T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 MAYIS 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İhsan DENİZ

Ölüm acısı...

Sonradan daha çok çarpıyor insanı! Savunmasız bırakıyor.. Bir kere yerleşmeye görsün; bir daha çıkmak bilmiyor insan kalbinden, ince ince diliyor.. Ve soğudukça daha çok can yakıyor.. Zira, ilk göz yaşı çabuk kuruyor, ilk şok şöyle-böyle atlatılıyor da, zaman geçtikçe, ölüm acısı daha bir yoklayıcı ve sarsıcı oluyor.

Babaannemizi kaybettik!

Acı haber, geçen hafta cumartesi günü Eskişehir'den geldi ve pazar günü Bursa'da son yolculuğuna uğurlayarak defnettik babaannemizi..

Bir süredir, boğazına yerleşen tümör dolayısıyla tedavi görmekteydi. İstanbul'da geçirdiği operasyondan sonra, Eskişehir'deki kardeşlerinin yanında kalıyordu. Eskişehir'de ışın tedavisi için üç hafta sonraya gün vermişler. Biz Bursa'da, son bir ümitle, elimizde dosyası, onkoloji hekimine durumunu anlatmak üzereyken, gelen haberle yıkıldık!

Ölüm bu: Bir gün önce Eskişehir'de ziyaretine gittiğimizde, kendisine hiç de uğrayacak gibi değildi sanki.. 'Son iyilik' dedikleri..

Rahmetli Mehmet Ali Bey'in eşi olan Fatma Hanım, esasen benim ve kardeşlerimin yengesi olduğu hâlde, kendisine "Babaanne" diye hitap ederdik. (Esas babaannemize "Nine" derdik.) Tıpkı amcamız olduğu hâlde, Mehmet Ali Bey'e, "Hoca dede" dememiz gibi.. Allah çocuk nasip etmemiş.. Ben doğunca, beni kendi çocukları gibi bilmişler, görmüşler.. Ellerinde büyümüşüm.. Bebekliğim ve çocukluğum, anne ve babamın yanı sıra, her ikisinin de yakın ilgi ve ihtimamıyla geçmiş.. O günlerden vefât günlerine kadar, alâkalarını hiç eksiltmediler gerek benden, gerekse kardeşlerimden yana.

Şahsen üzerimde büyük emekleri, hak ve hukukları vardır.

Babaannem, hoca dedemin vefâtından sonra, diyebilirim ki, bütün yaşama sevincini kaybetmişti. Kolay değil, yaklaşık 60 yıl bir ve beraber olduğu eşini yitirmişti. Dünya boştu, hayat boştu artık.. Her ne kadar bizler bu acıyı unutturmaya gayret etsek de, örneğin ben lüzumlu-lüzumsuz lâtife ve şakalarla onu eğlendirmeye çaba sarf etsem de; gerek Bursa'da, gerekse ara-sıra misafir olduğu Eskişehir'de kendini yalnız ve kimsesiz hissediyordu.. Sürekli hoca dedemi anıyor ve "Günler-geceler nasıl geçiyor bir bilseniz!" diyordu.. Zaten, çektiği üzüntü yiyip bitirmişti onu ve bu yüzden olacak, boğazındaki tümör çok çabuk yayılmıştı.. Ve bana öyle geliyordu ki, bir an önce kavuşmak istiyordu eşine..

İnşaallah beraberdirler şimdi..

Türlü zorlukları aşıp, vasiyetine uygun olarak hoca dedemin kabrinin yakınlarında bir yer bulduk ve sakladık babaannemi.. İçimiz müsretih bu bakımdan. Bir de tesellimiz var: Acı ve ıstırap çekmedi.. 10 gün içinde çekip gitti bu dünyadan; ölüm acısını bizlere bırakarak..

Hoca dedemin vefâtının üzerinden bir buçuk yıldan fazla bir zaman, babaannemin vefâtının üzerinden ise sadece bir hafta geçti. Şimdi her ikisinin ölüm acısı birleşti, bütünleşti, katlandı: Olanca yoğunluğuyla buruyor kalbimi, boğazıma düğümleniyor..

Her ikisini de daha çok özlüyorum artık..

İkisine de Allah rahmet eylesin.. Yattıkları yer nûr, mekânları Cennet olsun.. Amin...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi