T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 7 OCAK 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Değişen 'çizgiler' değişen diller

Eskiden bu türden "hızlı değişimler"e dünyanın hiçbir yerinde rastlanmazdı. Hele de Türkiye'de! Devlet iç ve dış siyasete ilişkin bazı temel konularda birkaç yılda bir fikir değiştirecek, olacak iş değildi. Ama artık koşullar tamamen değişmiştir. Başta iletişim olmak üzere hemen her alanda dünyanın tanıştığı yeni "hız çağı" artık "kırmızı çizgi" filan tanımamaktadır.

Bu satırları bana yazdıran son gelişme Yeni Aktüel'de Alper Görmüş'ün önümüze getirdiği iki röportajdır. Röportajlardan birincisi "stratejist" ya da "terör uzmanı" gibi bazı taze sıfatlarla anılan ve bugüne kadarki yorumlarıyla "kırmızı çizgiler"den milim sapmayan Ercan Çitlioğlu'nun (yeni) açıklamalarını aktarıyor. İsterseniz, bu açıklamaların ne derece "yeni" olduğunu Çitlioğlu'nun röportajda öne çıkarılan şu kararlı cümle anlatsın: "Öcalan'la aynı yatağa girerim". Alper Görmüş ikinci röportajnı eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ile yapmış. O da şu "yeni-yepyeni" açıklamayı yapıyor: "Öcalan'la temas da mubah".

Çitlioğlu ve Sönmez'in "Kürt sorunu"na ilişkin bu yeni açıklamalarını "değişim-gelişim"den haz etmediğim için aktardığım sanılmasın; değişim ve gelişimden kim hoşlanmaz. Bildiğimiz şeylerin hiçbirini unutmamak ve yeni hiçbir şey öğrenmemek için gelmedik bu dünyaya herhalde... Ancak takdir edersiniz ki, ülkemizin önde gelen bir "stratejist"i olduğu söylenen bir şahsiyetten "Öcalan'la aynı yatağa girerim" şeklinde bir açıklama duymak da insanı bayağı şaşırtıyor yani! Demek istediğim -asıl olarak- şu: Devletlerin dış siyasete ilişkin "çizgileri" de tabii ki zaman içinde değişir-değişebilir. Ama bu değişim kendisini haklı çıkaracak delilleri inandırıcı bir biçimde ortaya koyabildiği gibi, eskinin yanlışlarının da yine aynı ölçüde inandırıcılıkla açıklamasını yapmalı-yapabilmelidir. Ülkede hemen herkesin sıklıkla ve olur olmaz tekrarladığı "devlet terbiyesi" de bunu icabettirmez mi? Yani: "Eski çizgiler çizilirken niçin yanlış yapılmıştı ve yeni çizgiler çizilirken hangi haklı öncüllerden hareket edilmektedir?"in izahı farzdır. Oysa önümüzdeki manzara bu özellikleri taşımıyor. Bir yandan hâlâ sırası gelince "eski çizgiler" hatırlatılıyor, bir yandan da bugüne kadar kendilerinden bu eski çizgileri tekrarlamalarından başka bir "açılım" görmediğimiz bazı şahsiyetler ortaya yepyeni "konseptler" atıyor. "Alaturkalığa devam" yani... Çitlioğlu'nun kaleminden -çok yakın zamanlarda- şöyle tespitler okuyorduk:

"Çünkü Barzani ve Talabani'nin tezlerine göre Türkiye'nin Güneydoğusu Kuzey Kürdistan olup Kürdistan'ın bir parçasıdır."

"Terör örgütü listesine aldığı PKK'yı muhatap kabul etmediğini söyleyen ABD, gerek doğrudan, gerek Barzani ve Talabani aracılığı ile örgüt üst kadrosu ile temaslarını sürdürmektedir." "Irak ve PKK konusundaki başarılı dış politikamızın vardığı nokta Mart 2004 itibari ile 'aynen vakidir'..."

Peki ya bugün, Çitlioğlu bugün ne diyor? Şunları: "Türkiye'nin Kuzey Irak politikası zaten baştan beri yanlıştı."

"Mesela bağımsız bir Kürt devleti kurulursa Türkiye bunu engelleyebilir mi? Hayır engelleyemez, bunu gördük."

"Kuzey'deki Kürt yönetimlerinin Türkiye'yi 'düşman' olarak algılamasının önüne mutlaka geçilmelidir." "Karnını kaşıyan adam (Öcalan'dan bahisle) noktasından 'Acaba biz bu adamdan terörü durdurmak için yararlanabilir miyiz?' noktasına geldi Türkiye. (...) Abdullan Öcalan şeytan da olsa, ben onunla aynı yatağa girerim."

İşte böyle... İsterseniz, Çitlioğlu'nun bir "stratejist" olarak "Kürt sorunu"na ilişkin açıkladığı bu birbiriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan görüşlerini yine kendisine ait (röportajda) bir başka görüşü aktararak değerlendirme yoluna gidelim: "Milliyetçilik akıl ister, ulusalcılık da akıl ister..."

Sizi bilmem ama ben bu "stratejistler"i zaten oldum bittim anlayamamışımdır...

Yarın devam ederiz.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi