T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
S İ N E M A | 30 HAZİRAN 2006 CUMA | ||
|
'Katil doğanlar'ın yorucu bir taklidi
Artık, "Sir" unvanlı ağabeyi Ridley Scott mu söyler, yoksa ona para yatırmakta direnen yapımcılardan biri mi bilemiyorum; ama birileri şu video-klip estetiği hayranı Tony Scott'a 'iyi sinema'nın mutlaka bol efekt ve kurgu oyunlarıyla doldurulmuş 'hızlı sinema' demek olmadığını öğretmek zorunda...
Babası sette kaza kurşunuyla ölmüş eski bir Hollywood karakter oyuncusu, annesi ise aynı sosyal çevrenin kodaman kadınlarından biri olan bunalımlı ve şiddet düşkünü genç kızımız Domino Harvey, hayatına yeni heyecanlar katmak üzere, ödül avcılığı yapan Los Angelesli bir ekibe katılır. Kayıp kişileri ya da paraları yasal mercileri by-pass ederek aramayı tercih eden karanlık kişilerin kiraladığı bu ekip, çok geçmeden görevin gerektirdiği şiddet ile kişisel sadizmlerini iyice birbirine karıştıracak ve suçlu-suçsuz bir sürü insanın öldüğü karanlık bir serüvene atılacaktır. Tabiî, şiddete bayılan Domino da bu kan banyosuna katılma fırsatını hiç kaçırmaz. Bir adam, şimdiye kadar izleyicisine "Yaratık", "Mahşerin Fedaisi", "1492: Cennetin Keşfi", "Kara Yağmur", "Gladyatör" ve "Cennetin Krallığı" gibi bir sürü ilginç öyküyü gayet derli toplu, "anlaşılmak" amaçlı bir sinema dili içinde anlatmış büyük bir sinemacının kardeşi olur da, yetenek açısından bu kadar mı nasipsiz kalır be kardeşim! Ünlü İngiliz yönetmen Sir Ridley Scott'un (69) kendisi gibi yapımcı-yönetmen biraderi Tony Scott'tan (62) söz ediyoruz elbette... Bütün numarası abartılı bir video klip estetiği içinde gözlerin ve beynin canına okuyan filmler kurgulamak olan küçük Scott'tan... Kof öyküleri cilalama ustası
Reklâmcılık sektöründen gelen iki numaralı Scott, 1986 yılında çektiği "Top Gun" ucubesinden bu yana aslında hep aynı şeyi yapıyor. Yönetmenlik felsefesi de çok açık: "Ne anlattığımın hiç bir önemi yok, önemli olan nasıl anlattığımdır!" Ancak ortada anlatacak doğru düzgün bir öykü yoksa, ne kadar cilalarsan cilala, bütün o kurgu, efekt ve "color correction" oyunlarına rağmen daha birinci saati devirmeden filmlerinin cilası dökülmeye başlıyor. Altından çıkan şey ise koskoca bir hiçlik ve "unutulmaya mahkûmluk" duygusu... Hollywood ortamında yetişmiş gerçek bir uyuşturucu müptelası genç kızın öyküsünden hareketle çekilen "Domino" da yönetmenin daha önceki filmleri "Days of Thunder", "True Romance", "Enemy of the State" ve de "Spy Game"in yolundan giden, aynı düzeyde biçim düşkünü bir yapım... Bir kere, ana kahramanı Domino Harvey (ki gerçeği geçen yaz aşırı dozdan ölmüş) ve onun bilinçsiz şiddet arayışı açısından, gayet belirgin bir "Natural Born Killers" taklidi bu... İyi de Oliver Stone gibi sıkı bir adam daha 12 yıl önce aynı kategorideki bir öyküye böylesine gösterişli bir son nokta koymuşken, Scott'ın bu öyküyü alıp allayıp pullayarak yeniden çekmekten ne gibi bir beklentisi olabilir ki?
Bu filmin kadro açısından yegâne ilgiye değer yönü, benim kuşağımın önde gelen kadın oyuncularından Jacqueline Bisset'yi sinemadaki olgunluk çağında kısacık bir rolde de olsa yeniden izlemekti, hepsi o kadar.. Batı izleyicisi de beğenmedi Zaten bütün bu ucuz göz boyamaları batılı izleyici de yememiş olsa gerek ki filmin Internet Movie Database'deki reytingi 5.8 ile yerlerde sürünüyor. Hele de bir izleyici 1993 yılında geçen bir sahnede 2003 yapımı "Kayıp Balık Nemo" animasyon filminin posterini yakalamış ki bu da filmin sanat yönetimi açısından tam anlamıyla evlere şenlik bir hata... İçimin hiç bir zaman ısınamadığı bu yönetmene büyük bir gönül rahatlığı içinde "Sevgili Tony ağabeyimiz, anlatacak bir şeyiniz kalmadıysa o halde tez zamanda jübilenizi yapınız" diye seslenirken, aksiyon meraklılarına ise bu filme gitmeden önce iki kez düşünmelerini öneriyorum. Çünkü, 127 dakika sonra beyniniz ambale olarak çıkacağınız gerçekten bomboş bir öykü bekliyor sizleri... Yok eğer, "Çok bilmiş eleştirilerin senin olsun, ben Tony Scott sinemasına bayılırım" diyorsanız, o durumda bu fakirden derhal günah gider. Çoğunluğunu -kendisini epeyce hırpaladığı anlaşılan- görüntü yönetmenine ve jenerik tasarımcısına verdiğim iki adet yıldızla sizleri başbaşa bırakıyorum. Gidin ve ne hâliniz varsa görün!
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |