Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Bugünkü Yeni Şafak
657'liler Ailesi
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Nar-ı Beyza
Okur Sözcüsü
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Mustafa KUTLU mkutlu@yenisafak.com.tr

Bir yerde zulüm, haksızlık, yolsuzluk, hırsızlık, ahlaksızlık ve bunların üzerine bina edilmiş bir yönetim, bir iktidar, bir çıkar ilişkisi var ise; bu değişmelidir.

Değişim zulmü ortadan kaldıracağım iddiasıyla, vaadıyla ortaya çıkıp, mevcut iktidarı devirip yeni bir zulüm odağı kurmak değildir. Zulmü yok edip adaleti getirmektir. Siyasetin dışına çıkarak (Bu mümkün mü acaba) bakarsak dünyada esas olan değişmek değil, değişmemektir; sabit kalmaktır.

Dünya'nın düzeni, âlemin nizamı böyle kurulmuştur.

Burada elbette kainatın akışından, galaksilerden, astronomiden falan bahsedecek değilim. Hepimizin bildiği şeyleri söyleyeceğim. Nedir onlar?

Dünya dönüyor, bölgelere göre mevsimler oluşuyor, güneş doğuyor ve batıyor, eceli gelen ölüyor. İşte bunlar ve sayamayacağımız kadar incelik dünyanın düzenine ilişkin âyetlerdir.

Ekosistem, doğal denge dünyanın düzenini ifade eden kavramlardır. Bunları değiştirmemek, değişime zorlamamak lazımdır. Evet daha fazla verim almak için domatesin, mısırın genleri ile oynarsınız ama, o mübarek rengini, kokusunu, tadını kaybeder.

Genleri ile oynanmış yiyecekler (şimdilik bilmiyoruz) kimbilir insanlığın başına hangi dertleri getirir.

Nas'lar değişmez. İnanç, iman budur. İmansızlara söyleyecek bir sözümüz yoktur. Zaten ne kadar söyleseniz de onlar inanmazlar. Cenab-ı Hak onların kalbini mühürlemiştir.

İnsanoğlu zalim ve nankördür. Kendisine ihsan edilen nimetlerin kadrini bilmez. Nefsine mağlup olur, şeytana uyar.

Sulak arazileri, gölleri kurutur. Atmosfere zehirli gazlar boşaltır. Ozon tabakası delinir. O zaman iklimlerde değişiklik başlar. Sıcaklık artar; fırtınalar, kasırgalar ortalığı darmadağın eder. Akdeniz her yıl tankerlerden dökülen milyonlarca ton petrol ve sanayi atıklarını boca eden nehirler vasıtası ile kirleniyor. O kadar kirleniyor ki bir daha deniz hüviyetini kazanamayacak hale geliyor.

Modern teknoloji vasıtaları ile, ilerleme-gelişme safsataları ile, konfor uyutmaları ile dünyanın düzenini dinamitleyen değişme yanlıları "sürdürülebilir kalkınma" adıyla yeni bir koca yalan uydurdular. Şimdi bunun peşine takılmış gidiyorlar. Buna aldanmamalı. Eskiler "bir yerde değişim olmuşsa orada mutlaka bir çürüme ve bozulma olmuştur; derhal kanun-ı kadîme dönmek gerekir" derlerdi.

Şimdi ne yazık ki kanun-ı kadîme dönme imkânı da yok sanki. Yine de umudu kaybetmemeli. Düşünün bir karınca ağırlığının elli katı yük taşıyabiliyor.

Eee... Ne olacak o zaman? Bütün bu kötümser açıklamalarla ne demek istiyorsun, diye soracaksınız.

Cevap vereyim efendim: İnsanoğlu derhal tövbe etmelidir. Yaptıklarına pişman olmalıdır. Mesela artık petrole bağımlı hayattan yavaş-yavaş vazgeçmelidir (Aniden vazgeçerse çıldırabilir).

Modern teknolojik gelişmeleri derhal durdurmalıdır. (Gen mühendisliği vesaire).

Ağaç kesmek, suları kirletmek, havaya zehirli gaz salmak, bir bölgeye demokrasi götüreceğim diye orayı işgal etmek, ora halkı üzerine bomba yağdırmak en ağır insanlık suçu sayılmalıdır.

Yahu bunlar olacak şey mi, "bekara karı boşamak kolay" hesabı atıyorsun gitsin.

Eee, kolay değil tabi. Bir ailenin düzeni bozulsa, düzeltmek için ne kadar emek ve fedakarlık gerekiyor düşünün.

Dünyayı düzeltmek kolay mı? Bu abd-i âciz böyle devasa bir işe soyunmuş. Müsade edin de biraz atalım. Hem âhir zamanda olduğumuzu unutmayalım. Bön bir iyimserliğin mânası yok. Sonra demedi demeyin.

Değişim yanlıları, size söylüyorum, ayağınızı denk alın.

Geri dön

Yazdır

Yukarı