T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 4 ŞUBAT 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


İslam düşmanlığı yeni değil

Danimarka'da başlayan küresel saldırının en temel nedeni, İslâm'ı şeytanlaştırmak ve İslâm'a küre ölçekli bir karalama kampanyası başlatarak İslâm'ın yeniden tarih sahnesine çıkma sürecine büyük bir darbe vurmaktır.

  • SUAT FİLMER
    İslâm'a karşı topyekûn bir savaş sürdürülüyor. Bunu, savaş veya çatışma heveslisi olduğumuz için söylüyor değiliz. Aksine fiilen böyle bir durum var. Ama işin asıl tedirgin edici yanı, sanki böylesi bir durum yokmuş gibi hareket ediyoruz. Hz. Peygamber'e karşı yürütülen ilkel ve iğrenç kalama kampanyasının bütün bir Avrupa'ya hızla yayılması karşısında Türkiye'nin tepkisiz ve sessiz kalması anlaşılabilecek bir şey değildir. Hz. Peygamber'e hakaretler içeren bir oyunu Paris'te, ardından Londra'da ve sonra da Boston'da sahneleyen Batılıları adım adım takip eden ve kaldırtan Abdülhamid'in torunları olmadığımız, olamadığımız anlaşılıyor! Çok yazık!

    Küresel sistem, seküler değerleri bütün dünya üzerinde yaygınlaştıran bir sistem. Küresel sistemin dayandığı seküler değerler ve kurumlar, özgürlükleri, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü eksene alıyormuş gibi gözüküyor. Ama küresel sistemin aktörlerinin yapıp ettikleri, tam tersi bir durumun sözkonusu olduğunu gözler önüne seriyor. Sermiyor mu?

    Son 500 yıldan bu yana Avrupalılar, tüm kıtaları ve denizleri kontrollerine alacak, sömürgeleştirecek bir saldırı başlattılar. Sömürgeleştirdikleri toplumları, köleleştirdiler; bu toplumların kültürlerini tahrip ve tahrif ettiler; zenginliklerini yağmaladılar; insanlarının beyinlerini yıkadılar ve Batı-dışı toplumların yönetici elitlerini ve aydınlarını Batılı, sömürgeci, çatışmacı seküler değerlere bağımlı, kişilikleri ve özgüvenleri yok edilen kişiliksiz, köle ruhlu kişiler hâline getirdiler.

    DÜŞMANLIĞIN ARKAPLANI

    Batılı seküler dünya tasavvurunun, çatışmacı bir dünya tasavvuru olduğu artık ispatlanmıştır. Batılılar, kendileri dışındaki toplumlara varolma, yaşama ve hayat hakkı tanımadılar. Dünyadaki diğer toplumların kültürlerini, değerlerini, insanlarını, tarihlerini aşağıladılar. Şimdi aynı şeyi, Batı-dışı ülkelerdeki yönetici elitlere ve aydınlara havale etmiş durumdalar. Batı-dışı toplumların aydınları ve elitleri, Batılıların ve seküler, çatışmacı değerlerinin ve kurumlarının gönüllü acentalığını yapıyorlar.

    Batı'da Hıristiyanlık bitti; sekülerlik tek otorite ve meşruiyet kaynağı hâline geldi. Batı-dışındaki elitler ve aydınlar da, batılıların seküler / dünyevî çıkarlarını koruyan laik misyonerlere dönüştüler. Televizyonlarla, gazetelerle, internetle, sinemayla ve müzik endüstrisiyle artık Batı-dışı toplumlar içerden işgal ediliyor ve özellikle seküler Batılı değerlere direnen en güçlü alternatif olan İslâm'ın yoğun olarak hâkim olduğu Müslüman ülkelerde İslâmî değerler yerli laik misyonerler ve gönüllü acentalar eliyle yok eldimeye, tahrif ve tahrip edilmeye çalışılıyor. Bütün bunlarla yapılmak istenen şey, İslâm'ın önce ürkülecek bir öcüye dönüştürülmesi; sonra da, Müslüman toplumlarda bile İslâm'ın sekülerleştirilerek, protestanlaştırılarak, kamusal hayattan uzaklaştırılıp tasfiye edilmesidir.

    İslâm'ın önü kesilmediği, İslâm'ın Müslüman toplumlarda toplumsal, siyasi, kültürel, ekonomik ve entelektüel hayata müdahalesi bütünüyle yok edilmediği sürece, Batı kültürünün ve uygarlığının geleceğinin tehlikeye düşeceğini Batılılar da, Batılılaşmış, Batılıların karikatürü ve gönüllü acentaları gibi çalışan yerli laik misyonerler de çok iyi biliyor.

    Özetle Batılılar, dünya üzerinde her bakımdan hakimiyet kurdular. Bütün dünyayı önce açık sömürgecilik döneminde dışardan işgal ederek sömürgeleştirdiler; şimdi de yeni-sömürgecilik döneminde Batı-dışındaki toplumların zihinlerini, beyinlerini yıkayarak, Batılıların karikatürü ve gönüllü acentaları eliyle içerden işgal edecek ve teslim alacak yeni bir sömürgecilik biçimi geliştiriyorlar.

    Sonuçta, Batılılar, dünyayı sadece kendileri kontrol etmek istiyorlar. Bugüne kadar tarih boyunca dünya üzerinde diğer kültürlere, dinlere ve medeniyetlere varolma ve hayat hakkı tanımadılar; bundan sonra da tanımak istemiyorlar. Ama gelinen noktada, Batılıların insan hakları, özgürlükler, demokrasi gibi söylemlerinin içi boş laflar olduğu, istedikleri yeri işgal etmeye, istedikleri ülkeyi iç savaşa sürüklemeye, istedikleri bölgelerde ve ülkelerde büyük siyasi ve ekonomi krizler çıkarmaya çalışarak, dünyayı büyük bir çatışma ve savaş arenasına çevirdikleri artık herkes tarafından anlaşılmış durumda.

    Batılıların geliştirdiği bu saldırgan, işgalci ve gayr-ı insanî küresel düzene ve düzeneğe direnenlerin yalnızca Müslümanlar olduğunu ve daha adil, daha barışçıl, daha sulh ve selametin hâkim olabileceği bir dünyayı sadece İslâm'ın önerdiğini gördükleri için İslâm'ı küresel sisteme karşı tehlike olarak konumlandırdılar.

    Bugün Danimarka'da başlayan ve nerdeyse bütün bir Avrupa basınına sıçrayan Hz. Peygamberi terörist olarak resmeden ve karikatürize eden küresel saldırının en temel nedeni, İslâm'ı şeytanlaştırmak ve İslâm'a küre ölçekli bir karalama kampanyası başlatarak İslâm'ın yeniden tarih sahnesine çıkma sürecine büyük bir darbe vurmaktır.

    Ancak Batılıların İslâm düşmanlığı yeni bir olgu değil. İslâm'ın tarih sahnesine çıktığı zamandan itibaren başlatılan bir düşmanlıktır bu. Bugüne kadar süregelen bu düşmanlıkla İslâm'ın kaynaklarını yok edemediler. Müslüman toplumların İslâm'la ilişkilerini tümüyle koparamadılar. Batı'da Hıristiyanlık bitti. Doğu'da Konfüçyanizm, Hinduizm ve Budizm'in bu dünyaya alternatif ve evrensel söylemler sunamayacağı anlaşıldı. Ama dünyanın karşı karşıya kaldığı ve Batılı seküler, çatışmacı kapitalist sistemin ürünü olan haksız, hukusuz, işgalci, saldırgan Batılı uygarlığına karşı en güçlü, en köklü ve sağlıklı meydan okumayı hâlâ yalnızca İslâm'ın geliştireceği anlaşıldığı için Batılılar, bütün vargüçleriyle İslâm'ı tahrif ve tahrip etmek, hem dünyada, hem de İslâm dünyasında İslâm'a karşı artan ilgiyi yok etmek amacıyla İslâm'a karşı küresel bir savaş başlattılar. Karikatür olayı, bu tarihsel düşmanlığın kaçınılmaz sonucu ve bunun en ilkel ve en son örneklerinden biridir.

    İSLÂM'A İKİ CEPHEDEN SALDIRI

    İslâm'a karşı 1989'da başlatılan küresel savaş, iki cephede sürdürülüyor: Birincisi, İslâm'ı terörle özdeşleştirerek, İslâm'ı mahkûm etme ve dolayısıyla demokrasi getireceğiz bahanesiyle İslâm dünyasını adım adım işgal etme ve yeniden-sömürgeleştirme; İslâm dünyasının doğal kaynaklarını kontrol etme ve dolayısıyla Müslüman toplumların bu kaynakları kendilerinin kullanmalarını mümkün kılabilecek ortaklaşa politikalar geliştirme girişimlerini iptal etme projesini hayata geçirmek amacıyla açılan cephedir.

    İkinci cephe, İslâm'ı sekülerleştirme, Protestanlaştırma projesi üzerinden açılan cephedir. Birinci cephe daha çok Batılılar eliyle açılır ve yürütülürken; ikinci cephe daha çok İslâm dünyasındaki seküler elitler ve gladyötörlere dönüşen medyatörler eliyle içerden açılmakta ve yürütülmektedir. Bugün Türk medyasının İslâm'ı şeytanlaştırma, İslâm'ı etkisizleştirme konusunda yürüttüğü kampanya, zaman zaman Batı medyasına bile rahmet okutacak boyutlar kazanmaktadır. İslâm'ın ve Peygamberinin ilkel yöntemlerle eleştirilmesi, karalanması, İslâm'ın değil, bu kampanyayı yürütenlerin ilkelliğini, barbarlığını ve korkularını bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi