T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 OCAK 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Başkalarının bayramını temizlemek

Evden eve akıyordu. Kendi evinden başka evlere. Başka evlere giderken, kendini, evinde bıraktığını zannederek...

Hanesinin geçim yükü üstünde. Bileğinin hakkıyla helalinden kazandığı için huzurlu. Kendisinden zor durumda olanları düşünecek kadar mutmain. Başının üstünde bir dam var diye müteşekkir.

Ama nedense ille de bayram temizlikleri zor geliyor ona. Herkes herkesiyle buluşurken, bu şehirde emanet bir hayat sürdüğünü en çok bayramlarda hissediyor. "Başkalarının kirini" temizleyen elleri sanki kendi yüreğine kömür taşıyor.

Sığdığı evlere sığamaz oluyor bayram temizliklerinde. İçindeki yangını söndürmek niyetine yeleğinin cebinde küçük bir su şişesi gezdiriyor. Durup durup of çekiyor. Bir oh çekiyor, ne karşıki dağlar yıkılıyor, ne de içindeki dağların doruğuna erişiliyor.

II

Birden bir ses duyuyor. Vatanının sesini duyuyor. Çeşmelerin, yosun tutmuş yalakların, bayram çöreği pişirilen fırınların kokularını... Kara ineklerin sesini... DUYUYOR... Mezarlıktaki kar yemiş ot kokusu doluyor burnuna. Her arife ikindisinde mezarlığa varılır ya...

Sesi arıyor. A fadimem gül fadimem diye yanık yanık çığıran sesi arıyor.

Evin hanımı bilgisayarın başında. Nereden geldi bu ses diye soracakken soramıyor.

Çoçuklarına bile kızmıyor mu kadın! Beni şu aletin başında görünce unutun. Sayın ki ben yokum.

Hiçbir şey diyemiyor.

Tekrar gidiyor yarısını sildiği camın başına. Türkü devam ediyor. Türkü devam ettikçe, camın başında eyleşmeye dermanı kalmıyor. Yine geziniyor odaları. Yine bilgisayarın başındaki kadına geliyor.

O hiçbir şey yokmuş gibi yazmaya devam ediyor. Sanki hiçbir şey duymuyormuş gibi. Sanki yaşamıyormuş gibi. Sanki türkülerin ona söyleyeceği hiçbir şey kalmamış gibi.

İnsana türküler bile bir şey söyleyemediğinde kim ne söyleyebilir ki!

Camın başına geldiğinde daha bir artıyor ses. Şimdi anlıyor. Hayal görünüyor kendine. Görünmüyor da... Ses olarak geliyor işte. Hayal, ses olarak geliyor.

Hemşehrilerinin hepsi çekip gittiler. Binip arabalarına. Bir onlar kaldı işte. Bir onlar. Onun için deli deli türküler sökün ediyor kulağına. Hem bir türkü kaç dakika sürsün ki. Aynı türkü dönüp duruyor kulağının içinde. Bitip bitip yeniden başlıyor. A fadimem gül fadimem.

Telefon çalıyor. Kadın bilgisayarın başından kalkıp "Efendim" diyor.

Onun efendim demesiyle birlikte türkünün sesi bitiyor.

Korkusundan azat oluyor başkalarının kirinde gezinen kadın. Demek ki sessizliktenmiş diyor kendi kendine.

Hanımın telefonla konuşurken bilgisayarı kapattığından habersiz.

Türkü kesilince kadının korkusu da kesiliyor.

Hanım, aynı sese ayarladım kendimi diyor telefonun öbür ucuna. Aynı parça yedi defa arka arkaya devam ediyor. Faydası oluyor mu diye soruyor karşı taraf. Bilmem diyor evin hanımı, aynı parçanın içinde sanki zaman duruyor. Zaman durunca zihnim rahat ediyor. Sesin oluşturduğu bütünlüğü, dört bir yanımdaki hareketlilik bozamıyor.

Cami silen hiçbir şey anlamıyor konuşulanlardan. Artık türküyü duymuyor diye daha bir bastırıyor cama.

Kirlerin değil, gelmeyen bayramların üstünde geziniyor elleri.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi