T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 20 MART 2006 PAZARTESİ | ||
|
Nâzım Hikmet, romantik, hayalperest ve idealist bir şâir... marksizme inanmış.. bu idealin insanlar arasında eşitliği ve adâleti sağlıyacağını zannediyor... Çoğu zaman; mısraları tornadan çıkmış gibi düzgün, keskin ve etkin!.. umûmiyetle, kullandığı kafiyeler, tabiî ve kuvvetli olup mısraların bütünüyle mânâ ve duygu bakımından kaynaşıyor.. Sun'î ve eğreti durmuyor.. Yani sırf kafiye olsun diye konmamış.. Sık sık aliterasyona başvuruyor.. bu ses tekrarları, muhaliflerini küçümseyen, itham eden bir taaruz üslûbuyla birleşince, alâka uyandırıyor.. mücadele eden ve kendine inanan bir eda ve tavır, insanların daima takdir ve hayranlığını celbetmiştir.. Necip Fazıl'da da bu vardır.. Dili, kusursuz bir İstanbul Türkçesi'yle, hapsanelerdeki Anadolu tiplerinden dinlenerek pişirilmiş bir halk Türkçesinin harman edilmesinden yapılmış gibidir.. (gülüm) diyor, (zâtınız) diyor, (âdem, kelle, hayrülhalef) diyor. Türkçenin güzelliğine ve dehâsına uymayan bir kelime kullandığı görülmemiştir.. İtiraf etmek lâzımdır ki Nâzım'ın dilinde ve şiirinde cür'etkâr, cesur, kendine güvenen bir hava vardır.. bâtıl veya doğru, hayâl veya gerçek bir ideâl için hapiste yatmayı göze almak; bir şâire, bir aksiyonere bu havayı verir.. Nâzım'ın en faâl olduğu yıllarda, Türkiye'nin içinde bulunduğu konjonktür ve şartlarda, marksizmin, millî birliğimiz ve vatanımız için tehlike oluşturduğu bir vâkıadır.. O zamanki İçişleri Bakanı Şükrü Kaya; Nâzım için, "etrafına tesir ediyordu, marksizmi yayıyordu.. içeri almak zorunda kaldık" demişti... 1950 de çıkarılan af kanunuyle affedildikten sonra, şu veya bu endişe ile demirperde gerisine kaçtığı da bir vâkıadır.. Terennüm ettiği ideal ne olursa olsun, Nâzım, Türkçe'yi ustaca kullanmış bir Türk şâiridir.. yanılmış, suç işlemiş ve mahkûm olmuş bulunması, bu gerçeği değiştirmez.. Mahkûmiyetine sebep olan fiillerinden ötürü nedâmet getirmiş bulunması ihtimalini de dikkate almak gerekir.. netice olarak, Nâzım'ın benimsediği ve mahkûm olduğu komünizm ideolojisini, Türk gençliğine hiçbir zaman örnek gösteremeyiz.. fakat Nâzım'ın Türk dilini iyi kullanan bir Türk şâiri olduğu gerçeğini de inkâr edemeyiz.. Nâzım'ın merdiven gibi istif edilen şiirlerinde, kuvvetli mısra'lar, mısra parçaları bulunduğu gibi, alelâde, gereğinden fazla uzatılmış doldurma mısralar ve cümleler de vardır.. esasen en güçlü bir şâirin bile yazabildiği şiirlerin adedi 10-15'i geçmez.. diğerleri vasat seviyede mahsüllerdir.. Marksizme yatkın olanların Nâzım'ın şiirlerinden daha çok zevk aldıkları ve onu daha çok takdîr ettikleri de bir gerçektir.. Nâzım; eğer Sovyet Rusya'daki, komünizm uygulanmasının ekonomik ve sosyal çözülüşle neticelendiğini görseydi, ne derdi, ne düşünürdü; gerçekten meraka değer.. bizdeki bir çok yeni zaman marksistinin (1960-1970 li yıllarda konuşan), eski şarkıları söylemekten vazgeçerek, liberal ve kapitalist sistemde kendilerine birer mekân ve iş bulması, Nâzım üzerinde nasıl bir tesir vücûda getirirdi? Elbette bu da meraka değer!.. Zekeriya Sertel'in, Türkkaya Ataöv'ün ve Vâlâ Nûreddin'in onunla ilgili gözlemlerine, söylediklerine bakılırsa; Sovyet Rusya'da, Bulgaristan'da ve Polonya'da dolaşırken, bilhassa son zamanlarında, sukutahayale uğramış bir insanın tavır ve ahvâlini sergilemiştir.. bu tesbit doğru ise, bizzat şâirin, kendi bedbahtlığının farkında olduğunu, büyük yanılgısının ve vatan hasretinin acısını çektiğini düşünebiliriz...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |