T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
E K O N O M İ 27 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ekonomide illüzyon bitti gerçekle karşı karşıyayız

Yüksek enflasyon döneminde "Kâr ettim" demenin çoğu kez yanılsamadan başka birşey olmadığını söyleyen Büyükdeniz, şirketlerin artık ekonominin çıplak gerçekleriyle karşı karşıya bulunduğunu söyledi

Fatma
Çiftçi
Ekonomi doktorusunuz, Türk ekonomisindeki değişimi, geçmiş dönemlerle kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Firmalar, yeni ekonomi ortamında nasıl bir rota çizmeli?

Türkiye ekonomisini değerlendirirken, artık geçmiş dönem şartlarını esas alarak kıyaslama yapmak bence yanlış olur. Çünkü Türk ekonomisi, değişen temel dinamikler ve trendlere göre yeniden yapılanıyor. Yeniden inşa ediliyor. Çünkü tamamen enflasyonist etkiye göre kurulmuş bir ekonomi, bir maliyet ve üretim yapısı, artık dünya fiyatlarıyla, dünya kar marjlarıyla ve düşük enflasyonla çalışmak zorunda kalan bir ekonomik yapıya dönüşüyor. Bu, doğal olarak uyum sürecinde belli sektörleri, firmaları zor durumda bırakacaktır. Firmalar artık enflasyonsuz ortamda kar etme, şirket yönetme ve üretim yapma çabasına girmeli. Yoksa birtakım suni kâr destek sistemleriyle (devlet kağıtlarından elde edilen faaliyet dışı kâr) bir ekonominin zaten sürdürülebilir bir geleceği olamaz. Yüksek enflasyonun olduğu dönemde birçok kurum, kâr ettiğini sanıyordu, ama kâr etmiyordu. Fiyatların ve birçok şeyin çarpıtıldığı bir dönemdi. O yüzden "Ben enflasyonda kârlıydım, şimdi kârsızım" mukayesesinin olmayacağını sanıyorum. Çünkü o dönemde birçok firma için "Kâr ettik" demek, bir illüzyondan başka birşey değildi. Şimdi biz gerçeğe dönüyoruz. Gerçeğin çıplak yüzüyle karşı karşıyayız.
Dr. Adnan Büyükdeniz kimdir?
1958 yılında Adana'da doğan Adnan Büyükdeniz, lise eğitimini burslu olarak gittiği Texas'ta 1975 yılında tamamladı. 1980 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden mezun olan Büyükdeniz, 1981 yılında Londra Üniversitesi London School of Economics'ten Ekonomi Diploması aldı ve 1982'de de ekonomi dalında Bilim Master Derecesi elde etti. Adnan Büyükdeniz, TÜSİAD'da 1983-1985 yılları arasında Ekonomi Araştırma Uzmanı, 1985-1994 döneminde de danışman olarak çalıştı. 1985 yılı sonunda Albaraka Türk'e katılan Büyükdeniz, 1990 yılında İstanbul Üniversitesi'nde doktora çalışmasını tamamladı. Albaraka Türk'te üst düzey görevlerde bulunan Büyükdeniz, Haziran 2003'de Genel Müdürlüğe atandı. Yurtdışında çeşitli bankacılık ve yatırım fonu kuruluşlarında yönetim kurulu üyeliği yapan Büyükdeniz, 1992-2000 yılları arasında Marmara Üniversitesi'nde Para Teorisi ve Politikası, Uluslararası İktisat ve benzeri dersler verdi. Büyükdeniz'in "Türkiye'de Faiz Politikaları" isimli kitabı, Milliyet Gazetesi 1992 yılı Ekonomi Birincilik ödülü aldı. 2005'in başında Halk Bankası Genel Müdürlüğü'ne getirilse de, sağlık gerekçesiyle bu görevi iade eden Büyükdeniz'in adı, şimdi de Merkez Bankası Başkanlığı için geçiyor. Dr. Büyükdeniz'le Türkiye Ekonomisini, Albaraka Türk'ü, kitap ve fotoğraf tutkusunu konuştuk.

