T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Vecdi AKYÜZ

Hz.Muhammed'in Beşer ve Emin Özellikleri

Beşer Peygamber
Bütün peygamberler, gönderildikleri milletin içinden çıkmış birer beşer idiler; ancak bu, o milletleri nedense şaşırtan bir özellikti: "Onların peygamberleri: 'Gökleri ve yeri yaratan, günahlarınızı bağışlamaya çağıran ve bir süreye kadar sizi erteleyen Allah'tan mı şüphe ediyorsunuz?" dediler. Onlar da: 'Siz de, sadece bizim gibi birer insansınız; bizi, babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirmelisiniz' dediler. Peygamberleri onlara şöyle dedi: Biz ancak sizin gibi birer insanız, ama Allah, kullarından dilediğine iyilikte bulunur. Allah'ın izni olmadıkça biz size delil getiremeyiz. İnananlar sadece Allah'a güvensin." (İbrahim, 14/10-11); "Kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da: 'Bu şaşılacak bir şey; öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman dirilecek miyiz? Bu, ihtimali olmayan bir dönüştür' dediler." (Kaf, 50/2)

Peygamberlerle ilgili bu genel itiraz, sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.) için de geçerli olmuştur; gerek kendisi, gerekse yaptıkları için hep olağanüstülükler beklediler: "De ki: 'İnsanlar ve cinler, birbirine yardımcı olarak bu Kuran'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar.' And olsun ki, biz Kuran'da insanlara türlü türlü misal gösterip açıkladık. Öyleyken insanların çoğu nankör olmakta direndiler. Şöyle söylediler: 'Bize, yerden kaynaklar fışkırtmadıkça sana inanmayacağız, veya hurmalıkların ve bağların olup, aralarında ırmaklar akıtmalısın. Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmelisin, veya altın bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin ama oradan okuyacağımız bir kitap indirmezsen yine o yükselmene inanmayacağız.' De ki: Fesubhanallah! Ben peygamber olan bir insandan başka bir şey miyim?" (İsra, 17/88-93)

Peygamberimizin getirdiği iletiyle sarsılıp başa çıkamayınca, ya melek, ya da statü ve güç sahibi birini istediler; ona inananları engellemek için, büyülenmiş olduğunu öne sürdüler: "Şöyle dediler: 'Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut, kendisine bir hazine verilseydi, veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!' Bu zalimler, inananlara: 'Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz' dediler." (Furkan, 25/7-8)

Yüce Allah, müşriklerin bu istek ve suçlamalarına, şu cevabı vermesini emretti: "De ki: 'Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum.' De ki: 'Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?' Rablerine toplanacaklarından korkanları, Kuran ile uyar. O'ndan başka bir dost ve aracıları yoktur. Umulur ki Allah'tan sakınalar." (En'am, 7/50-51. Ayrıca bk. Hud, 11/31)

Peygamberin en önemli farkı ve insanüstü yanı, bilgi kaynağının Yüce Allah oluşuydu; dolayısıyla, iletisinin temeli de, tek Allah'a inanmak ve iyi davranışlarda bulunmaktır: "De ki: 'Ben de sadece sizin gibi bir insanım; ancak bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Rabbine kavuşmayı uman kimse, yararlı iş işleşin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın." (Kehf, 18/110. Ayrıca bk. Fussilet, 41/6)

Emin Peygamber
Hz.Muhammed (s.a.), çocukluk ve gençliğinden itibaren, bütün toplum tarafından "emîn" (güvenli) olarak değerlendirilmiş, dürüstlüğüyle tanınmıştı. Bu emin sıfatını, getirdiği ileti konusunda da kendisine inanmalarını gerektiren bir durum olarak belirtmişti: "Sonra onların ardından, nasıl davranacağınıza bakmak için, sizi yeryüzünde onların yerine geçirdik. Ayetlerimiz onlara açık açık okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, 'Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir' dediler. De ki: 'Onu kendiliğimden değiştiremem, ben ancak, bana vahyolunana uyarım. Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabına uğramaktan korkarım.' De ki: 'Allah dileseydi, ben onu size okumazdım, size de bildirmemiş olurdu. Daha önce, yıllarca aranızda bulundum, hiç düşünmüyor musunuz?' Allah'a karşı yalan uyduran veya âyetlerini yalan sayandan daha zâlim kim olabilir? Suçlular elbette saadete erişemezler." (Yunus, 10/14-17)

Emin sıfatıyla görevini yapan peygamber, Allah tarafından bağışlanmış ve yardım görmüştür: "Doğrusu Biz sana apaçık bir zafer sağlamışızdır. Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir. Böylece sana, kimsenin güç yetiremeyeceği bir şekilde yardım eder." (Fetih, 48/1-3)

Yüce Allah, bizleri de doğruya eriştirsin ve yardımlarını göndersin.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi