T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 OCAK 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
İZDÜŞÜM
Abdullah MURADOĞLU

'Kaplan'ı düze indirmek'

Cumhurbaşkanlığı seçimleri için önümüzde daha bir buçuk yıl varken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olup olamayacağı tartışılıyor.

Her Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde karşılaştığımız bir manzara bu.

Devletin tepe noktası, kışkırtıcıdır, türlü senaryolar pişirilir. Çoğu zaman, bu senaryolar sonuçsuz kalır.

1973'te Org. Faruk Gürler'i Cumhurbaşkanı seçtirmek için tehditler savuruldu.

Gürler, altı ay kadar oturduğu Genelkurmay Başkanlığı'ndan siyaset senaristlerinin aldatmasıyla istifa etti. Cumhurbaşkanı olacaktı.

Olamadı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gürler yerine Korutürk'ü seçti.

Türkiye'nin temel sorunlarına hep birlikte çözüm aramak yerine, sanki böyle bir kriz varmış gibi Cumhurbaşkanlığı tartışması körükleniyor.

Oysa Türkiye'nin sahici gündemleri arasında Cumhurbaşkanlığı seçimleri yok.

Ahmet Necdet Sezer olağanüstü bir gelişme olmazsa 2007 Mayısına kadar görevinin başında. Ama sahici gündemleri perdelemek için abuk sabuk sahte gündemler ortaya atılıyor.

Bunu artık çocuklar bile biliyor.

Üstelik, başörtüsünü, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dolamaya çalışıyorlar.

Böylece nihai olarak Meclis'te çözülecek bir seçim olayını başörtüsü üzerinden hassas noktalara, laiklik tartışmalarına çekmek istiyorlar.

Politika cizvitleri bunu hep yapıyor.

Nedeni, Başbakan Erdoğan'ı, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni hırpalamak, Türkiye'nin sahici gündemlerinden uzaklaştırarak kendi sahte gündemlerine çekmek.

Buna, dağdaki kaplanı düzlüğe çekmek, derler.

Yani, dağı kolayca ele geçirmek ve aynı zamanda zararsız hale getirmek için kaplanı dağdan inmeye kandırmak.

Öte yandan bu bir izolasyon stratejisidir.

Bu türden taktikler yeni de değil.

Örneğin Homeros, ünlü baş kahramanı Odysseus'un ağzından ilginç bir efsaneyi anlatır. Buna göre Odysseus, İthaki'sini aradığı uzun yolculuk sırasında sihirli şarkılarıyla gemicileri avlayıp öldüren Siren'lerin adasından geçerken önlemler alır.

Odsseus, arkadaşlarının kulaklarını balmumu ile tıkar, kendini de direğe bağlatır.

Böylece oradan güvenle uzaklaşırlar.

Memleket hizmetinde olanların Siren'lere karşı dikkatli olmaları lazım.

Cumhurbaşkanlığı tartışmalarını 'Brutus Hançeri'yle başka mecralara çekmek için bu kez de "Çankaya'da başörtülü eş olmaz" diyorlar. Sadece Turgut Özal ve Süleyman Demirel döneminde değil, ondan önce de laik yaşam tarzı tartışma konusu olmayan Fahri Korutürk döneminde de Çankaya'dan türbanlı, başörtülü kadın görüntüleri hiç eksik olmadı.

Sezer'e kadar bu böyle devam etti.

1970'lerde Fahri Korutürk, bir yurt dışı gezisinde kalpak giydi diye de gürültü koparmışlardı.

Korutürk, 'devrim kanunları yurt dışında geçerli değil' diye geçiştirmişti.

Devrim kanunları kalpağı yasaklıyor, ama başörtüsüne de müsaade ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk de tesettürlü eşi Latife Hanım'la hem Çankaya'da birlikte yaşadı, hem yurt içi gezilere beraberinde götürdü.

Oysa İzmir'li modern bir aileye mensup olan Latife Hanım'ın diğer kız kardeşleri tesettürlü bile değildi. Yani, başörtüsü takmak zorunda değildi Latife Hanım.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olur ya da olmaz.

Olursa bu ilk değil.

Atatürk'ten sonra eşi tesettürlü İkinci Cumhurbaşkanı olur.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi