T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 ŞUBAT 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Osman AKKUŞAK

Başbakanlık dirayet ve ihtiram makamıdır

Bazı densizlerin Başbakan'a gösterilmesi gereken saygıya riayet etmeden önüne geçip meramını anlatması, derdini dökmesi veya tenkid etmesini tasvib etmek mümkün değildir.. bir Başbakan, halk arasında selâmetle dolaşabilmelidir.. derdini anlatan vatandaşı dinlemelidir.. hattâ kendini eleştirmesini de sükûnetle karşılamalıdır.. bir şartla: hakkı olan saygıyı görmek şartiyle!.. 75 milyonun Başbakanı'yla konuşurken yedi yaşından yetmişbeş yaşına kadar her vatandaş gereken edeb ve hürmet tavrını takınmak zorundadır.. çünkü Başbakan milletin kendisine verdiği en yüksek bir makamı, daha doğrusu milletini temsil etmektedir.. saygı göstermeyeni, terslemesi ve dinlememesi gerekir.. böyle bir kişiyi vakarını ve dirayetini muhafaza ederek edebe davet etmesi, icabında tekdir etmesi; azarlaması taşıdığı sorumluluğun bir icabıdır.. çünkü o yaşı ne olursa olsun milletin bir büyüğü bir babasıdır.. onun için makamının şerefini korumak zorundadır.. bir vatandaş yolda yakalayıp ona: anamızı ağlattın diyemez.. muhalefet partisi başkanlarından bir tanesi çıkıp da "Başbakan'a saygı gösterilmesi gerektir" deyememiştir.. asıl şaşılacak taraf budur.. demek muhalefet görevi, tarafsızlık ve adalete uygun değerlendirmelere engel teşkil ediyor.. böyle tarafgîrane zihniyetlerle demokrasiyi nasıl kuvvetlendireceğimizi ben bilemiyorum.. bilen varsa haber versin!..

Sayın Başbakan'ı makamının ve şahsının onurunu koruduğu için kutluyorum.. şu iyi bilinmelidir: aklına esen herkes Başbakan'a, yolda yakalayıp saygısızca hitabedemez..

Haberde üç prensip...

Gazeteler; tiraj (çok satış) kaygısıyle bazı haberleri şişirmeye ve devamlı gündemde tutmaya kalkışırlarsa, haberin ne derece gerçek olduğunu iyice tahkik etmeden, ayrıca bazı mübâlâğalı haberlerin ülkemize ne miktarda zarar verebileceğini hesaplamadan hareket ederlerse, kendi ayağına kurşun sıkan bir millet haline düşmemize sebeb olacaklarına hiç şüphe yoktur..

Pek yakın geçmişteki delili de, şurda burda üçbeş tavuk öldü diye bir ay sabah akşam kuş gribiyle kalkıp, kuş gribiyle yatmamızdır.. bu suretle dünyaya ve Avrupa'ya kendimizi teşhir eyledik.. televizyonlardaki genç kızların, gazetelerdeki sorumsuz muhabir ve editörlerin sebebolduğu felâket tellâllığının ülkemize nelere malolduğunu hesaplasak gözümüz muhtemeldir ki faltaşı gibi açılır!..

Bana öyle gelir ki, televizyon kanallarında ve gazetelerin baskı ve kontrol hattâ haber servislerinde görev alacak elemanlara: gerçek habercilik, ülke menfaati, hukuk ve etik açılarından ciddî bazı eğitim kurs, sertifika veya diploma mecburiyetleri getirilmelidir.. bir haber; gerçeklik, ahlâk ve ülke menfaati süzgeçlerinden geçirildikten sonradır ki ancak ekrana veya sayfalara intikal etmelidir..

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi