T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 12 ŞUBAT 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Sevgi'den selâm

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adı ile başlıyorum ve Allah'ın sêlam, rahmet ve bereketinin üzerinizde olmasını diliyorum.

Bu başlangıcı beğenmeyen olabilir. Fakat bundan güzel bir başlangıç olamayacağını kesinlikle biliyorsam, beğenmeyenler de insaf etsinler ve benden daha başlangıçta zevklerine uygun bir üslûp beklemesinler. Bu yaştan sonra "in" veya "out" ölçütlerine uyamam: Eğerçi köhne meta'ız revâcımız yoktur/Revâca da o kadar ihtiyacımız yoktur. Tanzîmat ricâlinden Âlî Paşa merhum, nezaketini bile muhatabına göre değiştirmek istememiş. Kâhyası ile tavla oynarken "Ağa Hazretleri, siz..."li hitaplarını yadırgayanlara "ben kimse için terbiyemi bozamam" demiş. Yakiyn, edebden önce gelmez mi?

Allah'ın selâm, rahmet ve bereketinin, kutsama ve kutlamasının, esenliğinin, şefkat ve inayetinin tadına varanlar, artık bir daha bundan yoksun kalmaya katlanamazlar.

İnsanın fıtratının özünde sevgi ihtiyacı vardır. Çünkü Yaratıcı sonsuz ve sınırsız sevgi kaynağıdır. Yaratılış bir sevgi tecellisidir. Yaratıcı, sonsuz rahmeti ile, insanı sevgi yolcusu olarak yaratırken yalnız bırakmamış, insan için sevgi önderleri göndermiştir. Muhabbetden Muhammed oldu hâsıl/Muhammedsiz Muhabetten ne hâsıl?

Bunu da söylememeli miyim? Şu halde niçin yazıyorum? Televizyonsuz Yıldız Sarayı'na, saray halkını eğlendirmesi için bir dizi program yapmak üzere Borazan Tevfik'i çağıran saray görevlisi, bir yığın da "taklîdi yapılamayacak kişilikleri" önceden sayınca, Borazan Tevfik de birden ayağa kalkarak bir elini beline dayamış, diğer kolunu da kavis şeklinde yana uzatmış. Şaşırarak ne yaptığını soran görevliye şu cevabı vermiş: -İbrik taklîdi efendim! Başka birşey bırakmadınız ki!

Ben de bu yazılara İbrik taklidi yapmak için başlamadım elbette! Sevgili Mustafa Karaalioğlu yazmamı isteyince, ismindeki iki ve bir Sevgililer'in adlarını "Fâl-i hayr" kabul ettim ve dolayısı ile yazmayı da kabul ettim. Ne zamana kadar? Allah bilir. Yaratılış'ın sebebi olan Sevgi'ye özleminin susuzluğu içinde olanlar da, bu özlemi bastırma ve saptırmanın huzursuzluğu içinde olanlar da vardır. Yazılarımı okurken düzeltilmesi gereken bir nokta ile karşılaşanlar da lütfen görüşlerini bildirsinler. Ben, İstanbul'u "peyâpey mütezâyid bir zulmet-i beyza"nın yine sarmakta olduğu 1996-1997'de kısa bir süre Yeni Şafak'ta yazdım. Niçin bıraktım? Merhum Âkif gibi: "kendi feryâdımdır ancak ses veren feryadıma" olgusu ile karşılaştığım için! Aradan sekiz yıl geçti. Bu sekiz yılda nice "germ-ü serd-i rûzgar"ı gördük. 2006 yılı da, Allah hayra tebdîl etsin, üzücü olaylarla sürmekte: Sevgi ışığı ile kendileri arasına İblis'in girmesine müsaade edenler, müzmin (kronik) bir "benlik tutulması"na uğrarlar. İnsanlık düşmanları bu gibiler arasından çıkar. İnsanlık düşmanlarının örgütlü dayanışmasının doruğa ulaştığı günümüzde, İslâm için bir "nihaî çözüm" tasarlanmaktadır. "Hıyanet" içinde değil de "gaflet ve dalalet" içinde olan çoğunluk gaflet uykusundan uyanmaz ise, insanlık çok acı günler geçirebilir. "Armagedon Savaşı" efsanesini Huntington'a sipariş vererek senaryo haline getirenler, "Karikatür krizi" gibi olaylarla, bu savaşa meşruiyet gerekçesini, daha doğrusu bahanesini hazırlamaya çalışmaktadırlar.

Bizim insanlık ödevimiz de, insanlığın "güzel günler"e bu korkunç felâketin acısını çekmeksizin ulaşması için gayret etmektir. Allah'ın rahmetinden, ilahî sevginin galebesinden ümîdini kesmeyenlere içten sevgi ve selâm!

Çok temkinli davranmamız, Hakk ve sabr ile karşılıklı öğütleşmemiz gereken kritik bir dönemdeyiz. Karikatür krizi ile kiliselerin, Hristiyanlığın ilgisi yoktur. Sevgi özlemini çekenlere, adalete susayanlara, Mustaz'aflara Sevgi'nin cevabını veremiyorsak, üstelik bir de "Medeniyetler Savaşı" canavarlarına bencil çıkarlarımız için yardakçılık ediyorsak, İslâm'ı kötü tanıtanların başında kendimizin geldiğini artık anlamalıyız. Siz ne dersiniz?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi