|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 25 OCAK 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Süleyman Demirel, 28 Şubat döneminde hafızamıza nakşedilen o "kışkırtıcı" üslubuyla bugün de yine "sisli" bir Türkiye fotoğrafı çizerek birileri için "işaret fişekleri" çakmaya çalışıyor. Yani kartları karıştırarak yeni bir "fal" açmaya çalışıyor ama yanlış fal açıyor... Çünkü, ne o dönemin "malum güçleri" var şimdi Demirel'in arkasında, ne de o eski Türkiye... Demirel'in son günlerdeki "siyaset falı" açma merakını, yaşlılığına vererek belki biraz hoş karşılayabiliriz. Ama Çankaya Köşkü'nde otururken sergilediği "Ali Cengiz oyunları"nı unutmamak kaydıyla... Çünkü Demirel o günlerde, Refahyol hükümetinin sonunu getirmek için, şeytanın bile aklına gelmeyecek çok ince taktikler uygulamıştı. O günlerde medyanın da gayretiyle bazı "sözde sivil toplum örgütleri" devreye sokularak toplumun sağduyusu zehirlenmiş ve Türkiye, sonu ekonomik ve siyasal iflasla sonuçlanacak bir maceraya sürüklenmişti. İşte Türkiye'yi bu maceraya sürükleyen süreçte son darbeyi, "arka bahçesi" konumundaki partinin içine elini uzatarak istifa ve transferlerle yine Demirel vurmuştu. Şimdi Demirel yine aynı falı açmaya çalışıyor. Tıpkı 28 Şubat'ta olduğu gibi, birilerinin "düğme"ye basmasını umuyor, medyanın kışkırtmasıyla sokağın tekrar hareketlenmesini ve ülkenin ateşinin yükselmesini istiyor. Ama artık bu çetrefilli işler için çok yaşlı... Ayrıca, açtığı faldaki kartların hangisinin "kare as", hangisinin "papaz" olduğunu da pek ayırdedemiyor. Öyle ki, bir gazetenin hiçbir objektif anket kriteriyle uzaktan yakından alakası bulunmayan "ısmarlama anketi"ne kanıp, uzun analizler yapıyor, pembe hayaller kuruyor. Vatan'daki ropörtajını okurken, satır aralarında Demirel'in trajik bir "82 yaş yalnızlığı"nı hissediyorsunuz. Özellikle, eski alışkanlıklarıyla "yaşlılık" haleti ruhiyesinin birbirine karıştığı cümlelerde, sanki Demirel'in birden ortaya çıkıp, "Köşk'e yeniden çıkmak istiyorum" dediğini duyar gibi oluyorsunuz... İşte böyle anlarda Demirel'in bütün "demokratik tecrübeleri", siyasi nezaketi kayboluyor. Neredeyse Cumhurbaşkanı olmak için "demokrasi dışı" bazı özelliklerin şart olduğunu söyleyecek. Mesela, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bir soru karşısında dengesi bozuluyor, sanki elleri titremeye başlıyor: "Türkiye'de bir hukuk var, kurallar var. Bir de Türkiye'nin gelenekleri var. Yani bu kurallara uygun bile olsa, hukuki bakımdan bir sakıncası olmasa bile geleneklere aykırılık bazen rahatsızlık yaratabiliyor. Yani çalkantı yaratıyor. Yaptırım bundan çıkıyor." Yani sayın Demirel diyor ki, Tayyip Erdoğan'ın Çankaya adaylığı sözkonusu olduğunda, "kurallara ve hukuka uygun olsa bile" başka kurallar, başka gelenekler devreye girer... Demek ki, Cumhurbaşkanlığı için sadece 'demokratik hukuk devleti' kuralları yeterli değilmiş... Gördüğünüz gibi, insan alışkanlıklarından kolay vazgeçemiyor. Demirel gibi, siyasi hayatınızın iniş ve çıkışlarını basılan 'düğmeler' belirlemişse, ilerlemiş yaşınızda bile hep 'düğme rüyaları' görüyorsunuz...
|
![]()
| ||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |