T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
İ Z D Ü Ş Ü M 8 OCAK 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Abdullah MURADOĞLU

Org. Faruk Gürler kahrından öldü

Her Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde çeşitli senaryolar pişirilip siyaset kulislerinde servis yapılıyor. Ama sonuçlar her zaman aynı neticeyi vermiyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923'ten bu yana 10 Cumhurbaşkanı gördük. Atatürk ve İnönü aynı zamanda Halk Fırkası'nın genel başkanlarıydı. Atatürk 15, İsmet Paşa 12 yıl görev yaptı. 1950'de Demokrat Parti tek başına iktidara geldi. Milli Şef'lik tarihe karıştı. DP Genel Başkanı Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçildi. Bayar asker kökenli olmayan ilk cumhurbaşkanıydı. 1960'daki darbeyle görevinden azledildiğinde 10 yıldır Cumhurbaşkanı'ydı.

DEMİREL VE İNÖNÜ UZLAŞTI

1960'dan 1989'da Turgut Özal'ın Köşk'e çıkışına kadar 29 yıl, devletin tepe noktasında asker kökenli kişiler oturdu. Org. Cemal Gürsel ve Org. Kenan Evren, biri 1960'da, diğeri 1980'de olmak üzere askeri darbeyle Çankaya Köşkü'ne çıktı. Asker Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel ve CHP lideri İsmet İnönü'nün uzlaşmasıyla Köşk'e çıktı. Emekli Oramiral Fahri Korutürk ise 12 Mart darbesini izleyen süreçte, yine AP lideri ve CHP lideri Bülent Ecevit'in uzlaşmasıyla Cumhurbaşkanı seçildi. Turgut Özal ve Süleyman Demirel Köşk'e çıktıklarında Başbakan'dı. Ahmet Necdet Sezer ise hem sivil kökenli hem siyaset dışı bir isimdi. Sezer de TBMM'de sağlanan bir mutabakat sonucunda Cumhurbaşkanı oldu. Demirel'in görev süresini uzatmaya dönük 5+5 formülünü dayatması ise TBMM tarafından tasvip edilmedi.

DARBE GEREKÇESİ

1973'te Cumhurbaşkanı seçilen Fahri Korutürk'ün görev süresi 1980'de sona erdiğinde Türkiye ilk kez ciddi bir kriz yaşadı. AP lideri ve Başbakan Süleyman Demirel ile anamuhalefet partisi CHP'nin lideri Bülent Ecevit'in Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uzlaşamaması askeri darbenin en önemli gerekçelerinden biri sayıldı. Cumhuriyet tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda bir diğer ciddi kriz ise 12 Mart döneminde yaşandı. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, 12 Mart'ı protesto ederek CHP Genel Sekreterliği görevinden istifa etti. Ecevit ile İsmet Paşa arasında ciddi ayrılıklar ortaya çıktı. Ecevit, 1972'deki kongrede İsmet Paşa'ya karşı aday oldu, kazandı. Türk siyasetinde İnönü fenomeni de son buldu. 1973'te Cevdet Sunay'ın görev süresi doldu.

KULİSLERDE SENARYO ÇOKTU

12 Mart darbesinde Kara Kuvvetleri Komutanı olan Org. Faruk Gürler altı aydır Genelkurmay Başkanı idi. Ordu içinde güçlü bir grup Gürler'in Cumhurbaşkanı olmasını istiyordu. Gürler başta CHP olmak üzere çeşitli partilere mensup milletvekillerinden yeşil ışık aldı. Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa eden Gürler, Cumhurbaşkanı Sunay tarafından senatör olarak seçildi. Böylece Gürler'e adaylık yolu açıldı. Gürler'i destekleyen askerler AP ve Demokratik Parti üzerinde de baskı kurmaya çalıştılar. Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan'ın konutuna davet edilen politikacılardan Gürler'e oy vermeleri istenildi. Toplantıda Genelkurmay Başkanı Semih Sancar, Kara Kuvvetleri Komutanı Eşref Akıncı ve Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Turgut Sunalp da vardı. Sunalp Gürler'in seçilmemesi halinde "hepinizi toplarız" tehdidinde bulundu. CHP Genel Sekreteri Kamil Kırıkoğlu ve bir grup milletvekili arkadaşı ise Ecevit'in seçimlere katılmama yönündeki eğilimine karşı Gürler'i destekleme kararı aldılar. 13 Mart 1973 günü TBMM'de yapılan ilk oylamada dinleyici locaları başta Genelkurmay Başkanı Semih Sancar olmak üzere yüksek rütbeli subaylar tarafından doldurulmuştu. Gürler'in seçilmesine kesin gözle bakılıyordu. Oysa ordu içinde başını 1.Ordu Komutanı Org. Faik Türün ve 3. Ordu Komutanı Hamza Görgöç'ün çektiği bir grup, TBMM'nin yapacağı seçimin özgür bir şekilde gerçekleştirmesinden yanaydılar. Ordu, Gürler'in her ne suretle olursa olsun seçilmesi konusunda ittifak içinde değildi. İlk üç turda Gürler, AP'nin asker kökenli adayı Tekin Arıburun karşısında yenilgiye uğrayarak çekildi. Gürler tek kelimeyle oyuna getirilmişti. Kulislerde Gürler'e oy vereceğini söyleyen pek çok milletvekili oylamada farklı davranmıştı. Sunay'ın görev süresinin uzatılmasına ilişkin bir Anayasa değişikliği önergesi de tek oy farkla reddedildi. Ecevit ve Demirel, Anayasa Mahkemesi Başkanı Muhittin Taylan üzerinde uzlaştı. Sunay ise Taylan'ı senatör olarak atamayı kabul etmedi. Kriz devam ediyordu. Demirel ve Ecevit ikilisi bu kez emekli oramiral Fahri Korutürk'ü aday gösterdiler. Gürler yerine Korutürk'ün seçilmesiyle 12 Mart askeri rejimi de fiilen son buluyordu. Gürler bu olayın acısıyla hastalanıp 1975 yılında vefat etti.

'Geldiği gibi gitti'

Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın 1960'daki darbeyle azledilmesi üzerine 38 kişilik cuntanın onayıyla Org. Cemal Gürsel devlet başkanı oldu. 1965'de tek başına iktidar olan AP lideri Süleyman Demirel Başbakanlık koltuğuna oturduğunda Gürsel'in sağlığı ciddi şekilde bozulmuştu. Gürsel, hükümet kararıyla tedavi için ABD'ye gönderildi. Komaya giren Gürsel, apar topar Türkiye'ye getirildi. Görevini sürdüremeyeceği açıktı. Sorun, Gürsel'in görevini yapamayacağına ilişkin bir heyet raporuyla aşıldı. İlk defa bir Cumhurbaşkanı doktor raporuyla azlediliyordu. Gürsel hakkında "iş yapamaz" raporunu imzalayan heyetin sayısı ilginçti. Demirel'i şaşırtan bu ilginç noktayı gazeteci Cüneyt Arcayürek bir kitabında şöyle anlatıyordu:

Demirel önüne konulan raporun altındaki imzaları saydı. 38 kişinin imzası vardı. 27 Mayıs İhtilali'ni de, 38 kişi yapmıştı. Bir yazgının belirmesi miydi bu koşutluk?... 'çok trajik bir sonuç' dedi kendi kendine, Demirel. "38 kişiyle Çankaya'daki adamı indirmiş, 38 kişiyle Çankaya'ya çıkmıştı. Dönemini tamamlayamadan, 38 imzalı bir raporla görevden ayrılıyordu." Demirel, yazgıya inanıyordu.

ELE VERDİ TALKINI KENDİ YEDİ SALKIMI

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde meşruiyet tartışmaları 1989'da Özal'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi sırasında da yaşandı. Org. Kenan Evren'in görev süresinin 1989'da dolması üzerine Başbakan Özal adaylığını ilan etti. ANAP 1987 seçimlerinde yüzde 36 oy almıştı. Tek başına iktidardı, Meclis'te çoğunluğu elinde tutuyordu. 1989 yerel seçimlerinde ise ANAP'ın oy oranı yüzde 21.75'e düşmüştü. DYP lideri Demirel ve SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, Özal'ın Cumhurbaşkanlığı'nın meşru olmadığı tartışmasını başlattı. Demirel Cumhurbaşkanı Özal'ın Çankaya'daki davetlerine katılmadı. Demirel ve İnönü 1991 seçimleri kampanyasında Özal'ı Köşk'ten indireceklerini ilan ettiler. 1991 seçimlerinde ANAP'ın oyu yüzde 13 idi. Sonuç, DYP-SHP Koalisyonu'nu getirdi. Özal'ın 1993'de ani vefatı üzerine Demirel, ortağı İnönü'nün desteğiyle Cumhurbaşkanı seçildi. DYP'nin oy oranı yüzde 27 idi. Özal'ın Cumhurbaşkanlığı'nı tartışanlar, Demirel'in Köşk'e çıkmasını meşruluk açısından tartışma konusu bile yapmadılar. Oysa Özal 263 oyla, Demirel ise 244 oyla Cumhurbaşkanı seçilmişti. Demirel bu rakamları hatırlatan gazetecilere, "263 oyla seçilen birinci sınıf Cumhurbaşkanı, 244 oyla seçilen ikinci sınııf Cumhurbaşkanı olur diye düşünürseniz, bu yanlıştır. Anayasa'daki hükümler çerçevesinde seçilen herkes Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'dır" diyordu. Şimdi ise SHP'nin devamı CHP Meclis'te çoğunluğu elinde tutan ve oy oranını koruyan Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi olasılığına karşı Demirelvari söylem geliştiriyor.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi