T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Başörtüsü

Sabah'ta Ruhat Mengi, İmam Hatipler'de başörtüsü konusunu köşesine taşıyarak bazı tespitlerini ve görüşlerini yazmış. Bunları bizim köşemizden bakıp değerlendirmenin, ortayı bulmak bakımından yararlı olabileceğini düşündüm:

"Türban olaylarını incelemek için imam hatip liselerini dolaşan TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun her okulda aynı öğrencilerle karşılaşması ve bunun "türbana vize için" örgütlü bir takip olduğunu görmesi çok ilginç bir gelişme."

Bütün Türkiye'de İmam Hatipler'de kızlar başlarını örtüyorlar. İlk gençlik yıllarını yaşayan bu kızlara -bırakın bir örgüt veya öğrenci grubunu- hangi güç zorla başlarını örttürebilir; bu davranışın inanca dayandığını R. Mengi'lere anlatmak için ne yapmak gerekiyor? "Geçici de olsa inanmayı deneyin" mi demeliyiz?

"İstediğiniz kadar uğraşın, insanları çağın gerisinde tutmaya çalışmak zordur. İran'da, Afganistan'da bile kadınların artık türban yerine saçlarına iliştirdikleri fularları taktığı bir dönemde siz türbana kamu kurumlarında izin çıkarmaya çalışsanız da, türbanlıların makyajına, ojesine, sandaletine, dar ve yırtmaçlı kıyafetlerine engel olmanız mümkün değildir. Kadınları uzun, kapalı elbiselerle, türbanla denize sokmanız mümkün değildir. Olamıyor da zaten."

Çağın ilerisi, gerisi, hizası göreceli kavramlardır. İnancı gereği örtünen kızları ve kadınları çağın gerisinde olarak değerlendirmek dar görüşlülüktür, çağdaşlığın ölçüsü konusunda bağnazlıktır, tek taraflılıktır. Başları, ...ları açık nice ilkel, cahil, görgüsüz insan vardır. İnsanları giysilerine, görünüşlerine bakarak değerlendirmenin çağdaşlıkla bir alakası yoktur. Belli bir giyim tarzını din adına da olsa insanlara dayatmak dine, hukuka, ahlaka ve tabiî oluşa/gelişmeye aykırıdır. Bu kadar aykırıyı bir araya getiren dayatma elbette tepecek ve fiyasko ile sonuçlanacaktır. İslam'ın istediği belli bir kıyafet değil, tesettürdür; belli yerlerin uygun giysilerle örtülmesidir. Bunu da asırlardan beri Müslümanlar yapmışlardır; bugün de hiçbir zorlama olmadan yapanların sayısı oldukça büyüktür. Ne zorlamak, ne de engel olmak; doğru olan, hür bırakmaktır; dileyen öyle yapar dileyen böyle. Kadınların giyimli olarak denize girmelerine sebep antidemokratik baskıdır, engellemedir. Kıyılarımızda -inançlarına göre mayo giyerek denize girmek isteyen- kadınlarımıza mahsus yerlere izin ve imkan verilse elbise ile denize girme işkencesinden onlar da kurtulacaklardır. Dayatma ve engelleme çağdaşlığı tekelinde tutanlardan gelmektedir.

"Peki şimdi o yeni model mayoları giyen kadınlar, giymeyenlerden daha mı az Müslüman kabul edilecekler? Buna Allah'tan başka kim karar verebilir? Ayrıca kol, bacak göründükten, makyaj yapıldıktan, sandalet ve dar kıyafet giyildikten sonra türban takmanın ne anlamı var."

Kapatılması gereken yerleri açanların -daha doğrusu dini emir ve yasaklara uymayanların- günahkâr (daha az Müslüman) olacaklarına Allah karar vermiştir. Peygamberimiz de "kapalı açıklardan" söz etmiştir; bundan maksat tam örtünmeyenler ile örtünmenin şeklini yerine getirdiği halde anlam ve hikmetinden uzak yaşayanlardır. Kol bacak görünmesi, dar kıyafet giyilmesi de tesettüre aykırıdır. Başını örten ve bunları da yapan Müslümanlar "tesettür kusurlusu" sayılırlar. Sandalet giyilebilir; çünkü ayaklar açık olabilir. Makyaj ise yabancılar için yapıldığında sakıncalı olur. Ayrıca şu da bilinmelidir ki, amelde, uygulamada kusurlu olan Müslüman -inkar etmedikçe- dinden çıkmaz, iyiliklerinin günahlarını gidermesi, affa uğraması da ihtimal dahilindedir.

"Biz bu tartışmalarla zaman kaybederken, diğer ülkeler hızla ilerliyorlar. Bırakın şu görüntü kavgalarını, türban üstünden siyaset yapmayı da kafalarımızın içini değiştirelim, geliştirelim artık!"

Bu sözlere katılıyorum, ancak muhataplarımız farklı olabilir. Evet kimse din üzerinden siyaset yapmamalıdır; din toplumun ortak değeridir, ona herkes saygı göstermeli, -diğer haklar yanında- din özgürlüğünü de koruma konusunda herkes birbiriyle yarışmalıdır.

Diğer ülkelerin hızla ilerlediği alanları ikiye ayırmak gerekir. Batı da bir kısım hızlı "kötü" gelişmelerden şikayetçidir, onları engellemek için çaba içinde olanlar vardır. Hem milletimiz hem de insanlık için iyi olan gelişmelere gelince bunların bizde de olabilmesi için -evet- kafaların dışını değil, içini değiştirmek gerekir. Bu örtülü kafalara okuma ve çalışma imkanı verin de bir görün; içlerinden buluş sahipleri, orijinal projelere ve modellere imza atanlar olacak mı olmayacak mı? O kafaların dışını örten İslam, Müslümanlar'ın "ilerlemesini, çağdaş ölçülere göre en güçlü topluluk olmasını" tavsiye de değil, emretmektedir.


29 Mart 2002
Cuma
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED