T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 25 TEMMUZ 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Haldun DOMAÇ

Kaybetmeyi bilmek!

Kazanmak önemlidir... Ancak kaybetmeyi bilmek, olgunlukla karşılamak daha önemlidir. Türk sporunda son dönemde yaşadığımız sıkıntıların arkasında bu gerçeğe olan uzaklığımız yatıyor.

2006 Dünya Kupası'nda ev sahibi Almanya, yarı finalde İtalya'ya kaybetti. Bir anlamda kendi ülkesinde yapılan bir organizasyonda final oynama şansını yitirdi.

Sonra ne oldu? Binlerce taraftar, kaybeden futbolcular ve teknik heyeti bağrına bastı. Taşkınlık yok... Sahaya girmek yok... Sahaya elinde ne varsa atmak yok... Şefkat var. Üzüntüyü paylaşma var. Teselli etme var... İşte kaybetmeyi bilmek bu...

Pazar gecesi bir sınav da biz verdik. Avrupa Ümitler Basketbol Şampiyonası final maçında Milli Takım Sırbistan-Karadağ'a kaybetti ve maçın bitiş düdüğü ile birlikte tribündeki bir kısım taraftar ellerindeki maddeleri parkelerle buluşturmaya soyundu. Neden?

Çünkü bizim kaybetme olgunluğumuz ve spor kültürümüz yok.

Burada olaya yüreklere su serpen bir açıdan bakmamız mümkün. Tıpkı içi yarıya kadar su dolu bardağa bakmak gibi... Boş tarafına baktığımızda o kendini bilmez, spor kültüründen uzak taraftar çıkıyor karşımıza. Bardağın dolu tarafı onları engellemeye çalışan diğer seyirciler. Hiç olmazsa tesellimiz bu. Dikkat edin bir turnuva daha bitiyor, Avrupa ikincisi oluyoruz ama yine taraftar taşkınlığını yazıyoruz. Çünkü İzmir'in o coşkulu seyircisinin emeğini, alın terini, sporu sadece kazanmak olarak algılayan bir avuç topluluk alıp gidiyor. Bize de ne yazık ki onları yazmak düşüyor.

Oysa bu turnuvada neler vardı neler. En azından Türk basketbolunun, geleceğe yaptığı yatırımı keyifle izleme olanağımız oldu. Ersan, Cenk, Semih, Hakan, Serhat gibi yeteneklerin nöbeti ağabeylerinden almaya hazır olduğunu gördük. Türk basketbolunun bireysel yıldızların sırtında olmadığını, takım oyunuyla sonuca gittiğini gözlemledik.

İşte bunların tadını çıkartmak, mutluluğunu yaşamak lazımdı. Olmadı, yine olmadı...

Sözün özü, bir sınavdan daha spor kültürü dersinden çakarak çıktık.


İyi ki varsın İtalya

İyi ki İtalya'da "Temiz ayaklar" operasyonu yapıldı. İyi ki Denizlispor'a Özcan Kore'nin "İstediğinizi yaptık ve Malatyaspor'da görev yapan Çek oyuncuları talimatınız üzerine tam performansla oynatmadık. Alacağımızı verin" mektubu geldi. Başta Futbol Federasyonu olmak üzere, Türk futboluna yön veren her kesim derin bir uykudan uyandı. Bakan Mehmet Ali Şahin'den açıklamalar, art arda gelen iddialar ve dedikodular.

Sanki bu iddiaların sahipleri İtalya'da ki olayları bekliyordu. Sanki yetkililer harekete geçmek için bir mektup bekliyordu. Sanki Türkiye'de nelerin yaşandığından haberleri yoktu. Sanki bu ülkede son maçta şampiyonluğun kaybedilmesinin "enayilik" anlamına geldiğini bilmiyorlardı. Sanki, sezonun 26 haftasında 18 puan toplayan takımın son 8 maçta 22 puan toplayarak kümede kalmasına tanık olmamışlardı. (Üstelik bu olaylar hemen her sezon yaşanırken) Sanki bu ülkede şike ve teşvik skandalları mahkeme kapılarına kadar taşınmamıştı. Sanki bu ülkede teşvik primi dağıtımı yüzünden taraflar birbirlerine girmemişti.

İyi ki İtalya şu "Temiz ayaklar" operasyonunu yaptı da bizi üç maymunu oynamaktan vazgeçirdi.

Şimdi kollar sıvandı. Tıpkı İtalya'da ki gibi kirli futbolun üzerine müthiş bir darbe indirilecek. Takımlar küme düşürülecek, şampiyonluklar el değiştirecek, futbolcular ömür boyu cezalar alacak...

Sanmayın... Hiç heveslenmeyin... Umutlanmayın...

Bundan önce ne olduysa bugünde aynısı olacak. Belge aranacak bulunamayacak. Telefon kayıtları kanıt sayılmayacak. Suçlu ifadeleri değiştirilecek.

Sonuçta futbolumuz pürü pak yola devam edecek. Bu yolda birkaç kurban feda edilirse bu da onların şanssızlığı olacak.


Kağıt helvadan savunmalar...

Son dönemde oynanan maçlar Türk futbolunun içinde bulunduğu bir sıkıntıyı ortaya net biçimde koydu. Genel anlamda takımlarımızda savunma zafiyeti ciddi boyutta.

İşte Avrupa Ümitler Şampiyonası'na katılan Milli Takım... Türkiye'nin göz bebeği futbolculardan oluşan Ümit Milli Takım 3 maçta 12 gol yedi... Maç başına ortalama 4 gol... Bu kadar kolay gol yiyen bir takımın başarılı olması çok zor. Nitekim Ümitler, favori gittikleri Polonya'dan eli boş döndü.

Hazırlık maçları ölçü kabul edilmese de aynı sıkıntıyı büyük takımların maçlarında da gözlemledik. Rakipler biraz dişli olunca savunma sıkıntıları artmaya başladı. Fenerbahçe'nin M.Donetsk ve Valencia maçlarında yediği goller... Beşiktaş'ın Nancy karşısında yaşadığı savunma sıkıntısı ve Galatasaray'ın Bursaspor maçında kalesinde gördüğü goller.

Kayserispor'un ardından Türkiye'yi Avrupa'da temsil edecek Türk takımları kantara çıkmaya başlıyor. Bu sınavlardan başarılı çıkmaları için mevcut durumu onaracak hamleleri yapmaları şart. Aksi halde yeni facialar kaçınılmaz olur. Fenerbahçe'nin yarın karşılaşacağı B36 takımı iki maçta Malta ekibine 5 gol atmayı başardı.

"Biz Malta takımı değiliz" demeyin sakın. Galatasaray Tromsö'yle eşleştiğinde, "Bu takıma elenirsek ülkeyi terk ederim" diyen yöneticilerimiz vardı.

Kağıt helva gibi dağılmamak için, kumdan kaleler kurmayın sakın. Bizden uyarması...


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi