayı amaçladık. MÜSİAD'ın uluslararası bir kolu gibi oldu.

Türkiye, ekonomisinde gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Merkez Bankası politikası hariç iyi gidiyor. Hükümetin istikrarlı bir politikayla başardıklarını, neredeyse Sayın Serdengeçti tek başına başarmış gibi gösteriliyor ki, hakikat hilafı bir beyan oluyor. Faizler hâlâ yüksek. Enflasyondaki başarının yüzde 95'ini de hükümete vermek lazım. Bence hükümet 10 üzerinden yedi alan bir politika içinde. Hükümetin bir yanlışı yapılan teşvikler... Sanayiyi heyecanlandırıcı, özgün, dünyadaki teknolojik gelişmelere paralellik arzeden teşvikler yok.

Erol Yarar kimdir?

1990'lı yıllarda iş dünyasının en bilinen simalarından biriydi. Kuruluşuna önderlik ettiği ve ilk başkanı olduğu iş örgütü, farklı çıkışları, hakkında açılan davaları ve özel hayatıyla en çok konuşulan isimlerden biri oldu. Babası TÜSİAD'ın kurucularındandı. Ama kendisi arkadaşlarıyla birlikte 1990 yılında Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD'ın kuruluşuna öncülük etti, uzun yıllar başkanlığını yaptı. Fakat değişen siyasi konjonktürle birlikte, başkanı olduğu derneğin kapatılması, üyelerinin kara listeye alınması ve kendisinin de Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) yargılanması gündeme geldi. İşadamı Erol Yarar, "Savcılar değil, o konjonktürde başka birimler suç duyurusunda bulunup hedef gösterdi" dediği ve DGM'de yargılandığı zor yılları anlatırken kızgın değil. Şimdi MÜSİAD'ın uluslar arası kolu diyebileceğimiz Uluslararası İş Forumu'nun (IBF) başkanlığını yapıyor. 2004 yılında Rozi Kağıt ve Temizlik Ürünleri şirketini Ülker Grubu'na satan Erol Yarar, temellerini babasının attığı kimya sektöründeki şirketlerinde ise, 'hukuk tarihine geçen bir iflas' dediği bir dava nedeniyle yalnızca 'danışman' sıfatıyla yeralabiliyor. Yarar ile MÜSİAD'ın kuruluş sürecini, sıkıntılı dönemleri, Türkiye ekonomisini, İslam ülkelerinin durumunu ve çözüm önerilerini konuştuk.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi