AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Gerekçe"ni söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!

Gazetelerimizde aynı zamanda öğretim üyesi sıfatını da taşıyan köşeyazarlarının sayısı az değil. Hemen her cenahtan pekçok öğretim üyesi köşeyazarı her gün siyasetten iktisata, "para" meselelerinden dış politikaya pekçok alanda görüşlerini açıklıyor. Bu sınıfa giren köşeyazarlarının sayısının bu derece yüksek oluşu iyi midir, kötü müdür, bilemem. Ama sayılarının epeyce yüksek olduğu muhakkak! Hatta illâ ki bir değerlendirme yapmak gerekirse, bu "yüksek sayı"nın "hazıra konmayı" âdet haline getirmiş olan "Türk medyası"nın özerk gelişiminin önünde bir engel olduğu da ileri sürülebilir. "Hazıra konma" dediğim şu: Gazete yöneticileri "hocalar"ın görüşlerini açıkladıkları alanlarda bazı gazetecileri ya da gazeteci adaylarını uzmanlaşmaya yöneltmek yerine (ki doğrusu da budur) söz konusu alanlarda görüş bildirmeleri için öğretim üyelerini istihdam etmenin daha "pratik" olduğunu düşünüyorlar.... Bir sürü zahmete ne gerek var; aç "hoca"ya bir köşe olsun bitsin....

Neyse... Bizde epeydir âdet böyle.... Ancak madem ki söz öğretim üyesi köşeyazarlarından açıldı, bu sınıf içinde yer alan bazı kalemlerin ne kadar hayırlı bir iş yaptıklarını hatırlatmadan da geçmeyelim. Bu "en iyiler"den birisi (muhakkak ki) Radikal'den Turgut Tarhanlı'dır. Tarhanlı, bir hukuk profesörü / köşe yazarı olarak okurlarına o derece önemli notları işaret ediyor ki, bugünün şartları içinde meslekten bir gazeteciden bunları beklemek de doğrusu hayal... Tarhanlı, her birine büyük emek verdiği besbelli olan köşeyazılarında, doğal olarak, hep "hukuk"tan hareketle konuşuyor. "Hukuk"tan, yani ülkemizde bugüne kadar sağ'dan sol'a hemen her cenah tarafından hakkı yenmiş, fazlasıyla hakettiği ilgi ve dikkati ne yazık ki görememiş bir alandan hareketle...Bir de bakıyorsunuz ki, herkes "Aman ne iyi Terörle Mücadele Kanunu'nun 8. maddesini de hallettik!" diye sevinirken, Tarhanlı, "Ama durun, acele etmeyin bakalım, 8. maddenin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin hükmün gerekçesini okudunuz mu?" diye bizleri uyarıyor. Bir de bakıyorsunuz ki, Tarhanlı hatırlatmasa, mevcut Türk Ceza Kanunu tasarısının 359. maddesinin gerekçesinde aklımıza fikrimize gelmeyen "gerekçeler"le yaşamamız işter bile değil.... Ya Tarhanlı'nın ısrarla, yasama-yargı ilişkisini gözden geçirdiği o çok önemli satırlar.....

Tarhanlı'nın da hatırlattığı gibi, Türkiye'de de, yasalar hazırlanırken kural gereği bunlara ilişkin gerekçeler kaleme alındığını biliyoruz. Bundan amaç, "o yasaların hangi etmenlerin ışığında kaleme alındığının ve düzenleme hedefinin belirlenmesidir." "Fakat" diyor Tarhanlı, "Türkiye'deki yasama faaliyeti bakımından, Anayasa'daki yargıçların bağımsızlığı ilkesini altüst eden bir uygulama, yıllardır sürdürülmekte. Bu, hazırlanan yasa tasarılarının gerekçelerinin, adeta o yasanın uygulanmasına ilişkin rehber metinler şeklinde kaleme alınmasıdır."

Tarhanlı hemen bir de örnek veriyor: 6. uyum paketinde yer alan ve Terörle Mücadele Kanunu'nun 8. maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin hükmün gerekçesinde şu görüş yer almaktadır: "Türk Ceza Kanunu'nun 311. maddesi gereğince, 8. maddenin yürürlükten kaldırıldığında boşluk doğması bir tarafa, ülke bütünlüğü aleyhine propaganda suçu daha ağır bir cezayla cezalandırılabilecektir."

Görüyorsunuz; "dostlar alışverişte görsün" misali bir "gerekçe" ile karşı karşıyayız. Öyle bir "gerekçe" ki, "boşluk doğması bir tarafa", eğer köşede bucakta bir "boşluk" kalmışsa onun doldurulacağını da müjdeliyor! "Mevsim temizliği" gibi bir şey canım; 8. maddeye zaten gerek yokmuş, lüzümsuz yere kalabalık yapıyormuş!

Madem öyle, hadi gelin yine Tarhanlı'nın yazısı dolayımı ile haberdar olduğumuz bir başka "gerekçe"ye daha göz atalım: Birazdan okuyacağınız"gerekçe" de, mevcut Türk Ceza Kanunu tasarısının "Temel milli yararlara karşı hareket" başlıklı 359. maddesine ilişkin. Bu harika "gerekçe" de şöyle: "Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesi veya bu konuda Türkiye aleyhine bir çözüm yolunun kabulü için veya sırf Türkiye'ye zarar vermek maksadıyla, tarihsel gerçeklere aykırı olarak, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ermeniler'in soykırımına uğradıklarının basın ve yayın yoluyla propagandasının yapılması..." (!) (Hadi durmayalım, fırsat bu fırsat deyip, daha "tarih"ten habersiz olan -1915 yılı "Birinci Dünya Savaşı sonrası" mı oluyor?!- bu "gerekçe" ile hedefi belirlenen kanun yürürlüğe girmeden aklımızda olanları "basın ve yayın yoluyla" bir an önce açıklayalım!)

Bu tuhaf mı tuhaf "gerekçeler" hakkında Tarhanlı'nın şu önemli değerlendirmesini de aktarıp, yazıyı öyle noktalayalım:

"Anayasa'ya göre, yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacaksa ve yine Anayasa'ya göre, hiç kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanmayacaksa, böyle bir 'gerekçe' yazma yetkisinin kaynağı nedir?"

Hadi söyleyin bakalım, nedir?


16 Haziran 2003
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED