T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 7 OCAK 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Dücane CÜNDİOĞLU

"Eğer halâs müşkil ola, dört hîle etmek gerek!"

İnsanlık tarihi, hiç değilse 'tabiî' (biyolojik) olarak kadın ve erkek arasındaki ilişkiyle başlar; dinen ise, bu ilişkinin mahiyetinin (çok farklı yorumlara yol açacak denli 'bozulması'nın), insanoğlunun cennetten yeryüzüne indirilmesine ve yeni yurdunda sıkıntılı bir hayat sürmesine neden olduğuna inanılır.

Kadın-erkek ilişkilerinin seyrine dair birçok açıdan 'neşeli' sayılabilecek hikâyelerle dolup taşan tarihin arasokaklarında küçük bir gezinti yapıp bu ilişkinin ne ilginç safhalardan geçtiğine bakmakta yarar var; zira zaman zaman 'olan' ile 'anlatılan' arasındaki mesafenin, sanıldığından çok daha geniş olduğu görülüyor. Sözgelimi İslâm toplumlarında, eşinden boşanmak isteyen erkeğin, güya üç kez "boş ol" demesiyle karısını boşayabildiği, yani anlaşamadığı eşinden bir çırpıda kurtulabildiği söylenir ki bu söylenceyi doğrulayacak kimi örnekleri tarih içerisinden bulmak mümkün olabileceği gibi, çok sayıda aksi örnek bulmak da mümkündür.

Okumalarım sırasında görüp bir kenara kaydettiğim bir anektodu, okurun en azından mizah yeteneğine güvenerek aktarmak isterim. Metin, Allah Teâlâ'nın hoş görmediği helâllerden olan "boşanma' sürecinin sıradışı bir yorumu sayılabilir pekâlâ.

Aşağıda okuyacağınız metin XVI. yüzyıl Türkçesiyle kaleme alınmıştır; zira metnin yazarı, ünlü Osmanlı âlim-sûfîlerinden Muhyî-i Gülşenî'dir.

— Eğer bir kimesne nâ-münasib bir zene girifdâr olsa, mâ-dâme ki halâsı mümkindir, sa'y ide; ki yılan ve yırtıcıdan yaramazdır. Ve eğer halâs müşkil ola, dört hîle etmek gerek:

Yani, kendisine uygun olmayan bir eş seçmiş olan kimse, şayet anlaşarak kurtulmak mümkünse hemen kurtulmaya (ayrılmaya) çalışsın; zira uygun olmayan bir eş, insanı ölmekten de beter eder. Eğer ayrılmak pek o kadar kolay değilse, dört çareye başvursun!

— Evvelâ: mal bezletmek gerek; ki nefs u ırzı saklamak yeğdir mal saklamaktan ki kendini satın almak çok değildir; eğer çok mal dahi sarf olursa.

Birinci çare, gayet ekonomik... Başarısız bir evliliği sürdürmektense, kişi malını mülkünü harcayıp bari kendini kurtarsın; zira insanın canı, ne kadar çok olursa olsun malından daha kıymetlidir. Can yine malı getirir ama mal canı geri getirmez.

— İkinci: muhalefet ve bed-huyluk eyleye; belki yakın olmayıp yatağını baid eyleye, bir vechile ki fesada müeddî olmaya.

İkinci çare, bugün medenî hukukta "şiddetli geçimsizlik" olarak tanımlanan hâli öngörüyor. Yani mal-mülk kâr etmiyorsa, kişi biraz aksi ve huysuz davranmalı, hatta ölçüsünü kaçırmamak koşuluyla odaları dahi ayırmalı. Belki o zaman kadın böylesine geçimsiz bir adamla yaşamayı istemez de kendiliğinden ayrılmak ister.

— Üçüncü: bazı karıları ve avratları hîle ile gönderüb gayrı erleri medh kılub kendüyi zemm ettirmek gerek. Ammâ kendi zahirde küllî meyller göstere ve mufarakatına rıza vermeye; ola ki avratın kendüye nefreti gelip erinin mufarakatına hırs göstere.

Üçüncü hîle, erkeğin "boş ol" demekle bir çırpıda eşini boşadığına inananlara bir nazîre kıymetinde. Çünkü önerilen çarenin uygulanması hiç de öyle kolay olmasa gerek. Önce tanıdık birkaç kadını araya sokup adam, eşine, kendisini kötülettirmeli, buna mukabil etrafta ne denli "iyi ve anlayışlı" erkekler (!) bulunduğundan bahisle kadına "elini sallasan ellisi" dedirtmeli. Hîle bu kadarla kalmıyor: Kadın eğer bu telkinlere kapılıp biraz ayrılma emareleri gösterecek olursa, erkek hemen rahatsız olmuş gibi yapıp "Ölürüm de seni bırakmam", "Ben sensiz ne yaparım?!" gibi sözler söyleyerek ayrılmayı istemiyormuş gibi davranmalı. Çünkü bu takdirde kadının eşinden ayrılmayı daha çok isteyeceği öngörülüyor. Sanırım, "Yayı ne kadar geri çekersen, ok o kadar ileri gider" denmeye çalışılıyor. [Kadın psikolojisine ilişkin bu eski anlayış, ayrıca ele alınacak kadar ilginçtir.]

— Dördüncü oldur ki: hiyelden aciz olıcak, ânı koya ve ırak sefer ihtiyar ide. Ol şartla ki fezayihe ikdam etmeğe bir mânî kimesne koya, tâ ümmîdi munkatı olup mufarakat ihtiyar ede.

Kısacası, bu çarelere başvurmaktan acizse, kişi kaçabildiği kadar uzaklara kaçmalı! Çünkü bu kadar aciz bir adam kendisine uygun olmayan bir eşten ancak bu şekilde kurtulabilir. Bu arada erkek, koruyup kollaması için kadının yanına muteber bir yakınını koymalı; kadının, kocasının geri geleceğinden iyice ümidini kesip kendiliğinden ayrılacağı zamana kadar beklemeli.

Bakınız, XVI. yüzyılda bile bir Türk, öyle "Boş ol!" filan demekle eşini boşayamıyormuş!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi