AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Ankara rüzgarları...

Türkiye'nin Avrupa Birliği macerasındaki kritik nokta gün be gün yaklaşıyor. Ne var ki, bu an yaklaştıkça ülke AB eksenli düşünce, politika ve dengelerden de uzaklaşıyor. Siyaset, siyasi tartışmalar, siyasi ruh hali ülkenin çıplak dengelerine yöneliyor.

Bu gelişmenin aralık ayındaki Kopenhag Zirvesi'nden sonra daha da artacağını sanıyoruz.

Bu zirvedeki karar ne istikamette olursa olsun, ister tarih hemen verilsin ister 2005 ortalarına ertelensin, bu sonuç kanımızca değişmeyecektir.

Türkiye Avrupa Birliği hattındaki en önemli değişim adımlarını tamamlamış, ülke kamuoyu heyecan eşiğini aşmış ve AB'nin varlığını ya da Türkiye'ye yönelik mesafeli politikalarını kanıksamış olacaktır.

Siyasi ruh hali değişimine işaret eden başka faktörler de başka var.

Bunlardan birincisi 3 Kasım 2002 seçimlerinin yarattığı dalganın durulması, siyasi iktidarın yapı ve politikasının ana hatlarıyla belli olması, korkuların ve umutların sınır bulmasıdır.

İkincisi ise 11 Eylül sonrası yeniden şekillenen uluslararası durumun nispi bir meşruiyet kazanması, büyük güçler arasındaki gerginliklerin yerine uzlaşmalara bırakması, Ortadoğu'daki kaosun kronikleşmesidir. 11 Eylül sonrası, kamuoyu üzerindeki konjonktürel etkisini yitirmekte, Türkiye'deki siyasi atmosferi tahrik etme, zaman zaman yönlendirme işlevinden de uzaklaşmaktadır. Irak'taki bombalar, ölümler daha az tepki uyandırmakta, Hz Ali'nin türbesinin bombalanması bile gazetelerde orta sıralarda yer bulabilmektedir.

Türk siyasetini, Türkiye kamuoyunu siyasi açıdan kuşatan faktörlerin ikinci plana düşmelerinin siyasi hayat üzerindeki etkisi ne olur?

Türkiye değişim yolunda önemli adımlar atmakla birlikte, henüz değişimi sindirmemiş bir ülkedir.

Bu değişimin siyasi, idari, ekonomik, zihinsel yapılarda yer etmesinden söz etmek ise hiç mümkün değildir. Bu yer edişi hareket geçirecek kimi yapılardan, örneğin etkin ve demokratik bir muhalefetten, sivil değerlerin egemen olduğu, devlet yerine toplumla konuşmayı şiar edinmiş bir sivil yapıdan, hatta sivil toplumdan yoksundur. Devlet iktidarı-siyasi iktidar ayrımı sorununu bırakın çözmeyi, çözme fikrine bile ulaşmamıştır. Devleti içindeki özerk alanların filli gücü alabildiğine devam etmekte, devlet kurumları arası ve içi yaşanan alan mücadeleleri olduğu yerde durmaktadır.

Bu tabloyu doğrulayan son örnekler ortada...

Tren kazası AKP iktidarının sorunlara, taleplere ve eleştirilere yaklaşımı bakımından attığı demokratik adımların çok gerisinde kaldığını göstermiş, bu siyasi partinin yandaşı olmayan geniş çevresini kendisinden kopartıcı bir işlev görmüş, dahası siyasi tartışmaların kutuplaşma eksenine ne denli kolay kayabileceğini ortaya koymuştur.

MİT-Yargıtay-mafya skandalı devlet içindeki çatışmaların ne denli kaos ve kriz üretme kabiliyetine sahip olduğunu, bu krizlerin kolaylıkla yönetimi ve rejimi kuşatabileceklerini bir kez kanıtlamıştır.

CNN Türk televizyonunun bir programında Kürt sorunu üzerine yapılmış kimi analizler bazı kişi ve kurumları harekete geçirmiş, RTÜK bu televizyonun 30 ila 45 gün arası kapatılması baskısı ile karşı karşıya kalmış, başka bir deyişle aralık sonrasına yönelik hamlelerden bazıları boy göstermeye başlamıştır.

Türkiye aralık sonrası "dar siyaset oyunu"na geri dönerse kimse şaşırmamalıdır. Dar siyaset oyunundan kasıt ise şudur:

AB'den tarih alınırsa hükümetin altını içeriden oymak, tersi halde sistem üzerindeki vesayet oyunlarına geri dönmek...

Umarız bu endişemiz doğru çıkmaz, gelecek günler ışıklı olur.


25 Ağustos 2004
Çarşamba
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED