AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
'Harcanan değerlerimiz' ve 'Eve Dönüş' yasası...

Uzun yıllardır Almanya'da yaşayan bir yazar arkadaşım, geçenlerde kendisiyle ilgili ilginç bir hikaye anlattı. 1980 öncesinde öğretmen olan bu arkadaşım, tamamen ifade özgürlüğünün sınırları içinde kalması gereken bir mesele dolayısıyla yargılanıp mahkum olmuştu. Daha sonra da yurt dışına çıkarak yeni bir ülkede, yeni bir hayata başlamak zorunda kalmıştı. Yeni bir hayata alışmaya çalışırken bu kere de Türk vatandaşlığından çıkartılmıştı.

Yıllar sonra, 12 Eylül'ün, her türlü muhalife ve farklı düşünen Türkiye insanına karşı acımasızca uygulanan vatandaşlıktan çıkartılma cezası ortadan kaldırılınca yeniden vatandaşlığa dönmüştü. Sonra da, yine çok uzun hasret yıllarından sonra, doğduğu topraklara, ailesine kavuşabildi. Türkiye'ye gidip gelmeye başladı.

Çünkü, artık onun mahkumiyetine neden olan suçlar ortadan kalkmış, özgürlüklerin sınırı az da olsa genişlemişti. Bu arada arkadaşım, Türkiye'de ve özellikle de Almanya'da ünlenmiş, saygın bir yazar olmuştu. Alman eğitim makamları, kitaplarını okullara ve kütüphanelere tavsiye etmeye, birçok eğitim kurumu ve okul onu konferansa ya da kitaplarının okutulduğu okuma saatlerine davet etmeye başlamıştı. Son yıllarda bu davetlere yetişemez olmuştu.

Türkiye'yi, bu arada Datça'yı çok seviyordu. Bu nedenle Datça'da bir yazlık satın aldı. Tesadüf bu ya, yazlıktaki komşusu emekli bir generaldi. Gide gele emekli generalle ahbaplığı ilerledi. Komşusuyla memleket meseleleri üzerine konuşmaya, tartışmaya bile başladılar.

Günün birinde emekli general, memleketin sahip olduğu, ama yeterince yararlanamadığı insan varlığına, heba olan değerlerine de değindiği bir konuya girdi. Yurtdışına giden, gitmek zorunda kalan yazar, sanatçı, kültür adamı, bilim insanı gibi yetişmiş beyinlerin ülke dışında olmalarını bir kayıp olarak nitelendiren emekli general sonunda, arkadaşımı da kastederek, "Yazık oluyor sizin gibi değerlere" diye sözünü bağladı.

O zamana kadar susan ve konuya hiç girmeyen arkadaşım, sonunda ayağa kalkarak emekli generale hitaben şunları söyledi: "Paşam o değerleri siz yurt dışına yolladınız."

Emekli general anlamaz bir ifade ile yazar arkadaşımın suratına baktı. Arkadaşım devam etti: "Paşam, beni yurt dışına gönderen sizsiniz. Beni mahkum eden mahkemenin başkanı siz değil miydiniz?"

Emekli general gerçekten de arkadaşımı mahkum eden mahkemenin, yargıç olmayan muvazzaf subay başkanı idi. Komşuluk ilişkilerinin başından beri durumu bilen arkadaşım şimdiye kadar meseleyi açmamış, uygun bir zamanı beklemişti. Uygun zaman, emekli generalin o sözleri sarfetmesi ile kendiliğinden gelmişti.

Eski sıkıyönetim mahkemesi başkanı daha sonra arkadaşımın mahkum olduğu duruşmayı hatırladı. Hatırlayınca da büyük bir şoka girdi.

Sonra arkadaşım ona, kendisinin yurt dışına çıkmak zorunda bırakan meseleleri ve Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunların temel nedenlerini anlatmaya koyuldu.

Kürt meselesi, AB üyeliği, laiklik, özgürlükler, yasaklar, MGK vesaire malum konular... Konuşmanın sonunda emekli general çok sarsılmış bir şekilde şunları söyledi:

"Benim yetiştiğim ortam ve yıllardır içinde bulunduğum görev, bu söylediklerinizi kabul etmemi engelliyor. Ama söz veriyorum bu meseleleri düşüneceğim."

Ertesi yıl arkadaşım yaz aylarında yine Datça'ya gitti ve tabii ki komşusu emekli generalle de görüştü.

Komşusu, "Söylediklerinizi düşündüm" dedi, "Haklı olabilirsiniz."

Bu hikayeyi niye anlattım?

Herşey değişiyor. Zaman herşeyi değiştiriyor.

Eski kinler, nefretler, hesaplar ve husumetler bile değişiyor. Türkiye 16 yıl süren kanlı bir savaşın kahredici yıkım ve acılarını geride bırakarak yoluna devam ediyor.

Devam etmek zorunda olduğu için de eski yaraları onararak, onarmak zorunda olduğunu kabul ederek yoluna devam ediyor.

Devlet bu amaçla bir yasa hazırlıyor. İster kendi iç barışını pekiştirmek, sağlamlaştırabilmek amacıyla, ister dış etmenlerin etkisi ile...

İster, AB tam üyeliği yolunda bir zorunluluk olarak, ister ABD'nin Kuzey Irak'taki KADEK'lilerin ülkelerine dönüp normal hayatlarına devam etmelerini kendi Irak politikalarının bir parçası olarak görmelerine bağlı olarak...

Ne olursa olsun... Bu konudaki hazırlıklar, aslında ülke insanlarının ülkelerine dönmeleri ve bu ülkenin işlerine, siyasal ve toplumsal hayatına el atmaları ile ilgili...

Geri dönüş sadece bir takım insanların başka coğrafyalardan vatanlarına dönmeleri anlamı taşımıyor. Bu girişim Türkiye'nin kronikleşmiş sorunlarına doğru yeni bir açımı da beraberinde getirmek durumunda. İfade özgürlüğünün genişletilmesi, Kürtçe'nin önündeki yayın ve eğitimle ilgili engellerin kaldırılması ve diğer reformlar, böyle bir açılım programının hayata geçirilmesini zorunlu kılıyor. Şartlar, Türkiye'nin bu reformları ve zihniyet değişikliklerini yapmasını gerektiriyor..

Yazar arkadaşımın komşusu olan, bir anlamda onu yurt dışına mahkum eden emekli generalin, bu meseleleri düşünmeye başlaması önemli bir olay.

Demek ki sadece o düşünmüyor. Bu memleketin esenliğe çıkması için bir toplumsal barış projesinin gerekli olduğunu düşünenlerin sayısı demek ki sanılandan daha fazla. Dilerim bu yasa böyle bir projenin parçası olsun...


16 Haziran 2003
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED