T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 3 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ | ||
|
Ya 70'li yılların sonu veya 80'li yılların başında idi sanıyorum .. o zamanki Milliyet'in, Kazım İsmail GÜRKAN caddesinde ikinci bir gazetesi Meydan yayınlanmakta idi.. bir de yine aynı binada Milliyet'in magazin dergisi yapılmakta idi.. birgün, derginin yazarlarından rahmetli Necmi Onur, "Osman Bey, dedi, edebiyatçı bir kaleme ihtiyacımız var, bir görüşsek..." dedi.. sık sık o caddeden geçip duruyoruz zaten, bir ara uğradım, binadan yukarı çıktım.. Necmi yok.. derginin yöneticileri var.. ikram ettikleri çayı içtikten sonra mevzua geçtik.. "telif baremimiz dolgundur, Osman Bey, bu sayıya hemen bir yazı hazırlasak iyi olur" dediler.. "konuların seçimini bana mı bırakacaksınız, yoksa yayın programınıza göre mi hateket edilecek?" diye sordum.. müdür, çekmecesinden bir resim çıkardı .. Türkân Şoray, plaj kıyafetiyle doru bir atın üstünde.. "Osman Bey, dedi, bu fotoğrafa uygun bir hikâye, yahut bir haber istiyoruz sizden.. hayalinizi geniş tutabilirsiniz.. bizce yazının edebî olması ve alâka uyandırması önemli!" hazret, sözünü bitirdi; bitirdi ama, bu sefer ben konuşacak birşey bulamıyorum.. ister istemez sustum.. yüzüme bakakaldı.. ayağa kalkarken: "ben haddim olmayarak edebiyatçıyım ama gerçek şahıslar üzerine hayalî, uydurma hikayeler bina edemem, dedim, kusura bakmayın bu tarz benim işim değil!..." bu sefer derginin müdürü söyleyecek birşey bulamadı. Magazin dergilerinde ve magazin ağırlıklı bazı gazetelerde bu çeşit haber ve yazı imalâtı yapıldığını duyunca yadırgamıyoruz artık.. paparazzi.. asparagas.. gibi tabirler, bu alışkanlığın ürünüdür.. toplum olarak, meslek kuruluşları olarak şiddetle takbih etmek, hattâ cezalandırmak gerekir.. yani, bu halin yadırganması lâzımdır. Necmi rahmetlisi, ömrünün son yıllarında böyle serbest konular arasında dolaşıp durmasının bedelini ağır ödedi.. eski başbakan yardımcısı ve Güven Partisi başkanı Turhan Feyzioğlu hakkında yazdığı bir kitaptan ötürü 9 aylık cezaya mahkûm oldu ve dört duvar arasında bu cezayı tamamlamak zorunda kaldı.. seksle alakalı birçok kitap yazdı.. kitapların üstüne açık seçik isimler koydu.. çarpıcı mevzular bulmak ve alâka çekmek merakında idi.. yaratılış itibariyle iyi bir insan, arkadaş canlısı bir gazeteci idi.. aslında uzun yıllar Milliyet'te ciddi gazetecilik yapmıştır. Bu mevzu nereden aklıma geldi.. söyleyim: dili fevkalâde güzel fakat ne yazacağı, ne yapacağı belli olmayacak kadar özgür ve kuralsız bir bayan gazetecinin "gazeteci, gazetecilik okulunda yetişmez" başlıklı bir röportajının sağladığı çağrışımlar... sözümüzü bağlayacak olursak: "gazetecinin ana prensibi, ne olursa olsun, gerçeği yazmaktır." bu prensibe uyamayan gazeteci kalemini fırlatıp atmalıdır.. zira hiç beklemediği bir anda o kalem kalbine batabilir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |