T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 OCAK 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Çankaya'da tesettür...

Türkiye bir krize, üstelik manasız ve suni bir krize doğru sürükleniyor. On gün önce şunları söylemişiz:

"Basın, büyük şirketler, kimi sivil toplum örgütleri, hatta siyasi parti ve kişiler yeni bir kriz kuşağına giriliyormuşcasına tedbirli adımlar atıyorlar."

İlk tedbir kimilerinin siyasi iktidardan desteğini çekmesi ya da kimilerinin iktidar içinde kendi politikalarına hız vermeleri oldu...

İkinci tedbir ise devlet ve siyaset arasında bölünen iki yönlü tutumlar almak ve kaçınılmaz olarak siyasete soyunup, siyaset mekanizmasını yıpratmaya başlamak...

Kriz kuşağı varsayımının ardında ise ufukta görünen üç kritik nokta var:

1. Ağustos'da yaşanacak Genelkurmay Başkanlığı değişimi, daha doğrusu ordu-siyaset ilişkilerini belirli bir sınırın altına çeken, AB sürecinde reformcu ve uyumlu bir politikalarıyla önemli bir rol oynamış Org. Hilmi Özkök'ün emekliye ayrılması...

2. Devletin kontrolü ve güç dengeleri açısından hayati görüldüğü oranda ve her sefer Türkiye'yi krize sokmuş olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri...

3. Erken yapılsın yapılmasın, ağırlığı ve kokusunu hissettirmeye başlayan genel seçimler...

Biz de krizlerin içeriklerinden çok biçimleri ve taşıyıcıları önemlidir...

En nihayet taşıyıcı belli oldu: Yeniden tesettür ya da suni bir rejim tartışması...

Taşıyıcıyı açığa çıkaran da bir AK Partili oldu: Mehmet Dülger.

Mehmet Dülger birkaç gün önce yaptığı şaşırtıcı açıklamayla, "Türkiye tesettürlü eşi olan bir siyasetçinin cumhurbaşkanlığına hazır değildir, Tayip Erdoğan Çankaya'ya çıkmak istiyorsa, eşi başını açmalıdır" sözleriyle bilerek ya da bilmeyerek hamle için işaret bekleyenlerin ortaya fırlamasına imkan verdi, krize start verdi.

Olup biteni açıklamada "hamle işaret bekleyenler" ne yazık ki önemli bir kriter...

Zira şu açık: Bugün itibariyle başörtüsü ve Çankaya ilişkisi gerçek bir tartışma olmaktan çok uzak. Ama tesettür hâlâ toplumsal kutuplaşmayı besleyen etkili bir araç, iktidar dengelerini değiştirmeye, devlet sisteminin ana damarlarını kontrol etmeye yönelik en bildik manivela...

Neden?

Bir kere Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 1 yıldan daha fazla bir süre var. AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını henüz AK Partililer bile bilmiyorlar. Tayip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkacağı iddiası ise üstü kapalı bir niyet okumadan öteye geçmiyor.

Öte yandan TBMM Başkanı'nın eşi tesettürlü, Başbakan da dahil olmak üzere şu andaki Bakanlar Kurulu üyelerinin büyük bir bölümünün eşleri başörtülü, bu eşler yeri geldiği zaman, özellikle yurtdışı gezilerde protokolün ve resmi heyetlerin parçası oluyorlar.

Ve Türkiye AK Parti iktidar olduğundan bu yana, en azından bu açıdan bir sorunla karşılaşmadı. Başbakan'ın eşinin tesettürlü olması hükümetin reformcu, seküler politikalar izlemesine engel olmadı, bu durum kamuoyunun en keskin laik kesimlerinde bile din devleti endişesi yaratmadı.

Peki şimdi ne oluyor?

Bu tartışma durup dururken nereden çıktı?

Başbakan ve Meclis Başkanı'nın eşi tesettürlü olabilir ama Cumhurbaşkanı'nınki olamaz ne demek ve niye?

Cumhurbaşkanlığı siyaset alanına girmez, demokratik kurallara tâbi olmaz mı demek istiyor birileri?

Yoksa Cumhurbaşkanı ile Başbakan aynı partiden, özellikle AK Parti'den olmamalı, olamaz mı demek istiyor?

Aslında yanıt açık: Her ikisi de...

Sineyi millet tehdidiyle ortaya çıkanlar, AK Parti'nin muhalefete itilmesini Türkiye'nin istikrarından, siyaset ve özgürlükler alanının genişlemesinden daha çok önemseyenler muhtemelen böyle düşünüyor...

Devleti siyaset karşısında ana süpab olarak görüyor, devlet alanına demokrasi ve toplumsal talepleri sızdırmamaya çalışıyorlar...

Kullandıkları araç ise başörtüsü...

Dertleri başörtüsünden yine bir sorun, yeni bir kriz daha üretmek...

Bu kriz kime yarar getirir bilemeyiz, ama altı oyulan bu ülkedir...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi