AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Fatih'le Necip Fazıl'ın çileleri, büyük rüyaları ve müstesnâ hâdiseler

Sağdan ve soldan, arkadan ve önden kuşatılan, çökmenin eşiğine gelen İslâm medeniyetini Osmanlı ülkesinde yeniden dirilten ve ilâ-yı kelîmetullah sancağını ta Çekoslovakya içlerine kadar dikecek kuşaklara öncülük eden cihan fatihi Sultan Fatih'le; Anadolu coğrafyasına sıkışarak varolma ve varlığını koruma mücadelesi verecek kadar yokolma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bu aziz milletin makus talihini yenmesi için Allah yolunun divânesi bir öncü kişi olarak bize ruh kökümüzü hatırlatan, gönüllerimizin ve zihinlerimizin fatihi Necip Fazıl'ın keşifleri ve fetihleri aynı kader çizgisinin iki ayrı sarsıcı, toparlayıcı, kanatlandırıcı, ruh aşılayıcı birer izdüşümüdür.

Büyük rüyalar, büyük fikir, oluş ve varoluş çilelerinden sonra anlam kazanabilir ve hayata geçirilebilir ancak. Çile üzerine bina edilmeyen rüyalar, aşk derecesinde benimsenemez, büyük doğumlara ve dönüşümlere aslâ zemin hazırlayamazlar.

Bu nedenledir ki, Fatih'in de, Necip Fazıl'ın da hem büyük çilelerden geçtiklerini, hem de büyük rüyalar gören öncü kişiler olduklarını; yaşadıkları çilelerin, büyük rüyalarını hayata geçirme süreçlerini hem hızlandırdığını, hem de kendilerini inanılmaz bir şekilde olgunlaştırdığını ve pişirdiğini görüyoruz. Fatih'in ve Necip Fazıl'ın kendilerini büyük fetihler ve keşifler yapmaya iten çileleri konusunda daha önce bir şeyler söylemeye çalışmıştım.

Fatih'le Necip Fazıl'ın çilelerini ve büyük rüyalarını taçlandıran, keşif ve fetih yolculuklarına çıkmalarından önce çilelerini kemâl noktasına ulaştıran, kader çizgilerini buluşturan, muhkemleştiren ve pekiştiren müstesnâ hâdiseler cereyân edecektir...

Fatih, fetihten hemen önce Hz. Peygamber'i görecektir rüyasında: İşte bu müstesnâ zamanda cereyân eden bu müstesnâ hadiseden sonra Fatih, ne yapıp edip fethi gerçekleştirme azim ve cehdi ile yılmadan, usanmadan, bıkmadan fethi en ince ayrıntılarına kadar planlayacak; Hz. Peygamber'den aldığı içini ışıtan aşk ve coşku ateşiyle fethin mutlaka başarıyla sonuçlanması için gerekli tüm hazırlıkları, hem de çok seçenekli bir şekilde yapmaktan kendisini geri tutmayacaktır.

Necip Fazıl'sa beyninde şimşekler çaktırtan fikir, oluş ve varoluş çilesinin doruk noktasındayken bir şirket-i hayriye vapurunda "ilk ve son kez gördüğünü" söyleyeceği kutlu bir adam tam bir hızır gibi imdad çağrısına tavassut edecek ve vapurda Abdülhakim Arvasî Hazretleri'nin adresini eline tutuşturup, sonra da sırra kadem basacaktır.

İşte bu iki müstesnâ ân, Fatih'te de, Necip Fazıl'da da vuslat ateşinin, aşk ateşinin kıvılcımlarını tutuşturacak ve işte o iki müstesnâ ân'dan itibaren Fatih'i de, Necip Fazıl'ı da, İslâm sancağını göndere çekme gazâsından ve cehdinden hiçbir güç alıkoyamayacaktır: Bu öyle bir vuslat ve aşk ateşidir ki, Fatih'e de, Necip Fazıl'a da, hakîkat güneşini söndürmek ve balçıkla sıvamak için geliştirilen tüm saldırılara karşı sarsılmadan, yılmadan muhkem ve muhteşem bir şekilde dimdik durma azmi ve cehdi bahşedecek; olmazları oldurtacak bir güç ve kuvvet lûtfedecektir: Bu, Fatih'e gemileri karadan yürütecek, Necip Fazıl'a da "yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya" dedirtecek o muhteşem Sakarya Türküsü'nü yazdırtacak kanatlandırıcı, gelecek kuşaklara, saf, su katılmamış imânın mümine açılmaz sanılan kapıları nasıl açtırtacağını, yürünmez sanılan yolları nasıl koşarcasına yürüteceğini, imkânsız sanılan keşifleri ve fetihleri nasıl uçarcasına, kendinden geçercesine yaptırtacağını gösteren ve öğreten yaratıcı ve diriltici bir ruhtur.

İşte benim de bir hikâyem, fikir, oluş ve varoluş sırrını çözdürtecek büyük bir rüyam var diyebilmemiz için, bu ruhsuz dünyaya diriliş ruhu üfleyecek, "ölü"lere hayat bahşedecek, bizi yeniden ayağa kaldıracak, geçmiş ve gelecek zamanları yutabilmemize imkân tanıyacak, bize inanılmaz keşifler ve fetihler yaptırtacak Fatih'te ve Necip Fazıl'da gördüğümüz o asîl, saf, şeksiz ve şüphesiz imânla, ruhla, aşkla ve coşkuyla mücehhez olmamız lâzım şart. Gerisi büyük bir "hiç"tir ve hiçlik denizinde debeleniştir!


16 Haziran 2003
Pazartesi
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED