YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Demirel, Ecevit'i örnek almalıdır!.

 
Şu Demirel, birazcık Ecevit gibi davranabilse, ne bu kadar yıpranır, ne de böylesine hırpalanırdı..

 

Beklentimiz fazla değil.. Toplum olarak, "asgari"ye de razıyız..

Bazı davranışları "gösteriş" olarak da sergilese, şu Demirel'i bile beğenmeye hazırız aslında..

Hiç olmazsa, Bülent Ecevit kadar değişse ve "sivil" bir görüntü verebilse Süleyman Demirel..

Biliyoruz ki, Ecevit'in DSP'sinde, parti-içi demokrasi falan yok.

Her dakika "Erbakan'ın Fazilet içindeki ağırlığı"nı irdeleyen kesimlerin hiçbiri, "DSP'deki Rahşan Ecevit faktörü"ne dokunamıyor bile..

Ama buna da razıyız..

Çünkü neticede, Ecevit'in, bir özelleştirme ihalesi öncesinde, Başbakanlık Konutu'na kapanıp "birileri" ile pazarlık etmediğini biliyoruz..

Biliyoruz ki, Ecevit ne banka boşaltanları çevresine alıp "aile fotoğrafı" çektirir, ne de mafyayı medyaya katıp, bakanları ile yer-altı dünyasına mesajlar gönderir..

Mesela Demirel de, biraz Ecevit'i örnek alsa, hepimiz ne kadar mutlu oluruz..

Her dakika her konuda aklına geleni "hikmet" gibi söylerken, bir defasında da "sivil toplumu" ve "Avrupa Birliği Projesi"ni savunsa..

Muhalefetteyken ve "yasaklı"yken takılmış plak gibi tekrarladığı "Paris Şartı"nın yerine şimdi "Kopenhag Kriterleri"nin geçtiğini vurgulasa..

Ecevit'in birazcık "sivil direnişi" bile, hepimizi ne kadar sevindiriyor..

"28 Şubat özürlüler", önüne gelen herkesi "tehlikeli" diye ilan ederken, Ecevit'in mesela Fethullah Gülen'i savunması bile, sivil demokrasiye nefes aldırmıyor mu?

HADEP'li belediye başkanlarını tutuklayıp görevden alanların karşısında, "Bülent Ecevit ağırlığı"nın, onları serbest bırakıp, göreve iade edenlerin arkasında olduğunu hissetmiyor muyuz?

Şu Demirel, birazcık Ecevit gibi davranabilse, ne bu kadar yıpranır, ne de böylesine hırpalanırdı..

Yasalara aykırı" olanı, "devlet rutin dışına çıkabilir" diye karşılamak, hoş bir tutum mu yani?

"Seçilmiş"leri ite-kaka gözaltına alıp tutuklayan mekanizmaya karşı "yargı bağımsızdır" diye onay vermek, demokrat bir politikacıya yakışır mı?

Haydar Aliyev'e karşı gösterdiği sevginin birazını, Hasan Celal Güzel'e veya Tayyip Erdoğan'a gösterse, yanlış mı yapmış olurdu?

Ecevit'in, tabiî ki bir sürü eksiği, gediği var..

Ama, kendi içinde tutarlı bir kişi..

Örneğin Ecevit, Meclis'e örtülü olarak gelen ve kendi partisine bile haber vermeden Amerikan vatandaşı olan hanım milletvekiline, rahatsız edici ölçüde sert tepkiyi koyabiliyor..

Ama aynı Ecevit, bu hanım milletvekilinin evine gece-yarısı baskınını "hukuk adına" yapmaya kalkışanlara karşı da, "yeter artık.. Ölçüyü kaçırdınız" diyebiliyor..

Hiç olmazsa böyle olsa ya Demirel..

"Değişmek" ayıp değil..

İMF ile işbirliğine "Latin Amerika modeli" diyen Ecevit, şimdi Davos'a gidip, Turgut Özal'ın ayak izlerinde yürümüyor mu?

Daha da ötesi, 1980 öncesindeki inanılmaz ölçüde kan-davasını bir kenara atıp, MHP ile koalisyon kuruyor ve Demirel bir daha cumhurbaşkanı olsun diye, "anayasa reformu" bile öneriyor..

Demirel de biraz değişse ya artık!.

Mesut Yılmaz'ın Demirel'e, Demirel'in de Mesut Yılmaz'a benzeme çabaları, ikisine de bir şey kazandırmaz ki..

Sadece siyasi kombinezonlarla, ne topluma, ne siyasete, ne de demokrasiye bir katkıda bulunmak mümkündür..

Bırakın bilgisayar kullanmayı.. Otomobil kullanmasını bilmeyen bir kadro bu.. Yani vizyon, misyon falan beklemiyoruz..

Asgariye razıyız..

Şu Demirel de, biraz Ecevit gibi olsa ya..

ŞAKA

'Hafta Sonu' gazeteciliği

"Hürriyet" yine "28 Şubat"çı saplantısını sürdürmüş.. Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un "Kızlık bozma suçu" adlı bilimsel kitabını alıp, kendince Sami Selçuk'u yıpratmaya çalışmış..

Ama "demokrasinin ve hukukun ırzına geçme suçları" konusunda, nedense Sami Selçuk'un bilimselliğine fazla yer vermiyor aynı gazete..

Yani her konu, "belden aşağı" mı olmalı diyorsunuz?

POAŞ

Koç Holding "imaj"a önem vermeli!.

"Hamlet" de, yaşlı Polonius gurbete giden oğluna öğütler verirken, mealen şöyle der..

- Kavgaya girme.. Ama seninle kavga etmekten ürksün herkes..

Böyle bir öğüttür bu aklımızda kaldığı kadarıyla..

Dünkü POAŞ özelleştirme ihalesini izlerken, hep Koç Holding'in durumunu ve Polonius'un öğüdünü hatırladık..

Açıkçası, Koç Holding, kazanamayacağı ihaleye girmemelidir. Bir dönemde, Vehbi Koç'un sağlığında "3'üncü Sektör" diye bilinen Koç Holding'in, Doğan Holding karşısında ihale kaybetmesi, imaj açısından yanlıştır..

Demek POAŞ'ın ekonomik değeri bu kadar yüksek ki, "İş Bankası ile Doğan Holding", "Koç ile Doğuş"tan fazla verip, özelleştirme ihalesini kazandılar..

Yani mesele, "fizibilite" ile değil "ekonomik güç" ile ölçülebilecek bir olay.

Koç Holding, 3'üncü kuşak Koç'larla "yeni bir dönem"e giriyor.. Artık "yatırım yapıyoruz-devlet bedava arazi versin" denilecek dönem ve anlayış, geride kalıyor..

Şimdi sırada diğer özelleştirmeler ve mesela "yeni cep telefonları" var..

Eğer alamayacaklarsa, bu ihaleye girmemelidir Koç'lar..

Vehbi Koç'un yarattığı imajı, "2'nci kuşak" yeterince zedeledi. "3'üncü kuşak" farklı olmalıdır..


4 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...