MALİYE POLİTİKASININ DA BAŞARISI

Ekonomi doktoru olarak doktora konunuz "Türkiye'de 80 sonrası faiz politikaları ve etkileri". Bugün uygulanan sıkı para politikasında gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi 2001 yılından beri uygulanan para politikası, farklı bir ortamda uygulanıyor. Öncelikle Hazine'nin Merkez Bankası'ndan (MB) borçlanmasına son verildi. Bir de Türkiye'deki Merkez Bankası'nın iki türlü bağımsızlığından bahsetmemiz lazım. Birincisi araç bağımsızlığı, ikincisi amaç bağımsızlığı. Türkiye Merkez Bankası'nın bir araç bağımsızlığı sözkonusu. Yani hükümetle birlikte tesbit edilen bir enflasyon hedefinden sonra, bu hedefe nasıl ulaşılacağı konusunda araçlarda bağımsız. Belli koşullar yerine getirilmeseydi, Hazine'nin o yoğun borçlanması devam etseydi, bütçe açıkları disiplin altına alınmasaydı araç bağımsızlığı bile kağıt üzerinde kalabilirdi. Eğer bugün başarılı para politikasından bahsediyorsak, bunun, büyük ölçüde Maliye politikasının başarıyla uygulanmasıyla ilgili olduğunu öyleyebiliriz. O yüzden ben Maliye politikası, bütçe disiplini konusunda sağlanan başarıyı çok önemsiyorum. Ayrıca, dünyada enflasyonun gerilediği bir ortamda bu başarıldı. IMF İstikrar Programında öngörülen hedeflerin tutturulmasında önemli faktör oldu.

ENFLASYON-FAİZ İLİŞKİSİ

Enflasyon hedeflenen seviyelere geldi, ancak faizler yine de yüksek. Bu faiz oranlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye'ye yoğun döviz girişinin olduğu dönemlerde MB'nin enflasyon hedeflerini tutturması çok kolay olmadı. Bugün olduğu gibi. Yoğun döviz girişi olduğu zaman, ya Türk Lirası aşırı değerlenecek ya da MB, bu aşırı değerlenmenin önüne geçmek için piyasadan döviz çekip karşılığında Türk Lirası verecek ki, bu da onun enflasyon hedefini bozabilir. Veya bozmaması için MB'nin yüksek faiz, ya da bedel ödeyerek bu Türk Lirası'nı geri çekmesi gerekiyor. Bu da yüksek faiz anlamına geliyor. Her halükârda MB piyasadan para çekse de, çekmese de bu enflasyonist etkileri olabilecek durum. Aslında Türkiye'de tartışılması gereken bu. Bugünkü düşük kur, yüksek faiz tartışmalarında, bu yurtdışından gelen parayla olan ilişkinin kurulması gerektiğine inanıyorum.

Sıcak para mı?

Sıcak para olabilir veya kaynağı tam bilinemeyen birtakım girişler olabilir. Ama onun ötesinde Türkiye'de şöyle bir konu da gündemde. Eskiden Türkiye'de yaşayan insanların dövize ciddi bir talebi vardı. Türk Lirası'na güvenin gelmesiyle birlikte dövize olan bu talep durdu. Artı Tersi Para İkamesi dediğimiz bir olay başladı. Türk Lirası'nın değerlenmesini sadece yurtdışından gelen dövizle açıklamamak lazım. Bir de Türk insanının Türk Lirası lehine ve döviz aleyhine aldığı tavırla da açıklanması gerekir. Nitekim Albaraka hesaplarına baktığımızda, 2-3 yıl önce topladığımız fonların yüzde 90'ı döviz, yüzde 10'u Türk Lirası'ydı. Şimdi bu oran yarı yarıya Türk Lirası'na ciddi bir dönüşüm sözkonusu.

Müteahhitlerden proje bekliyoruz

Konut kredilerinde hangi noktadasınız? İpoteğe dayalı konut finansman sistemi mortgage ile ilgili hazırlıklarınız var mı?

Biz 2002 yılında bireysel bankacılığa girmiştik. O günden bugüne zaten yoğun olarak ipotek karşılığı konut finansmanı sağlıyoruz. Acıbadem'deki bin konutluk proje ruhsat aşamasında. Ben buradan müteahhitlik sektörüne ilan ediyorum. Fizibıl projeler getirirlerse, biz kâr-zarar ortaklığına dayalı projelere girmeyi hedefliyoruz. Bu amaçla fon da toplayabiliriz. Mevcut bireysel finansmanın ötesinde, bu projelere üretim aşamasında da kâr-zarar ortaklığına göre girmeyi düşünüyoruz. Projeler bekliyoruz.

Konut fiyatlarının, olması gerekenin çok üzerinde olduğu söyleniyor. Katılıyor musunuz?

Kriz sonrasında ekonomideki düzelmeyle birlikte son 2-3 yılda konuta tekrar talep oldu. Bu talep, banka kredileriyle de desteklendi. Türkiye'de temel sorunlardan biri arsa üretimi. Bugün konutu pahalı hale getiren yüzde 50-60 gibi kat karşılığı rakamları ortaya çıkıyorsa, bu, arsanın ne kadar pahalı olduğunu gösteriyor. Aslında Türkiye'nin finansman kadar arsa da üretilmesi gerekiyor. Konut alacak insanların finansman maliyetlerinin cazibesine kapılmaması, konut fiyatlarına da dikkat etmesi lazım.

Körfez'den ilgi artıyor

Baraka Türk olarak 2005'i nasıl kapattınız?

Hem kârlılık, hem toplanan fonlar açısından, 2005 yılının başında öngördüğümüz bütçe hedeflerinin üzerinde kapattığımızı memnuniyetle görüyoruz. Topladığımız fonlar 1.3 milyar doları aştı. Vergi sonrası kârımız 46 milyon YTL civarında gerçekleşti. Şube ağımıza 6 yeni şube de ekleyip 2005 yılını çok iyi bir şekilde kapattık.

Halka açılma süreciniz hangi noktada?

Bu planımız halen gündemde. biz 28 Şubat'ta olağan genel kurulumuzu yapıp sermayemizi ilk etapta 165 trilyona çıkarmayı hedefliyoruz. Herşey yolunda giderse, hisse senetlerimizin Eylül-Ekim gibi açılacağını düşünüyoruz.

Ana sermayedarınız Dallah Albaraka Grubu, Körfez'de gayrimenkul yatırımlarıyla tanınıyor. Grubun, Türkiye'de konut yatırımı için çalışmaları var mı?

Doğru, Ortadoğu'daki en büyük inşaatçı gruplardan biri. Ben yakında Körfez'den döndüm. Şunu gördüm. Her halükarda Türkiye'ye bir ilginin geçmişe göre arttığını görüyoruz. Ama Türkiye'nin yatırım yapılabilir bir marka ülke olma konusunda her düzeyde çabanın artırılması gerekir. Türkiye'ye ilginin olacağını düşünüyorum. O bölge yatırımcısında gayrimenkule karşı özel bir teveccüh var. Zaten Dubai, Katar, Bahreyn'e gittiğinizde, oradaki olağanüstü inşaat faaliyetini görüyorsunuz.

Körfez yatırımcısını çekmek için neler yapılmalı?

Kamu kaynaklı gelir ortaklığına dayalı senetlerin çıkartılması bir iyi bir başlangıç olur. Ama esas olan, bu fonları özel sektörün finansman ihtiyacına yönelik işlere getirmektir. Bunda da mortgage ciddi bir katkı sağlayabilir. Ama daha likit ve kamu kaynaklı yatırım araçlarıyla başlamak daha gerçekçi görünüyor.

Başkanlık için teklif gelmedi

Merkez Bankası Başkanlığı için sizin de adınız geçiyor. Teklif gelse cevabınız ne olur?

Ben de adımın zaman zaman basında bu vesileyle geçtiğini duyuyorum. Ama birtakım söylentilere dayalı yorum yapmanın çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Tarafıma gelmiş herhangi bir teklif sözkonusu değilken, bu konuda bir değerlendirme yapmayı yanlış olarak görüyorum.

40 ülkeden fotoğraflar

Bildiğim kadarıyla fotoğraf çekmeyi seviyorsunuz?

Fotoğraf çekmeyi seviyorum. Buna özel bir vakit ayırarak yaptığım faaliyet değil. Geçmiş yıllarda 40'a yakın ülke gezmenin de sağladığı bir görsel malzeme var. Bu da bana çok yardımcı oldu. İstanbul Fotoğraf Kulubu (İFSAK) kurslarına katıldım. Sertifikam var. İnsan ve manzara çekiyorum.

George Soros'u da okuyorum

Çok okuyan bir yöneticisiniz. Hangi kitapları okuyorsunuz?

4 kitabı aynı anda takip ediyorum. Biri İngiliz tarih felsefecisi Arnold Toynbee'in Türkçe'ye de Hatıralar ve Tanıdıklarım diye tercüme edilen Acquaintances adlı kitabı. Çok güzel bir kitap. Diğeri iktisat alanında Joseph Stiglitz'in The Roaring Nineties diye bir kitabı. Türkçe'ye de Yükselen 90'lar diye çevrildi. Başka bir kitap, George Soros'un Open Society (Açık Toplum) kitabı. Aynı anda takip ettiğim diğer bir kitap da Newyork Times yazarı Thomas Friedman'ın Longitudes and Attitudes adlı kitabı.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


 ANKET

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi