T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 MAYIS 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Yasin AKTAY

Bilim ve yaşam tarzı hegemonyası

"Küresel hegemonya'nın merkezi olarak ABD'nin bugün dünyaya ihraç ettiği en önemli ürünlerden birisi bilimdir. Bugün ABD üniversitelerinde üretilen bilim, özellikle de sosyal bilim ve ekonomi, bütün dünyada sadece ekonomik olarak doğru politikaların ne olduğunu belirlemiyor, aynı zamanda siyasal anlamda da özgürlükten, eşitlikten, demokrasiden ve insan haklarından ne anlamamız gerektiğini tayin ediyor. Bu kavramların mahiyetiyle ilgili neredeyse doğru dürüst bir tartışma yok. Tamamen siyasal içerikli olan bu tespitlerin içeriği nasılsa bilimsel olarak belirlenmiş oluyor ve siyasal bir tartışmanın dışına çıkarılıyor"

Buna yakın ifadelerle yukarıdaki tespitler Malezyalı siyaset bilimcisi ve sivil toplum yöneticisi Chandra Muzaffar'e ait. Sivil Toplum Dergisi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle İstanbul'a davet edilen Muzaffar geçtiğimiz Cuma günü Sabancı Üniversitesi'nde Fuat Keyman, Ömer Çaha, Alev Erkilet, Gökhan Bacık ve daha bir çok kişinin katıldığı bir atelye çalışmasıyla son kitabı Küresel Etik ve Küresel Hegemonya isimli kitabını tartıştı.

Chandra'nın bir iddiasına göre de, bugün dünyanın her tarafında liberal politikaların üstünlüğünü bilimsel bir kesinlikle telkin eden bir ekonomi bilimi alternatifsiz olarak okutulmaktadır. Herhangi bir şekilde alternatifini savunmak bile sizin aklını yitirmiş biri olarak suçlanmanıza yeter. Çünkü Amerikan üniversitelerinde üretilen bilim neyin doğru neyin yanlış olduğunun kararı üzerinde tam bir tekel kurmuştur. Buna rağmen Adam Smith'in piyasalarda işlemekte olan "gizli el" ini zor durumda bırakacak herhangi bir gelişme belirdiğinde kurtarıcı bir silahlı yaptırım gücü her zaman etkisini hissettir. Bugün liberal ekonominin etkinliği ona eşlik eden ideolojik propagandanın yutturduğu gibi akla uygun olmasına değil, aksine büyük ölçüde bu silahlı güçle temin edilen hegemonyasına dayanıyor.

Chandra'ya göre küresel hegemonyanın bir merkezi olarak ABD'nin diğer önemli ihraç malzemelerinden biri de eğlence idi. Eğlence üretimi tam bir fabrikasyon konusudur. Üretim-tüketim süreci, kapitalizmin en vahşi boyutlarını sergilediği bir alandır. Renkli ve parlak dünyası içinde, proleterleştirilmiş-köleleştirilmiş kadın ve erkeklerin bedenleri ve emeklerinden büyük ekonomiler ortaya çıkmaktadır.

Dünyanın her tarafında insanların aynı şekilde eğlenmeleri, eğlenirken aynı tarzda tüketmeleri küresel hegemonyanın en önemli unsurlarından birini oluşturuyor. Eğlence sektörünün küresel yaygınlığının tek sonucu bu sektörün hacmindeki büyüme değil elbet. Daha önemli sonucu, öngördüğü hayat tarzını tek normal hayat tarzı olarak hegemonik bir zorlamayla benimsetmiş olmasıdır. Gündelik hayat içinde giyim kuşamdan, insanların tüketim alışkanlıklarına kadar etkisini gösteren bir yaşam tarzı emperyalizmi, alternatif herhangi bir yaşam tarzını tartışmasız devre dışı bırakan bir despotizmle çalışmaktadır. Böylece herkesin açılıp saçılması, denetimsiz ve kuralsız bir cinselliğe açılması özgürlük olarak sunulurken birilerinin alternatif hayat tarzı teşebbüsleri esaret ve gerilik olarak gösterilir.

Eğlence dünyasının cafcaflı görüntüsü yeterince caziptir zaten. İnsanlar genel olarak hazlarının tatminini kolaylaştıran, bunu denetimsizce sunan bir yaşam tarzına zaten çok teşnedirler. Buna rağmen, mevcut hegemonya eşit rekabet koşullarında başkalarının yanı sıra bir alternatif olarak çalışmaya razı görünmüyor, aksine başka hayat tarzlarına karşı despotça dışlayıcıdır. Tıpkı liberal ekonominin o "gizli el"ini güçlendiren ve dayatan silahlı-kanuni güçler gibi, yaşam tarzları bakımından da hegemonya kendisini yine kanunla, silahlı güçlerle güvenceye alıyor.

Başörtüsü yasaklarına kolaylıkla bu açıdan bakabilirsiniz. Bu yasağın bir ucunun da başka hayat tarzlarıyla serbest bir tartışmaya girmeye yanaşmayan bu küresel hegemonya ile ilgili olduğu açıktır. Başörtüsüne atfedilen siyasal simge yaftası da bu açıdan tesadüf değildir. Siyasallık, hegemonyanın kendisine açık bir itiraz algılamasıyla ilgilidir. Takanlar kendi örtülerinde bir keramet görmeseler de başörtüsünün bu kendiliğinden işlevi yeterince okunmuştur.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi