AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Spordan Siyasete Sponsorluk

Modern çağın en etkin kurumu devlet mi sizce? Gündelik hayatımıza yön veren, yaşadığımız ortamı şekillendiren ve tüketim kalıplarımızı türlü biçimlere sokan din mi yoksa? Tüm dünyada demokrasi hayallerinin üzerinde bir karabulut gibi gezinenin askerler olduğunu mu düşünüyorsunuz? Sanattan spora hemen hemen her dalda at koşturan ve modern kültürümüzün her köşesine sinen ortamı medyanın mı kurguladığını sanıyorsunuz? Gerek ekonomi, gerekse uluslararası siyaset sahasında politika kararlarında inisiyatifin siyasi iktidarların elinde olduğu görüşünde misiniz?

Gündelik hayatımızı bu kadar etkilediği halde, kendisini hemen her zaman gözlerden ırak tutmayı başaran yapılanmanın, günümüzün modern uluslararası büyük işletmeleri olduğunu söylersek şaşırır mıydınız? Bugün medyadan spora, bilimden devlet politikalarına, tüketim kalıplarımızdan iş hayatımıza kadar hayatın her köşesini, varlıklarını hissettirmeden şekillendirebiliyor bu devasa şirketler.

Doğrudan reklâmlarla, tüketicinin bilinçaltını etki altına almak devri geçmişte kaldı artık. Spor ve sanat aktivitelerini icra etmek, bugün onların sponsorluğu olmadan neredeyse imkânsız bir hale gelmiş durumda. Şüphesiz ki, bu sponsorluk faaliyetinin sanat ve sporda kaliteli organizasyonların gelişmesine müspet yönde tesir ettiğini görmemek imkânsız. Türkiye'de basketbol, Tofaş, Efes Pilsen ve Ülker'siz ne kadar gelişirdi bilemiyoruz. Bugün birinci ligde oynayan veya oynamaya namzet kimi futbol takımlarına kimi holdingler destek vermeseydi, bu Anadolu takımları son yıllarda sağladığı atağı gerçekleştirebilir miydi? Bugün Enka'nın Türk atletizmine sağladığı desteğin mahiyetini kamuoyu ancak Elvan dünya rekoru kırdıktan sonra öğrendi.

Öte yandan özellikle spor turnuvalarının Türkcell, Ferrari, Pepsi gibi şirketlere, sanat etkinliklerine yaptığı desteğin de Yapı Kredi'ye neler kazandırdığını unutmamak gerek. Dahası, fazla gün yüzüne çıkmasa da, büyük organizasyonlar öncesinde yaşanan sponsorluk savaşlarının, spor ve sanattaki amatör ruhu oldukça menfi yönden etkilemeye başladığı da artık kaçınılmaz bir gerçek.

Son on yıl, büyük şirketlerin spor ve sanat dışındaki yükselişlerine de sahne oldu. Bugün, sivil toplum örgütlerinin, tüketiciyi ve çevreyi koruma derneklerinin, Amerika ve Avrupa'daki önemli bütün lobilerin finansal yükünü büyük ölçüde bu işletmeler çekiyor. Sözgelimi, ABD'nin en yaygın tüketiciyi koruma derneği olarak bilinen National Consumers League, bugün artık 1900'lerin başında kendisini kuran işçi ve tüketici birliklerince değil, büyük şirketlerce finanse ediliyor. Geçtiğimiz yıllarda bu kuruluşun düzenlediği ve tüketiciyi sağlık hizmetleri ve farmakoloji sahasında bilinçlendirmeyi amaçlayan bir panelin maliyeti, ilaç şirketlerince karşılanınca kızılca kıyamet kopmuştu. Üretici karşısında tüketiciyi temsil eden bir teşkilat, tamamen üreticilerin boyunduruğu altına girmişti. Benzer bir gelişme de, hatırlanacağı gibi Türkiye'de Sarıyer ormanlarının katledilmesi sırasında yaşanmıştı. Tek bir ağaç için kampanyalar düzenleyen TEMA, en büyük sponsoru olan bir holdingin bu ağaç kıyımına ses çıkarmamayı yeğlemişti.

Büyük şirketlerin mali konulardaki bu bonkörlüğü bunlarla sınırlı değil. Bugün özellikle Batı'daki pekçok araştırma kurumunun projeleri, holdinglerin cebinden kotarılan desteklerle idame ettirilebiliyor. Bugün bilirkişi olarak ABD mahkemelerinde tekelci uygulamalar lehinde görüş serdeden "liberal" iktisatçıların çoğu, araştırmalarını tekelci şirketlerin kendilerine bahşettiği cep harçlıklarıyla yapıyor. İkide bir kamuoyuna satılan ve bilimsel görüş olarak sunulan pekçok rapor, mali açıdan büyük şirketlerin denetiminden geçiyor. Özellikle sağlık, enerji ve kimyasal atıklar sahalarında yapılan çalışmalarda bu tip bir finansman, araştırmaların bilimsel nesnelliğini ciddi şekilde yaralıyor.

Kültürel ve bilimsel hayatımıza bu kadar girmiş olan bu devasa şirketler, acaba siyasi hayatımızı ne ölçüde etkiliyor? Özellikle ABD'nin dış ilişkilerinde büyük şirketlerin ağırlığı eskiden beridir kendisini hissettirmiştir. ABD'li senatörlerin ve dışişleri yetkililerinin gezilerini, ilgili ülkedeki ABD şirketlerinin menfaatleri oldukça bariz bir şekilde belirler. Bu şirketler yüzünden muhtelif ülkelere uygulanan ambargolar delinmekte, diktatörlükler ve darbeler desteklenmekte ve gelişmekte olan ülkelerin önü kesilmektedir. Bugün bir Microsoft'un, bir Chrysler'ın, bir Citicorp'un, bir Shell'ın yönlendirdiği para, gelişmekte olan ülkelerin gayrisafi milli hasılalarının oldukça üzerindedir. Hiçbir üçüncü dünya hükümeti, bu şirketlerin takınacakları tavırdan bağımsız karar alıp uygulayabilecek noktada değildir.

21. yüzyıla bu büyük şirketlerin birbirleriyle birleşerek daha da büyüdüğü bir ortamda girdik. Yeni yüzyıl, küçülmeye zorlanan milli devlet mekanizmasının yerine yoksa bu holdingleri mi devreye sokuyor?


25 Ağustos 2004
Çarşamba
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED