AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Hastahane

Yaklaşık üç ay boyunca taşındım oraya. Haftanın en az üç-dört günü oradaydım.. Genellikle geceleri gittim. Aşağı yukarı iki saat kadar kalıyor ve nefes nefese 23.00 otobüsüne yetişerek, şehre dönüyordum..

Bugüne kadar, bu kadar uzun süreli ve yoğun bir temâsım olmamıştı hastahane iklimiyle.. Hasta ve hasta yakınlarıyla bu kadar iç içe yaşamamış, bir arada bulunmamıştım..

***

Dönüş yolunda, her seferinde biraz daha sıkıntılı, çaresiz ve bitkin hissetmekten alamıyorum kendimi.. Karşılaştığım manzaralar, bana anlatılan hasta/hastalık hikâyeleri dünyayı boş ve sevimsiz kılmaya yetiyor.. Acı hissi, biraz daha olgunlaşıyor içimde: Zaman zaman kendi geleceğimi görüyor, yaşıyorum orada.. Ama her şeye rağmen, ziyaretine gittiğim hastanın kimi zaman sevgiyle, dostlukla, kardeşlikle içi gülen bir çift gözü, gözlerimin önünden gitmiyor yine de..

Hayat, biraz da böyle bir şey işte!

***

Orada esen rüzgâr bambaşka.. Dışarıya hiç benzemiyor.. Hastahane sınırlarına girdiğiniz andan itibaren, atmosferin hemen değiştiğini fark ediyorsunuz.. Tutum ve davranışlar, ilişki biçimleri, anlaşma düzeni/düzeyi, dünyaya ve hayata bakış... kısaca 'insanlık hâlleri', bambaşka..

Ağır bir 'kader' ve yer yer gölgelenmiş bir 'keder' kokusu yayılıyor her taraftan..

Gülen bir çehreye rastlamak, neredeyse imkânsız..

Aman Allah'ım, ne kadar çok 'dert' sahibi var!.. Ne kadar çok hasta ve hastalık çeşidi.. İnsan gördüklerine, duyduklarına, yaşadıklarına inanamıyor..

***

Otobüsten inip, park yapmış araçları dolandığınızda, hemen her seferinde aynı manzara: Acil servisin önü âdeta ana-baba günü... Ambulansların biri geliyor, diğeri gidiyor.. Taksiyle getirilen hastalar, cabası.. Şehrin en büyük hastahanesi olduğundan, yoğunluk geceleri de sürüyor..

***

Bazen bir telâş, bir telâş.. Koşuşturmalar, hızlı ve yüksek tonlu konuşmalar, endişeli gözler ve yalvaran bakışlar..

Ve kimi zaman da aniden yükselen çığlıklar, "ağlama birikintileri".. İnilti hâline dönüşen feryatlar.. Eyvah; biri daha 'gitti'!.

***

(İçeride yatan hastaların yanı sıra, bir de dış kapı önünde biriken hastalar var: 'Sigara içme hastalığı'na yakalananlar.. Koca küllükler ve çevresi, sigara izmaritleriyle dolu.. Hastahanede sigara içmek yasak olduğundan, gece mesaisinde bulunan hastahane görevlileri de soluğu kapı önünde alıyor.. Az önce, sigaranın bünyeye verdiği zarardan ötürü vücudu teklemiş hastalarla yüz yüze gelen, acılarına şâhit olan ve onlara nasihat eden, sanki kendileri değilmiş gibi! Ve sanki, o hastalardan biri olma ihtimali her geçen gün artan ve fakat şu illeti hâlâ 'sevgiyle' tüttüren bendenizin, bütün bunları ifade etmesi çok matah bir şeymiş gibi!..)

***

Hastahane hayatı: Kelimelerin sikleti kâfi değil!..


16 Haziran 2003
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED