AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Edebiyatın ırmağında yıkanmak

Roman, hikaye, deneme ya da şiir edebiyat, her alanıyla bir bütündür. Bunun için Sezai Karakoç ve Cahit Zarifoğlu şiirdeki ustalıklarını denemede de göstermişlerdir. Edebiyatın odak noktasında erdem ve tutkularıyla insan vardır. İnsan erdem ve tutkularıyla birlikte insandır. Onun erdem ve tutkuları hayatın bütün boyutlarına yansır. Barış içinde savaşsız bir dünya için, insana tutkularını dizginlemesi gerektiği anlatılmalıdır.

Edebiyatçıyı edebiyatçı yapan insanı erdem ve tutkularıyla ele alıp, ruhunun derinliklerine inen paradoksal çözümlemeler yapabilmesidir. Rasim Özdenören'in "Ruhun Malzemeleri" kitabındaki denemelerinde vurguladığı gibi: "Yazmaya, uğruna ter dökmeye, acı çekmeye değer tek şey, ruhun meseleridir. Yazar, ancak ruhun meselerini dile getirdiği ölçüde değerli eserler ortaya koyar." Beden ölümlü, ruh ölümsüzdür. Ruhu edebiyatın, bedeni de tabiatın kaynakları canlı tutar.

Edebiyatçı iç ve dış dünyanın erdem ve tutkularını sürekli ve bütünlük içinde akan ırmak gibi, bir arada birbirini yok etmeden ele almak zorundadır. Tutku olmadan erdemin değeri anlaşılmaz. Ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla hayatın canlılığı, erdem ve tutkuların birlikte bulunmasından kaynaklanır. Süt içinde kaymak nasıl bulunursa, tutku da erdem de öyle bulunur.

Hayat bir ırmak gibi, doğumdan ölüme, geçmişten geleceğe ve dünyadan ötedünyaya akar. "Siddarta" romanında "Irmak aynı zamanda her yerdedir, kaynadığı yerde, döküldüğü yerde, akıntı yerinde, denizde, dağda" diyen Hermann Hesse, varoluşun sırrını, ırmağın durur gibi görünen gizemli akışında bulur. Hayatın dünü, bugünü ve yarını bütün varlıkların sesini sessizliğinde saklayan ırmaktadır. Bütün insanlık ırmak gibi, geldiği yere dönecektir.

Irmağın akışı değişmez, akıştaki çevre değişir. Aynı ırmak gibi, tutkuların ormanında gerçeği arayan edebiyatın özü değişmez. Ancak dönemden döneme gerçeği aramanın dil, yol, yöntem ve biçimi değişir. Irmak gibi, akan hayatta değişmeyen hiçbir yan yok ki, onda değişen bir yan olmasın. Benzer şekilde değişen hiçbir yan yoktur ki, onda değişmeyen bir yan olmasın.

Hayatın değişmeyen boyutunu yakalamak için, onun değişen boyutunun bilincinde olmak gerekir. Ölümlü bedenin tutkularını bütün ayrıntılarıyla kavramadan, ölümsüz ruhun erdemlerinin derinliklerine inilemez. Edebiyatta değişeni incelikleriyle kavramak, değişmeyeni açık seçik bir biçimde görmenin güvencesidir. Edebiyatın hiçbir dalında, insanın ruhunun derinliklerinde yoğun yolculuklara çıkmadan uzun ömürlü eser verilemez.

Sanatçı odur ki, değişmeden değişerek ya da süreklilik içinde yenilenerek, her dönemde yeni olmasını bilendir. Bu yüzden, edebiyat nedir, denildiğinde, verilecek en doyurucu cevap: "Mesnevi'yi oku, onda bulduğun, ondan sende kalan ya da senin ondan aldığındır", demektir. Kalıcı sanat eseri, hayatı bütün boyutlarıyla didik didik ederek, bedenin ölümlüğünde ruhun ölümsüzlüğünü, her ikisinden de vazgeçmeden yakalayabilen eserdir.

Çok yönlü sanatçı, Yaşar Bedri Özdemir'in yönetiminde Trabzon'da yayınlanan Ada dergisi güz sayısını, "Gelenek, Modernite ve Şiir"e ayırıyor.

Geleneğin ırmağında şiirle yıkanmadan, modernite ya da metafiziğe kapalı dünyanın öldürdüğü ruhu hiçbir güç diriltemez.


25 Ağustos 2004
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED