T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 27 MART 2006 PAZARTESİ | ||
|
Bir basın toplantısındaki tespitler
İki yıl kadar önce toplanan, 2. Türk Basın Kongresi'nde, dünyanın sayılı basın mensuplarından bir Amerikalı, Alain White, dünyadaki basın hürriyeti hakkında bir değerlendirme yapıyor ve diyordu ki; "Dünyadaki medya, büyük sermayenin güdümüne girmiştir. Büyük sermaye sahipleri ise, hükümetlerin kontrolü altındadır. Bu sebeple dünyada basın hürriyetinin varlığından bahsetmek yanlıştır. Gerçekte bu hürriyet yok edilmiştir.. "Bununla beraber, bu günün dünyasında üç medya kuruluşu vardır ki, bu tekellere karşı kafa tutmaktadır. Bunlar, Elcezire , El Arabia ve Dubai haber merkezleridir. Bunların yayınları, dünyadaki bütün tekellerin planlarını alt üst etmiştir." Bu üç medya kuruluşunun verdiği haberler, Amerika ve Avrupa ülkelerinde tedirginlik yaratmıştır. Amerika ve Avrupa'nın dev medya tekelleri ile karşılaştırıldığı zaman, insanı gayri ihtiyari bu üç medyanın "eti ne, budu ne" diye düşünmeye sevk etmektedir.. İlk bakışta bahsedilen medya kuruluşlarının çabası, Donkişot'un yel değirmenleriyle savaşından farkl değildir. Basın tekelleri ve hükümetler
Amerikalı konuşmacının dediği gibi, her ülkede televizyonlar, gazete ve mecmualar büyük sermayenin kontrolündedir. Bu sermaye hem yayınları ve hem de bu yayınların dağıtımını ellerine almak suretiyle tekel oluşturmuşlar ve bu tekel vasıtasıyla, hükümetler üzerinde etki sahibidirler. Hükümetlerin elinde ise bu tekellere karşı kullanabileceği pek az koz vardır. Basın imparatorlukları, ellerindeki gücü bir olta gibi kullanarak iktidarlardan tavizler koparırlar. İktidarlar ise, bunlara tavizler vererek onları yanlarında tutmaya çalışırlar. Oysa gerçekte gerek medya tekelinin ve gerekse iktidarların yaptıkları şey, devletin imkânlarını paylaşmaktan ibarettir. Bir dönüm noktası: 11 Eylül
Amerika 11 Eylül saldırısından ve Irak'a yaptığı saldırıdan sonra, Amerikan medyasını dizginlemek için tedbirler almıştır. Bu tedbirlerin bir kısmı ceza tehdidi olmakla birlikte bir kısmı da nimet paylaşımı şeklindedir. Ancak Amerika'nın bu planını yukarıda adı geçen üç medyanın faaliyetleri alt üst etmiştir. Nitekim Amerika'nın Irak'ta, İsrail'de yaptıklarına ait haber, resim ve video kayıtları, Bush yönetimini çok rahatsız etmiştir. Bu sebepledir ki, Amerika, El Cezire televizyonunu satın almak ve buna muvaffak olamazsa onu bombalamak gibi planlar dahi yapmıştır. Ancak gerçek şudur ki, dünyanın basın tekelleriyle, bunlar arasındaki savaşı bu üç küçük medya kuruluşu kazanmıştır. Medya savaşından bir örnek
Böyle bir savaş, Sovyetler Birliği zamanında, Münih'te yayınlanan Free Europe yani hür Avrupa Radyosu ile koca Sovyet teknolojisi arasında geçmiştir. Sovyet imparatorluğunun yıkılışında en büyük rollerden birini bu radyonun yayınları oynamıştır. Bu gün Çeçenistan'da da Rusya medyasıyla, Prag'tan yayınlanan(*) Hür Avrupa Radyosu arasındaki savaş halen devam etmektedir. Çeçen direnişçilerini ayakta tutan şey, bu radyodan verilen haberlerdir. Rusya, bu radyonun temsilcisini birkaç defa tutuklamış ancak uluslararası baskılar sebebiyle bu muhabiri serbest bırakmak zorunda kalmıştır. Bir mukayese yapıldığında, gerek Hür Avrupa Radyosu'nun ve gerekse Elcezire'nin medya patronlarının ellerindeki maddi ve siyasi güç dengesi arasında uçurumlar vardır. Bu büyük farka rağmen, bu kadar etkili kılan şey nedir? İşte asıl konunun tılsımı burada yatmaktadır. Doğru haberlerin gücü
Hür Avrupa ve Azatlık Radyosu'nun arkasında Amerika vardır. Ancak bu iki yayın organı gücünü ve başarısını, sırtını Amerika'ya dayamasına değil, doğru haber vermesine borçludur. Bu radyonun dinleyicileri uzun yıllardan beri, onun yayınlarında haberlerin çarpıtılmadığına, düzmece haberler verilmediğine şahit olmuşlardır. Elcezire, El Arabia gibi medya kuruluşlarının elinde de, sadece gerçeği söylemekten başka silahı yoktur. Gerçek haberlerin keskin oku, güdümlü medya tekellerinin kalbine saplanmıştır. Nitekim bu günlerde dünyada ve Türkiye'de yayınlanan bazı gazetelerdeki haberlerle de bu zafer tescil edilmiştir. (**) Basın mensupları bilmelidirler ki, yalan haber, şekerin içerisine tuz katmaya benzer. Bir kaşık tuz, bir kilo şekeri kullanılmaz hale getirir. Medya tekelini ellerinde tutanlar ve bunlara boyun eğen iktidarlar bu gerçeğin farkına varamamışlardır. Doğru haberler veren yayınların değil de, çok satan gazetelerin yanındadırlar. Oysa kamuoyunu etkileyen yayınlar, çok satanlar değil doğru haber verenlerdir. Öyle ki, bu zayıf sesler, bir taraftan tekelci sermayenin ve diğer taraftan ondan korkan iktidarların yardımıyla, susturulmak istenmektedir.. Ancak gerçekler, o kadar güçlüdür ki, dünyanın merkezine de gömülseler, yeryüzünü patlatıp ortaya çıkmaktadır.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |