T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 TEMMUZ 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
  Favorilere Ekle
  Giriş sayfası yap

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Terör, bomba ve pompa

Yeryüzü'ne kan dökücü çılgınlar hakim olursa bütün terimlerin anlamı da kaydırılır. İnsanlar arasında anlaşmanın imkânı kalmaz. Bugün Lübnan'a yönelen "rezil istîla" gibi istîlâların çok öncesinden, mantık ve dil bombaları atılır. Güçlünün mantık ve dil bombaları ülkelerin birliğini, maneviyatını, tarihi ile olan ilgisini alt üst etmesine rağmen, bunların farkına çok az kişi varabilir. Çoğunluk, bu bombaların "kimyasal" etkisini, manevî çehrelerindeki korkunç yaraları "uygarlaşma belirtisi" sayarlar. Hele bunlara bir de bir miktar "dünyalık" verilirse, bir süre sonra, tasarlanan ve belirlenen zamanda başlayacak olan maddî kimyasal bombalamaya kadar bu kişinin manevî "kimyası bozulmuş" demektir. Mantık ve dil bombalarının bir ülkenin bütününde kullanılması da her zaman gerekli değildir. Bir ülkenin -özellikle "iletişim çağı"nda- sadece iletişim ve "bilgilendirme" araçlarını elinde tutan sözde aydınlarının kimyasını bozmak yeterlidir. Artık bu kimseler "Güçlü'nün Sözlüğü ve İmlâ Kılavuzu"nun dışına çıkamazlar. Sa'dî, bu sözlük ve İmlâ Kılavuzu'nun ana kuralını asırlar öncesinde keşfetmiştir: "-Gücü elinde tutan, gündüze gece derse, derhal: -Evet, işte ay da ülker yıldızı da görünüyor! demek gerekir! (Eger hod rûz râ gûyed: şeb-est în! / Bebâyed goften înek mâh-u pervîn!)

Geçenlerde, Millî Mücadele sırasında İstanbul'da İşgal Güçleri'nin balolarında eğlenen "Türk münevverleri"ni Sodom ve Gomore halkına benzeten merhum Yakup Kadri'nin benzetmesini bugün Amerika-İngiltere-İsrail ittifakına yaltaklanan "Türk aydınları" için kullanmak istedim, fakat bu isabetli hatırlatmayı benden önce Nuray Mert'in yaptığını görünce vazgeçtim.

Can Dündar'ın Milliyet'te önemli bir yazısı yayımlanmıştı. (15 Temmuz 2006). Asıl Şer İttifakı'nın Sözlüğü'ndeki "tedhişçi = terorist" tanımına göre "terorist" olan Seyyid Hasan Nasrullah, iki yıl önce, Can Dündar'a şöyle demiş: Irak'ın parçalanması 4 ülkenin parçalanmasına yol açar: İran, Suriye, Suudî Arabistan ve Türkiye! Bu uyarıyı yapanın, Şer İttifakı'nın Sözlüğü'nde "terorist" olarak nitelenmesine şaşılmaz. Nitekim canavar ittifakına karşı her savunma lideri, her meşru müdafaa örgütü böyledir. Opus dei, Hizbullah, Küba yönetimi vs.

Çarşamba günkü yazımda (26 Temmuz) Hristiyanlar'a İslâm gibi gösterilmek istenen ve İncil'de yer alan Şer Örgütü alâmetinin, "Büyücülük"ten iktıbas edilmiş ve Theodor Herzl tarafından da Siyonizm alâmeti olarak seçilip daha sonra bazı Hristiyan çılgınlarına da dayatılmış, Antichrist'in mâhir yöntemleri ile de bir ulu Peygamber'in adı ile anılmış Yıldız=Sitare'nin bu âlametin ta kendisi olduğunu yazdım. Daha sonra "internet"te gördüm ki esasen Janet Moser benden önce ve çok ayrıntılı gerekçelerle aynı sonuca varıyor. Belki de bunun için bu (666) rakamının yanlış okumaya dayandığını, (616) olması gerektiğini söylediler. Bu takdirde de "Teodor" adının (616) tuttuğunu görmeleri gerek! [Allah onlarla istihza eder (onlar Allah ile değil) ve onları gerçeğe karşı isyanları halinde bırakır]

Osmanlı terkettiğinde, cennet gibi bir Yeryüzü parçası olan Lübnan, o devrin emperyalistleri tarafından içine din ve mezheb ihtilâfı fitili sokulan bir ülke haline getirildi. Canavar, bu ülkeyi yıllarca cehenneme çevirdikten sonra, tam bu fitneden kurtulmuşlarken, bu kez de niçin canavarın böylesine korkunç bir kuyruk darbesine, ateş püskürtmesine, sokmasına (kimyasal bomba) uğramayı hakk ettiler?

Çünkü Hizbullah bir terör örgütüdür, Lübnan Meclisi'nde, Cumhurbaşkanı da -Katolik olduğu için- potansiyel terorist ve Opus dei'ci sayılmak gereken bir ülkede, bu "Şiî terör örgütü"nün (28) sandalyesi vardır. Şu halde Lübnan'da Opus dei ve Şiî terör örgütü=Hizbullah birleşmiş, ittifak etmiştir. Hizbullah'ın ardında da İran ve Suriye vardır. Şu halde ulülemre isyan ve fesad cürmünden dolayı, tahrif edilmiş Tevrat hükmünce, cümlesinin, kadın ve çocuklarına, yaşlılarına, muharip olmayanına kadar katilleri vâciptir!

Yalçın Doğan fetvâsınca: Lübnan Cumhurbaşkanı "benim Nasrullah'a elbette saygım vardır. Bizim ülkemize özgürlük ve bağımsızlık Hizbullah sayesinde gelmiştir" diyerek "terör örgütünü övdüğü, yere göğe koyamadığı için", "bu övgüler, o cumhurbaşkanının ülkesine ölüm ve enkaz olarak dönmüş" ve yine "bu övgüler ateşkesi ileri bir tarihe bırakmış"tır. Sübhanallah! Demek oluyor ki "terör"ün ne olduğu, eylemlere göre değil, Salim Başol'un Yassıada "Mahkemesi"ndeki vecizesinin mantığı ile değerlendirilecek: Sizi içeriye tıkan kuvvet böyle istiyor! Canavarların Şer Ekseni'nden iyi mi bileceksin? Canavarın terorist dediği teroristtir, yok edilmeleri vaciptir, esasen bütün Müslümanlar ve Katolik Hristiyanlar teroristtir, onları öldürmek, "yeni Ortadoğu'nun doğum sancılarıdır".

Yalçın Doğan, "AKP'nin savaşın tek yönünü pompaladığını söylemekten de çekinmiyor. Neymiş bu pompalanan yön? Savaştaki insanlık dışı durum! Geçenlerde bir başka yazar da "Araplar'ın, bombalanan binaların enkazı altından çıkarılan küçük çocuk cesetlerini ekranlara yansıtmakla duygu sömürüsü yaptıklarını" yazmadı mı? Bu yazıyı da, ne acıdır ki, Şalom iktıbas ederek yayımlamadı mı? Yazıklar olsun!

AKP neyi pompalamalı imiş şu halde? Hak kavînin, demek şerîrindir! Güçlü, neyin pompalanmasını emrediyorsa onu! -Yalçın Doğan Bey Biraderimiz, tavzih ve tasrih buyurur musunuz? Hükümet neyi pompalasın? "-Nerede Hizbullah değerlendirmeleri? Nerede Lübnan'ın niteliği?" (Bunları pompalasın da Güçlü'nün yanındaki hayalî konumumuza zarar gelmesin!) (Hürriyet, 28 Temmuz 2006)- Lübnan'da bomba, ülkemde pompa, rumba da rumba, rumba! Kalblere vurdun zımba! Aramızda ortak dil yoksa başka ne diyebilirim?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi