T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 MART 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

"İçinde mi, dışında mı?" öğrenmemiz engellendi

Başbakan Tayyip Erdoğan, kamuoyuna olağanlığı kabul ettirilmeye çalışılan, oysa hiç de olağan olmadığı belli olan Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'la olan görürüşmesinde Şemdinli meselesinin de ele alındığını söylemiş.

Arkasından da, "Paşamız bu meselenin dışındadır" demiş.

Kusura bakmayın benim en azından mantığım bunu kabul etmiyor.

Yanlış anlaşılmasın. Sayın Başbakan'ın söylediği çerçevede konuşursak, "Hayır, paşamız bu meselenin içindedir" diyecek halim yok.

Ben ne savcıyım ne de yargıç. Ne isnad edilirse edilsin, neyle suçlanırsa suçlansın ya da suçlanmasın, insanların kendilerine yöneltilen iddialar kesin hüküm haline gelene kadar masum olduğuna inanan bir anlayışa sahibim.

Bu zaten hukukun en temel ilkelerinden biri. Ayrıca bu konuda herkesin vicdani bir sorumluluğu da bulunuyor. Kesin bir kanıt olmadan insanlar hakkında kötü bir laf bile edemezsiniz. Bu iftira sayılır. Kanun önünde değilse bile, kamu vicdanında mahkum olursunuz.

O nedenle nasıl Paşa'mızın Şemdinli meselesinin içinde olduğunu uluorta söylemek mümkün değilse, dışında olduğunu söylemek de bu kadar kolay olmamalı.

Hele bir Başbakan tarafından.

Çünkü ortada iddialar var. Türkiye Cumhuriyeti'nin yetkili -soruşturmaya rağmen hâlâ yetkili- bir savcısının, ister beğenin ister beğenmeyin hazırladığı yasal bir iddianamede zikredilen iddialar söz konusu. Normalde bu iddialar kanıtlanmadan kimse suçlu sayılamaz. İddiaları kanıtlamak da iddia makamına düşen bir görev. Mahkemeler iddia makamının ortaya koyduğu deliller ve gerekirse dinlenecek tanık ifadelerine ve kendi kanaatlerine göre bir hüküm oluştururlar.

İddiaların durumuna göre bir sanık ya da zanlının o davada masum ya da mahkum olup olamıyacağına nahkemeler, yargıçlar karar verir.

Neyse lafı uzatmaya gerek yok. Büyükanıt Paşa'nın iddianamede adı geçiyor. Dolayısıyla bir hukuk devletinde böyle bir iddianın soruşturulup gerçeğin ortaya çıkartılması gerekir.

Kanunlar herekes için eşit ve geçerliyse bunun böyle olması normaldir.

Nitekim bu memlekette bilim adamları, yazarlar, gazeteciler, politikacılar, devlet adamları hakkında sürekli iddianameler hazırlanıyor, davalar açılıyor.

Bu davalar sonuçlanmadan da hiç kimse aklanamıyor, masum ilan edilemiyor ya da suçlu bulunup mahkum edilemiyor.

Dolayısıyla normal bir yurttaş olarak Büyükanıt için de aynı işlemlerin yapılması gerekmez miydi?

Büyükanıt'ın da, Prof. Baskın Oran gibi, Prof. Kaboğlu gibi, yazar Orhan Pamuk gibi, eski Başbakan Mesut Yılmaz gibi yargılanıp suçlu olup olmadıkları -haklarında ne kadar saçma ve kasıtlı bir iddianame hazırlanırsa hazırlansın- ortaya çıkmalıydı.

Şimdi bazılarınız, bana, "Amma safsın. Büyükanıt'ın omuzundaki apoletlerin farkında değilmiş gibi konuşuyorsun" diyeceksiniz.

Evet, işte tam da bu noktaya gelmek istiyordum.

Vatandaş Büyükanıt'ın da herkes gibi kanunlar karşısında yargılanıp aklanmasını beklerken onun bazı dokunulmazlıklarla donatıldığını ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının onun için geçerli olmadığını görüyorsak eğer, Başbakan'ın yukarda zikrettiğim ifadesine de itiraz etmeniz gerekiyor.

Çünkü biz, herkes için geçerli olduğunu bildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının işletilmesi için bir Genelkurmay Başkanı'nın izninin gerekli olduğuna bakarak, Paşa'mızın masum olduğuna hükmedemeyiz.

Çünkü, Genelkurmay Başkanı'na yasaların üzerinde (Bir anlamda Meclis'in üzerinde) bir yetkinin tanınması sayesinde Paşa'mızın, hakkındaki iddialardan aklanması engellenmiş olmaktadır.

Genelkurmay Başkanı, dikkat ederseniz, "İddialar geçersiz ve Paşa'mız masumdur" demiyor. "İddialar ne olursa olsun biz Paşa'mızı yargılatmayız" diyor.

Bu nedeniyle gerçeğin ne olduğu konusunda emin olamıyoruz.

Paşa'mız acaba Şemdinli meselesinin içinde mi, yoksa dışında mı?

Ve bu nedenle Sayın Başbakan da, "Paşa'mız Şemdinli meselesinin dışındadır" diyemez diye düşünü-yoruz.

Çünkü yargılamaya izin verilmemiş olsa bile, insanların kafasında oluşan şu soruyu sormayı hiçbir olağanüstü yetkinin ve gücün engelleyemeyeceğini biliyoruz:

"Ya içindeyse?"


Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi