Söz bitti artık proje zamanı

Bu yıl ikincisi düzenlenen Bakü Türk Filmleri Haftası, Türk-Azerbaycan sinemacılarını bir araya getirdi. Yoğun ilginin olduğu etkinlikte, Azerbaycanlıların Türkiye’den gelen oyunculara sevgisi görülmeye değerdi. Karşılıklı iyi niyet ve ortak proje beklentileri dile getirildi ancak iki ülke sinemasının da temenniden fazlasına ihtiyacı var.

Suat Köçer Yeni Şafak
İlki geçtiğimiz yıl Aralık ayında gerçekleştirilen ve benim de izlenimlerimi bu sayfadan paylaştığım Bakü Türk Filmleri Haftası, bu yıl da iki ülke sinemasını bir araya getirdi. Yerli Düşünce Derneği tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü'nün ana sponsorluğunda, TİKA ve Yunus Emre Enstitüsü'nün destekleriyle düzenlenen etkinliğin genel koordinatörlüğünü yine yönetmen Öner Kılıç üslendi. İki ülkenin sinema sektörünü buluşturmak ve sinemacıların ortak yapımlar noktasında yakın işbirliğini sağlamak amacıyla gerçekleştirilen film haftasına Türkiye'den çok sayıda isim katıldı.

Oyuncular Meral Konrat, Emre Kızılırmak, Sarp Leventoğlu ve Haydar Şişman, FİLM-SAN Genel Müdürü Kıvanç Terzioğlu, yapımcılar Ali Osman Emirosmanoğlu ve Ahmet Edebali'nin yer aldığı etkinliği Film Arası Dergisi'nden Zehra Ayçiçek, Anadolu Ajansı Kültür Sorumlusu Bünyamin Yılmaz ve Star Gazetesi kültür-sanat editörü Bedir Acar ile birlikte takip ettik.
22 Kasım akşamı Nizami Sinema Merkezi'nde düzenlenen bir gala gecesi ile başlayan etkinliğin açılışına Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, AK Parti Ordu Milletvekili ve Yerli Düşünce Derneği Genel Başkanı Metin Gündoğdu, Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi Erkan Özoral, Azerbaycan Film'in direktörü Müşfik Hatemov, Azerbaycanlı milletvekilleri, etkinlik direktörü Öner Kılıç ile Türkiye'den gelen oyuncu, yapımcı, sinema yazarları ve çok sayıda sinemasever katılmıştı. İyi temennilerin dile getirildiği açılışla başlayan etkinlik bir hafta boyunca Azerbaycanlılardan büyük ilgi gördü. Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da Bakü İnce Sanatlar Üniversitesi'nde sinema-TV öğrencileri bir söyleşide bir araya gelerek Türk sineması ve iki ülke sinemasının mevcut durumlarını konuştuk.

KAYDA DEĞER ADIMLAR ATILMADI

Peki, Türk filmlerinin gösterimleri, söyleşiler, gezi ve buluşmaların yer aldığı bir haftalık etkinlik sonucunda ortaya nasıl bir tablo çıktı? Türk Filmleri Haftası etkinliğin ne denli önemli olduğunu anlatmama gerek yok. İki devlet bir millet ifadesinde vücut bulan Türkiye-Azerbaycan sinemalarının diyaloğunu sağlayan bu etkinlik mütevazi içeriğine rağmen hayati fonksiyon üstleniyor. 1993'te Azerbaycan'da çekilen Tahmine filminde rol alan Meral Konrat'ın Azerbaycan Havalimanı'ndaki görevlilerden sokaktaki halka kadar hala büyük bir ilgi ve sevgiyle karşılanması, Emre Kızılırmak, Sarp Leventoğlu ve Haydar Şişman'a yönelik büyük ilgi Türkiye'ye ve Türk sinemasına bakışı özetliyor aslında. Ne var ki geçen yıldan bu yana kayda değer bir adımın atılmamış olması da düşündürücü. Keza Azerbaycanlı yetkililerin düşük düzeydeki katılımları ve somut bir tavır takınmamaları da ayrıca üzüntü verici.

TEMENNİLER HAYATA GEÇİRİLMELİ

Türk sineması tıpkı Azerbaycan sineması gibi bir asrı geride bırakıp, zorlu süreçlerin ardından geldiği bugünkü noktada dünya
çapında saygınlık kazanmaya başlamış bir ülke sineması oldu. Çeşitli siyasi, kültürel ve ekonomik sorunlar sebebiyle ağır aksak ilerleyen sancılı süreç özellikle son 20 yıldır yerini ciddi deneysel arayışlar ve uluslararası arenadaki çabalara bıraktı. Türk sineması dünyanın çeşitli yerlerinde düzenlenen saygın festivallerde önemli ödüller alıyor, büyük övgüler topluyor. Bununla birlikte kimlik başta olmak üzere sinema endüstrisinin çeşitli alan ve aşamalarındaki sorunlar da varlığını sürdürüyor. Her şeye rağmen gün geçtikçe büyüyen ve saygınlığını arttıran Türk sinemasının kronik sorunlarını çözerek bu süreci en sağlıklı biçimde ilerletmesi gerekiyor. Bununla birlikte tarihi ve kültürel olarak çok derin bağlarla birbirine bağlı olan Türk ve Azerbaycan sinemalarının gerek anlatım ve gerekse endüstriyel bakımdan ortak iletişim kanallarını güçlendirmesi ve karşılıklı etkileşimi arttırması oldukça önemli. Diğer sanat alanlarında çok önemli eserlerin vücuda getirildiği Azerbaycan'ın sinema alanında da kültür ve geçmişine yaraşır bir noktaya gelmesi gerekir. Geçmişte bağımsızlık sancısı çekerken bile sinema alanında çaba sarf eden Azerbaycanlı sinemacılar, günümüzde devam eden askeri ve ekonomik sorunlara rağmen kendilerinden önceki sinemacılardan ilhamla kendi sinema endüstrilerini güçlendirmeli, kendilerini sinema yoluyla dünyaya en iyi şekilde anlatmalılar. Bu noktada Türk ve Azerbaycan sinemacılarının ortak çabası artmalı, derin bağlarla birbirine bağlı iki ülke sineması temennileri geride bırakıp ortak projeleri en kısa zamanda hayata geçirmeli.