T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 16 NİSAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hayrettin KARAMAN

İsviçre'de gördüklerim, duyduklarım

Cumhurbaşkanı Sezer'in hukuk ve insaf dışı konuşması, Abdurrahim Zapsu'nun İslam Tarihi kitabının birçok kişi meyanında hakimlere de gönderilmesi karşısındaki aşırı tepki gibi öne geçen olaylar var; bunlarla ilgili düşüncelerimi de yazmam gerekiyor, ama yine de başladığım konuya devam edecek, diğerlerini zamanına bırakacağım; nasıl olsa o konular gündemden düşmez, düşerse tekrar gündeme sokarlar.

Bizde "farklı inanç ve hayat tarzına sahip kimseler arasında diyalog" konusu tartışıladursun yurt dışında vatandaşlarımız ve din görevlileri yıllardan beri bunu yapıyorlar. Hristiyanların hile, aldatma, ihtiyaçları istismar etme, bilgisizlikten yararlanarak gerçekleri örtme veya çarpıtma gibi taktiklerle Hristiyan yaptıkları az sayıda kişi olsa da usulüne uygun diyalogun -Müslümanlar için- dinden çıkmaya sebep olduğu görülmüyor; aksine Hristiyanlardan din değiştirenler oluyor veya böyle bir tehlike gördükleri için diyalogu kesiyorlar. Bu gerçeğin bir örneği de İsviçre'de yaşanmış. Diyanet'in de teşviki ile din görevlilerimiz, papazlarla ayda bir buluşarak çeşitli konularda fikir ve bilgi alış verişinde bulunmaya başlamışlar. Bizimkiler bu arada bir teklifte bulunmuşlar: "Belli bir günde bir araya gelelim, her bir grup kendi dinine göre ibadet ve dua yapsın, diğer gruplar da onları görüp bu konuda doğrudan ve sağlam bilgi edinsinler." Papazlar düşünmek ve danışmak üzere mühlet istemişler, bir süre sonra da gelip böyle bir şeyi yapamayacaklarını söylemişler. Diyalogu da önce gevşetmiş, sonra terk etmişler. Müslümanlardan biri, çocuğu ile ilgili bilgi almak üzere okula gittiğinde papazlardan birkaçını orada görmüş, ne yaptıklarını sorunca "Diyalogu biz okullara yönelttik" cevabını almış. Yani "Diyaloga hayır, misyonerliğe evet" demiş oluyorlar.

İsviçre'de İslam'ı yaşamanın önünde bazı engeller var; bunun da başında kilise ve dinsizler bulunuyor; çünkü topluluğun eriyip yok olmasını engelleyen en büyük amil din (İslam). Halk, özellikle gençler Hristiyanlığı terk ederek dinsizliği seçiyorlar, fakat kilise devlet içindeki gücünü devam ettiriyor. Eğer tespit doğru ise İsviçre'de yöneticilerin, kilisenin istemediği hiçbir şeyi yapamayacakları söyleniyor. Sermaye yapısı içinde de kilisenin çok büyük bir payının olduğu biliniyor.

Müslümanlar engelleri aşabilmek için İslam'ın resmen (din olarak) tanınmasını istiyor, bunun için üst üste teşebbüslerde bulunuyorlar; ilgililer buna karşı direniyor ve açıkça "İslam din olarak tanınırsa bunun, Hristiyanlığa zararı olur" diyorlar.

Burada da kilise vergisi var; bu vergiden kurtulmak için ya başka dinden veya dinsiz olmak gerekiyor. Bu sebeple birçok vatandaş başvurarak kendini dinsiz olarak kaydettiriyor. Bu defa da cemiyet içinde dışlanma problemi ile karşılaşıyor. Mesela öğrenciler kiliseye götürülerek din dersi yapılıyor, Hristiyan bir ailenin çocuğu gitmeyince arkadaşları yadırgıyor, ailenin dinsizliği seçtiğini söylemesi kolay olmuyor, derken bazıları sırf bu yüzden yeniden Hristiyanlığa kayıt yaptırıp kilise vergisini ödemeyi göze alıyorlar.

Okullarda din dersi, program içinde değil, ama okulun bilgi ve yönetimi altında kilisede yapılıyor. Din dersi öğretmenleri papazlar. İlköğretim boyunca çocukları her Çarşamba öğleden sonra alıp kiliseye götürüyorlar, orada uygulamalı din dersi yapıyorlar.

Noel geldiğinde okulun öğretmenleri görevlendiriliyor, sabah erkenden tek tek evlere uğrayarak özel kıyafet giymiş öğrencileri topluyorlar, karlı yerlerde, Noel babanın güzergahında dolaştırıyor, gelenekle içiçe girmiş bulunan yortuyu canlı olarak yaşamalarını ve hafızalarına kazımalarını sağlıyorlar.

"Dinin toplumu etkilemesine izin verilemez" diyen Cumhurbaşkanı'na İsviçre'den duyuracaklarım daha bitmedi.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi