T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 27 MART 2006 PAZARTESİ | ||
|
Ha gayret; 2007 Mayısı'nda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine az kaldı.. Seçim halk oyu ile yapılıp da "Şu Çılgın Türkler" isimli kitap o tarihe kadar her bir baskısı beş binden oluşan bin baskı yapıp satarsa, cumhurbaşkanı herhalde Turgut Özakman olacaktır!. Öyle ya, Atatürk'ü Peygamber, Nutuk'u kutsal kitap, "Şu Çılgın Türkler" i Nutuk, Anıtkabir'i Kâbe, 10.Yıl Marşı'nı İstiklal Marşı yerine ikame eden... Ve kafaları klavyedeki 'j' tuşu gibi az kullanılmış olduğu için kafasının temiz kaldığına inanan bir takım köşe yazarlarına ve beyinleri oy pusulası gibi yamyassı olan bazı siyasetçilere bakılırsa: Türkiye'de bugün Başbakan, Tayyip Erdoğan değil Damat Ferit Paşa'dır.. Genelkurmay Başkanı, Hilmi Özkök değil Nutuk'ta alenen hain olarak nitelendirilmiş olan Kazım Karabekir'dir.. Dışişleri Bakanlığı koltuğunda ise, Abdullah Gül değil Rıza Nur oturmaktadır.. Çünkü siz aksini savunsanız da yıl, 2006 değil 1919'dur.. Rumi takvime de baksanız, Hicri takvime de baksanız, Miladi takvime de baksanız, bunlara göre yıl 1919'dur!. O yüzden yeni bir "Kurtuluş Savaşı"na ihtiyaç vardır ve o yüzden Türkiye yeni bir Mustafa Kemal beklemektedir ve o yüzden yeni Vahdettinler "keşfedilmelidir"; keşfedilemiyorsa yenisi "icat edilmelidir"!. Biz ki "on yılda on milyon vatansever genç yaratmışız"; üç yılda bir milyon vatan haini ve bir adet Vahdettin mi icat edemeyeceğiz!. Ne oluyoruz Allah aşkına; bu ne "çılgınlık"tır?. Vatanseverlik, sadece yurtseverlere özgü bir haslet midir? Vatanı sevdiğimizi kanıtlamak için, Batı'nın tamamını canavar olarak takdim etmek ve Ahmet Necdet Sezer'in "vetoperverliğini" onaylayıp kendisini takdis etmek mi gerekiyor? Ulusalcılara bakılırsa, "Atatürk Yunan, İngiliz, İtalyan ve Fransızları denize döktüğü için bu ülkelerin intikam ateşi sönmedi; o yüzden Batı bizi AK Parti eliyle bölmeye çalışıyor"..Oysa, medeniyetler çatışmasını körükleyecek olan bu "roman-tik tarihçilik" anlayışı, fizik, kimya ve biyoloji kurallarına aykırıdır.. "İntikam ateşi sönmedi" demek hem doğru değildir hem de bu, çelişki arz etmektedir.. Çelişkidir; çünkü Kurtuluş Savaşı'nda biz bunları denize dökmüştük.. "Ateşlenen" bir adamı denize dökmüşsek, denize dökülen bu adamın "ateşi" "otomatikman" sönmez mi?!. "Klişe" cümlelerin, bazı insanların duygularını ne kadar çok okşadığını gösteren şu nefis fıkra buna güzel bir örnektir: Adamın biri karısına hitaben, "Karıcığım, Allah sana elem ve keder vermesin, bana versin.. Allah seni dul bırakmasın, beni bıraksın.." deyince, karısı sevinçle kocasına sarılıp, "Canım benim, beni ne kadar çok sevdiğini zaten biliyordum.." demiş!. Evet, sağıma bakıyorum, "basma kalıp" cümleler; soluma bakıyorum, "klişe" kelimeler.. Önüme bakıyorum, "mumyalanmış" fikirler.. Arkama bakıyorum, "bayatlamış" hatta "küflenmiş" düşünceler.. Ve bu arada "tepeme" bakıyorum, "uçan" adamlar!. Hani, Türk milli takımının oynadığı bir maçta rakip takıma gol atıldığında, üstünde topluiğne bulunan sandalyeye oturur oturmaz havaya zıplayan insanların verdiği reflekste olduğu gibi havaya zıplayan insanlar vardır ya... "Ol mahiler ki derya içredir; deryayı bilmezler.." cümlesini bana bir kez daha hatırlatan ve "Baas Baas" bağıran bu istismar ustası, suiistimal üstadı, tutuculuk numunesi ve hamaset erbabı "Resepsiyonist Cumhuriyetçiler"in gücü acaba ne kadardır; merak ediyorum.. Zannımca, 2006 yılı Ocak ayı enflasyon oranı olan 0,7 kadardır!.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |