T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 MART 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kulis
Taha KIVANÇ


İngiltere'de askerî darbe!

Tony Blair ve lideri bulunduğu İşçi Partisi'nin başı skandallarla dertte İngiltere'de. Her yıl dağıtılan asalet unvanlarından bazısını partisine bağış mukabili birilerine pazarlamış Blair; bazı zenginlerden de partisine 'ödünç para' almış... Bu iki olayı birbirine bağlayan nokta önemli: 'Sir' ve 'Lord' gibi unvanlar bağışlananlardan bazısı İşçi Partisi'ne 'kredi açmış' olan zenginler...

İngiltere şu sırada bu skandalla sarsılıyor...

Bir BBC belgeseli sayesinde benzer bir ortamda ülke istihbaratı ile ordusunun seçilmiş iktidarı devirme girişiminde bulunduğunu öğrendiğim için, "Acaba, 'dünyada darbeler dönemi sona erdi' derken, birileri, kalkar da İngiltere'de idareye el koyar mı?" diye düşünmeden edemedim. Olur mu, olur... Tony Blair'e diş bileyen bir çok grup birleşmiş ve bir bakmışsınız, bir askerî birlik Heathrow Havaalanı'nı ele geçirmiş, bir birlik BBC'ye baskın yapmış, Buckingham Sarayı'nın kuşatıldığını fark eden Kraliçe Elizabeth de, "Ülkeyi yönetmede acziyet gösterdiği için başbakanı azlettim" deyivermiş...

Size olmayacak bir şey, bir masal gibi geliyor değil mi? Oysa, bundan tam 30 yıl önce, bazı istihbarat elemanlarıyla emekli subaylar, "Sovyetler'in adamı" ve 'gizli komünist' olarak gördükleri dönemin başbakanı Harold Wilson'u devirmek üzere aynen böyle bir plan yapmış ve uygulamaya da koymuşlardı. İşin bir darbeye dönüşmesini engelleyen, topun ağzındaki Başbakan Wilson'un görevinden âniden istifa etmesiydi. Siyasî hayatta bulunduğu 12 yılın sekizini başbakan olarak geçirmiş, 20. yüzyılın en parlak devlet adamlarından biri olduğu kuşkusuz Harold Wilson'un neden istifa ettiği, o gün bugündür, tartışılır durur.

Şimdi öğreniyoruz ki, Wilson, görevden alındıktan beş hafta sonra, iki BBC muhabirini, 'ileride yayımlamak üzere' bilgi vermek için çağırmış. Roger Courtier ve Barrie Penrose adlı gazeteciler, anlatılanları teybe kaydetmişler. BBC de, Wilson'un o zaman anlattıklarına dayanan bir belgesel (The Plot Against Harold Wilson: Harold Wilson'a karşı komplo) hazırlamış ve olayın 30. yılı münasebetiyle şu günlerde yayımlamaya karar vermiş...

30 yıl, İngiltere'de, gizliliğin ortadan kalkması için yeterli görülen süredir. BBC de o genel kurala uymuş işte. Tabii, aradan bunca zaman geçip yeni nesiller Wilson'un adını bile unutmuşken dosyanın açılması fazla bir anlam taşımıyor olabilir. Ancak, yine de, İngiltere gibi bir ülkede, askerler ve istihbaratçıların kafa kafaya verip "Vatan elden gidiyor" gerekçesiyle darbe planlamaları büyük olay. Sonuna kadar gitmeseler, darbelerini hayata geçirmeseler bile...

Bir şeyi daha unutmayalım: Darbe girişimcilerinin amacı Wilson'u koltuğundan etmekti; uzun yıllar boyu gizli kalmış girişimleri sonunda Wilson istifa etmek zorunda kaldığına göre, girişimleri bütünüyle boşa çıkmış sayılmaz. Belgeseli izleyen bir İngiliz meslektaş, "Wilson'un istifası bizim Watergate'mizdir" diye yazıyor. Bana göre ise, Wilson'un istifası 'İngiltere'nin 28 Şubatı'dır... Orada darbe ile korkutup başbakan istifa ettirenlerin benzerleri, Türkiye'de de istedikleri sonucu aynı yöntemle alabildi...

Bizde tankların Sincan'dan geçmesi niyetin ciddiliği için kanıt olarak kullanılmıştı; İngiltere'de Wilson'u ikna eden de askerî birliklerin sivillere haber vermeksizin Heathrow Havaalanı civarında tatbikat yapmalarıydı. Bir emekli subay, "Hükümete karşı kullanılmak üzere kendi özel ordumuzu kurduk" itirafında bulunmuş BBC'ye; bir eski istihbaratçı ise, "Gerekirse idareye el koymak üzere orduyla temastaydık" açıklamasını yapmış...

Akıl alır gibi değil: Askerî darbe? Silâh zoruyla başbakanı istifa ettirme? İngiltere'de? Allah Allah...

Harold Wilson, tıpkı Tony Blair gibi, İşçi Partisi lideri olarak iktidara gelmişti. O da Blair gibi iki dönem üstüste seçim kazanmıştı. İşçi Partisi'ni geniş kitlelere açan ilk liderdi Wilson, devleti çatık kaşlı olmaktan çıkaran girişimlere imza atmıştı; Blair de aynısını yapma çabasında. Wilson, zamanında ABD'nin Vietnam Savaşı'na sessiz destek vermişti; Blair de Bush'un Irak macerasının peşine takıldı...

Bu benzerliklere bakıp Blair için "Sonu benzemesin" temennisinde bulunan çıkarsa hiç şaşırmam. Wilson 'post-modern darbe' sayabileceğimiz, yıllar sonra bizde de tekrarlanmış bir komployla düşürüldü; Blair ise her ortamda sonuç almış türden bir siyasî skandalla sarsılıyor. Zenginlerden usulsüz kredi alma ve partisine para verenleri unvan sahibi yapma iddiası boynuna dolanabilir Blair'in...

Hani giderse üzüleceğimden değil, ama bu kadar benzerliğin ürküttüğünü yazmazsam kalemim şişer...


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi