|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 25 OCAK 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Hava (İstanbul'dan söz ediyoruz) soğuk mu soğuk. Birkaç günlüğüne de olsa kar bu şehri de esir almış durumda. Bu şartlarda hareket imkanı kısıtlı olduğu için gazeteler her gün olduğundan daha dikkatli okunuyor. Haftabaşının gazetelerinde karşılaştığım iki haber, gerçekten de, klimanın ruhuna çok uygundu doğrusu. Yani iki "soğuk" haber. Bunlardan ilki Hürriyet'in bir tam sayfasını ele geçirmişti. Erkan Mumcu açıklıyor, röportajı yapan Faruk Bildirici ve bizler okuyorduk. Mumcu, lafı fazla uzatmadan kestirmeden gitmiş: "Çağdaş bir Kızıl Elma gerekiyor"(!) Hava da nasıl can sıkıcı, nasıl kasvetli anlatamam... Sayfanın manşetine taşınmış bu açıklamayı okuyunca (ister istemez) şöyle mırıldandım: Zavallı ANAP, sonunda Kızıl Elma'cı oldu! Talihsizlik işte; Doğru yanlış bambaşka bir fikriyat ile yola çıkan, sözü edilen "elma"nın en fazla dörtte birine kucak açan bir parti, dönüp dolaşıp yeni genel başkanının elinde hepten Kızıl Elma'cı olmuş. Bilemeyiz, tamamen bir tahminden ibaret ama Turgut Özal partisine çizilen bu yeni yoldan haberdar olmuş ise canı son derece sıkılmıştır herhalde. ANAP Genel Başkanı'nın bu (kendi ifadesiyle) "ütopyası" herşeyden önce (tamam adı zaten "ütopyadır" ama!) hiç mi hiç gerçekçi değil. Bir bahçede yıllardır kızaran elmalara bakıp olgunlaştıklarında bunları hasat eden bahçeciler ortadayken, "Kızıl Elma"cılıktan ANAP'a hayır gelir mi? Mumcu, "Çağdaş kızıl elma, kesinlikle ırkçı ve çatışmacı olmayan bir ütopyadır" diyor. "Ütopya" çok da iddialı: "Her şeyden önce ulusal ve küresel sistemde, güç ve çıkar kavramlarını hak kavramı ile değiştirme arzusunun şekillendiği bir ütopyadır." Yani çok güzel şeyler olacak: İnsanın insana hükmetmesi son bulduğu gibi insanın doğaya tahakkümü de son bulacak, "ötekilik ilişkisi" ortadan kalkacak. Kızıl Elma ütopyası -tahmin ettiğiniz gibi- Doğu-Batı sentezine hizmet ederek ülkemize bambaşka haleti ruhiye kazandırıp Türkiye'nin insanlığa özgün bir katkı sunmasını sağlayacak.... "Ütopyalar"a ilişkin temkinli bir sempati beslememe rağmen şu tespiti yapmadan da duramayacağım: Anlaşılan o ki, siyasetçiler "gerçeklikten" koptukları ölçüde kendilerini "ütopyalar"a vuruyorlar... Bu arada Mumcu'nun kendisini epeyce zaman bakanlıkta tutan eski partisi hakkında sarfettiği şu sözler de bir başka "ütopya": "AK Parti bir parti değil. Parti benzeri bir yapı..." Ne yaparsınız, siyaset aynı zamanda böyle bir şey işte... Gelelim ikinci "soğuk haber"e: Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü'nde iki haftadır ilginç bir uygulama varmış. Başörtülü öğrenciler kampüs girişine yerleştirilen bir kulübeye girerek baş açma ya da peruk takma işlemini burada gerçekleştiriyorlarmış. Başörtülü bir öğrenci üniversitenin sunduğu bu "imkan"ın canını nasıl sıktığını öyle güzel anlatmış ki; "Ne yapabilirim, okumalıyım" diyor. Üniversitenin rektör yardımcısı profesör de bu yeni "buluş" hakkında bilgi veriyor: "Daha önce öğrenciler girişteki Atatürk'ün vecizesinin ve Türk bayrağının altında başörtülerini çıkarıyordu. Caddede yığılma oluyordu. Çevreden, Atatürk'ün sözünün altında bu manzaranın hoş olmadığı, görüntü kirliliği olduğu yönünde şikayetler aldık. Bu uygulamadan herkes memnun."(!) İşte size yine soğuk mu soğuk, hatta "buz gibi" bir haber daha... Ne diyeyim bilmiyorum ki... Rektör yardımcısına mı, yoksa "vecize" altında geçen olaydan rahatsız olan "çevreden" insanlara mı laf yetiştireyim? Bu da bir başka "ütopya" işte! Akıllarına gelmiyor ki, "zihinler" söz konusu olduğunda bir "kirlilik"ten söz edilir.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |