Genç Adam ve Hallam Foe isimli filmleriyle Gümüş Ayı''nın yanısıra pekçok ödülün sahibi olan yönetmen David Mackenzie, yeni filmi Yüksek Risk''le (Starred Up) bu hafta sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Bir ''baba-oğul''un hapishane ortamında geçmişleriyle bir kez daha yüzleşmelerini eksen alan film, şiddet olgusuna dikkat çekerken, aile içi ilişkilere dair çarpıcı yorumlarıyla klasik bir hapishane filmi olmadığını ispatlıyor.
HAPİSTE BİR BABA-OĞUL
Başrollerini Jack O''Connell, Ben Mendelsohn ve Rupert Friend''in paylaştığı film, şiddete eğilimli 19 yaşındaki Eric''in hapishaneye girmesiyle başlıyor. Islahevinden buraya nakledilen Eric, buradaki baskı ve şiddet ortamının farkındadır ve ayakta kalabilmek için oyunun kurallarına göre hareket etmeye karar verir. Hapishane koşulları Eric''in içindeki şiddet dürtülerini kışkırtırken, aynı hapishanede babasıyla yeniden iletişime geçerek onun baskıyla her şeyi çözebileceği tavrına içten içe nefret duyar. Baba-oğul arasında şiddete dayalı geçmiş yeniden su yüzüne çıkarken, hapishanede kurulan rehabilitasyon grubuyla tanışan Eric, öfke kontrolüne dair denemelerle kendisine bir çıkış yolu aramaya koyulur.
ŞİDDETİ ŞİDDETE FEDA ETMİYOR
Her ne kadar hapishane filmi olsa da Yüksek Risk, hapishane ortamı üzerine inşa etmediği hikâyesiyle farklı bir yapım olduğunu hissettiriyor. Başarılı kurgusu ve etkileyici oyunculuklarıyla dikkat çeken filmin başrol oyuncusu Jack O''Connell, oldukça başarılı bir performans sergileyerek rolünün hakkını veriyor. Şiddet olgusunu seyircisini yormadan, yer yer dokunaklı bir biçimde anlatan film, hapishane koşulları ve insan ilişkilerine dair bazı ön yargılara göndermelerde bulunuyor.
Filmde abartı yok, her şey kararında
İç mekân ve ikili ilişkilere yoğunlaşan film, derinlikli yorumlarıyla genelde şiddetin, özelde de aile içi şiddettin yarattığı yıkımlara dikkat çekiyor. Yönetmen abartının her çeşidinden uzak kalarak, hemen her şeyi kararında kullanıyor. Eric''in yanısıra, babasının penceresinden de meseleye bakmaya çalışan Yüksek Risk, baskı ve şiddetin asla bir disiplin metodu olamayacağını bir kez daha gözler önüne seriyor.