T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 ŞUBAT 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Bir "yabancı" olarak tesettürlü kadınlar

1994 yerel seçimleriyle başlayan, günümüzdeki Ak Parti iktidarına kadar, muhafazakar milletvekilleri, siyasi kimlik olarak "tesettürlü kadınların kocaları" imajına hapsedildi. Devlet adamı olarak değil "öteki adamlar" olarak protokol krizleriyle gündem denetlenmesine tâbi tutuldular. Ötekiliklerin beslendiği tek damar düşünceleri ve duruşları değil, eşlerinin yabancı, yani "başörtülü" oluşu. Eşler başlarını açsalar bile ne "adamlar"ın ötekiliği bertaraf edilmiş olacak, ne de "şimdi" saçları "kamuoyunun ilgisine" sunulmuş başların, eskiden "örtülü" olduğu "bilgisi" unutulacak!.

70 yılların kutuplaşmaları dünyanın konjonktürüne uygundu: Komünistler ve antikomünistler olarak. 2000'li yılların konjonktürü komünist avını Müslüman avına çevirdi.Avın en zor tarafı "tavşan kaç tazı tut" senaryosundaki tavşanların ve tazıların rollerini kabul etmemesi. Tesettürlü kadınların/öğrencilerin başı açıklar için tehlikeli olduğu üzerinden atılan maya en çok başı açık kadınlar tarafından reddedildi. Her başörtülünün en yakın başı açık arkadaşı, her başı açık kadının yakın akrabası ya da tesettürlü arkadaşı vardı.

Atılan mayalar tutmadığında mayanın dozu ya da dokusu değiştirildi.

Gerek cumhurbaşkanı kim olacak tartışmalarıyla, gerek baş açık namaz kılma üzerinden yapılan gündemle, tavşan ve tazının rolleri yeniden düzenlendi. Rolün ilk repliklerini "Paşalar" seslendirdi. Başörtülü kadınlar 'inat'larından vazgeçmeli, eşlerinin ve devletin güvenliği için başlarını açıvermeliydiler. "Olay"; Türkan Şoray kanunlarıyla, sanatı için soyunan modern artistlerin tarz farklılıymış gibi sunuluyor. Başörtüsü küçük, önemsiz. Rol icabı. Bu dünyaya ait olmayan başörtülü kadınlar, aidiyet vizesi alabilmek için başlarını açmalı. Başlarını açarken değer yargılarını değiştirmeli, dini hatırlatan her türlü eylemi ve düşünceyi bedenlerinden tamamen uzaklaştırmalılar.

Uzaklaştırmazlarsa ne olur? Kamusal alanda din hatırlanır! Kamusal alanda din hatırlatıcı olursa ne olur? Kamusal alanda dinin hatırlatıcı olması demek BOP projelerine karşı iman gücüyle direnmek olur. Dini kimliğinden vazgeçmeyen Türkiye, dünyanın baskın modern-Batı-Hristiyan kimliği karşısında daima kendisi olarak kalan olur. Tehlike işte burada. Başörtülü kadınlar başı açık kadınlar ve çocukları için değil, BOP projeleri için tehlikeli. Ne zaman göreceksiniz!

Tesettürlü kadınlar üzerine yapılan alan araştırmalarının, moda analizlerinin, tesettürlü kadınları belli tarzlar altında toplama çabalarının ortak noktası tesettürlü kadınların yabancı kategorisinde değerlendirilmesi. Üzerine bu kadar "bilgi" verilen kadınlar bu ülkenin insanları olarak değil de, uzayda keşfedilmiş yeni bir gezegenin mensupları olarak "haklarında toplanmış" bilgiler eşliğinde kamuoyuna sunulup, denetleniyor. Her denetlenme ne kadar da "lanetlenmeyi" hak ettiklerini, yeni bir ifadeye dönüştürerek ortaya koyuyor her defasında.

"80 öncesi ve 80'li yıllar boyunca rahatlıkla "düşman" kategorisinde belirginleştirilmeye çalışılan tesettürlü kadınlar, 90'lı ve 2000'li yıllarda kendileri için belirginleştirilmiş sınarları giderek daha müphem kimlikler ortaya koyarak aşmayı denediler. Müphem kimliği Bauman'dan ödünç alıyorum. Okulun girişinde başını açarak, şapka ile saçlarını saklayarak, velhasıl şekil üzerinde direnmeyerek, laikçinin "ötekilik" çemberini aşmaya çalıştı. Ötekilik çemberi aşılmaya çalışıldıkça medya yeni bilgiler pompaladı. Ağza alınmayacak sözler ve görüntüler "dergi kapağı" olarak satışa sunuldu. Medyanın pompaladığı "bilgiler "ışığında laikçi zihniyet için, şu karşıdan gelen "gittikçe bana benzeyen, benimle aynı mekanları, markaları, mini etek hariç aynı giyim tarzı ve aksesuarını paylaşan kadın kimdir?" sorusu ve soruya verilen cevap hayati bir önem taşır oldu. Her ne kadar kadınlık paydasında kerhen "a onlar da kadın ve süsleniyooo, kuaföre gidiyooo ve tatil yapıyooo" formülüyle, eşitlenmeye razı olunsa da, başta taşınmakta olan başörtüsü son anda eşitlenmeyi devre dışı bırakıyor."Bu benim dostum olamaz, başındaki başörtüsü onu benim dostum yapmayı engelleyen önemli bir gösterge; ama düşman olarak tanımlamamı, onun içerisi ile dışarısı arasındaki farklılıkları silikleştirmesi engelliyor."

Öyleyse yeni tanım gerekiyor."Tehlikenin" tanımını değiştirerek, başörtülü için her tarafı dışarısı kılmak. Ve daha da önemlisi başörtülüyü "dışarlıklı" kılmak.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi