T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 30 TEMMUZ 2006 PAZAR | ||
|
Korg. (e) Altay Tokat'ın Yeni Aktüel dergisine yaptığı açıklama, bekleneceği üzere, hayli ses getirdi. Güneydoğu'da komutanlık yapmış bir asker, açık açık, bölgeye yeni atanan devlet görevlilerini 'terbiye etmek' için başvurduğu yöntemin 'sağa-sola bomba attırmak' olduğunu fâş edince ses getirmez mi hiç? Genelkurmay Başkanlığı, eski mensubu hakkında soruşturma açıldığını bildirdi. Konuya emekli komutanın 'askerî sırları fâş etmesi' yönünden mi yaklaşacak, yoksa konunun esasını da soruşturacak mı Genelkurmay? Bu soruyu bir boşlukta gündeme getiriyor değilim. Doğu ve Güneydoğu'da uzun yıllar boyu süren 'terörle mücadele' Türkiye'nin bugününde de etkilerini hissettiriyor. Şemdinli olayında 'suçüstü' yapılan, eski dönemlerde edinilen kötü alışkanlıklardı; "Ben de bir-iki bomba attırdım" diyen emekli komutan, bu itirafını, Şemdinli'de iş üzerinde yakalananları mâzur göstermek için yapıyor zaten... Terörle mücadele, teröre muhatap olan her ülkede, 'demokratik hukuk devleti' sınırlarını zorlar; hayatını teröristin namlusunun ucunda gören devlet görevlilerinin, elindeki silâhın tetiğini çekerken her zaman yasaları düşünmesi kolay değildir de ondan... Bugün ABD ile müttefiklerinin yürüttüğü 'küresel terörle mücadele' o ülkelerin ahlâkını daha da bozmuyor mu? Bozuyor. Demokratik ülkeler kabul edilir sınırları taşan devlet görevlilerine göz yummaz; haddini aşanlar yargı önünde hesaba çekilir. Yargı, işlenen suçun mâhiyetini umursamadan, sivil halka uygulanan yanlışlıkların hesabını herkesten sorar. Savaş devam ediyor olsa bile... Türkiye bu konuda bir istisna teşkil ediyor; daha doğrusu, 40 yıla yakın ağır hapis cezasına hükmedilen Şemdinli dâvâsına kadar istisna teşkil ediyordu... Yürekli bir savcı ile devletin gücünden gözleri kamaşmadığı anlaşılan mahkeme heyeti, Van'da, yapılan yanlışlığa 'hukuk devleti' adına "Dur" diyebildi. Şemdinli kararına kadar, devlet kendi adına yapılanları görmezden gelmeyi yeğledi, yargı da yanlışlıkların devlet adına işlenmesini 'hafifletici sebep' saydı... Korg. (e) Altay Tokat'ın sözleri, daha önce işitilmemiş hiç bilinmeyen bir uygulamayı mı fâş etti? TBMM tarafından hazırlanan Susurluk Raporu'na göz atanlar 'bomba' sözcüğüyle yüzlerce kez karşılaşacaklardır. Susurluk konusunu Başbakanlık adına mercek altına alan Kutlu Savaş'ın hazırladığı raporun kamuoyuyla paylaşılan bölümü bile dehşete kapılınmadan okunamaz. Şemdinli İddianamesi ile Van Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararı, Şemdinli'de suçüstü yapılanın eski bir uygulama olduğunun örneklerini sergiliyor. Konuya, "Bu itiraftan sonra Türkiye yurt dışında kendisini anlatmakta zorlanacak" biçiminde yaklaşarak hayıflananlar boşuna üzülüyor: Altay Tokat'ın ağzından çıkanların benzeri dokundurmalar, Avrupa Birliği ile Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile ilgili pek çok raporunda yer alıyor... Korg. (e) Tokat, kendisiyle yapılan mülâkat okunduğunda açıkça görülüyor, bunu 'herkesin bildiği vakalar' doğallığı içerisinde anlatıyor zaten... "Yabancılar ne der?" gereksiz hassasiyetiyle, ya da "Türk Silâhlı Kuvvetleri bu itiraftan darbe alır" endişesiyle değil, ülkemiz vatandaşlarına reva görülmeyecek yanlış uygulamanın bir daha asla yapılmamasını sağlamak açısından konuya yaklaşılması gerekiyor. Yeni atanan devlet görevlilerine bölgenin özelliğini hatırlatmak için, 'terbiye etmek amacıyla', sağa-sola bomba atıldığını artık biliyoruz da, ülkeye daha güçlü bir 'mesaj vermek' gerektiğinde neler yapıldığından, henüz itiraf eden çıkmadığı için, pek bilgi sahibi değiliz. Konunun esas bu yönü soruşturulmalı. Genelkurmay'dan beklediğimiz, gerekirse 'ceza muafiyeti' güvencesi de sağlanarak, Korg. (e) Altay Tokat'a bütün bildiklerini açıklama fırsatı tanınmasıdır.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |