YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Güzel gecelerin de mutlaka sabahı vardır!..

Bodrum'daki son gecemde, rahmetli bestekar Salahattin Pınar'ın yeğeni Altın Pınar'a rastladım.. Sabaha kadar oturup, eski anıları tazeledik..

Altın, liseden de sınıf arkadaşım..

Amcasını anlattı..

Bir gece, bir gazino programından sonra, Salahattin Pınar ve arkadaşları tarifeli Şehir Hatları vapuruna binmişler.. Bir yakadan, öbür yakasına geçecekler İstanbul'un. Altın da, amcasının yanındaymış..

Salahattin Pınar ve saz arkadaşları, vapurun üst güvertesine çıkıp, sazlarını açmışlar..

Sonra, "kendileri için" çalıp söylemeye başlamışlar..

Sanatçılar, "dinleyiciler için" değil, "kendileri için" çalıp, söylemeye başladığı zaman, iş ciddileşir..

O gece de, coşmuşlar..

Aylardan ağustosmuş.. Tabak gibi bir mehtap varmış.. Boğaz'ın sularında gümüş yapraklar titreşiyormuş..

Sonunda vapurun kaptanı da, kendini bu sihirli havaya kaptırmış..

"Tarifeli sefer"i bir kenara itip, dümeni Karadeniz'e doğru döndürmüş..

Yolcular da itiraz etmemiş.

"Tarifeli sefer", Boğaz'daki bir mehtap gezintisine dönüşmüş.. Çubuklu'ya uğrayıp, iskele memurunu uyandırmışlar.. Bir bakkalı yatağından kaldırmışlar.. Yiyecek, içecek almışlar..

Vapur, bir "Fellini vapuru"na dönmüş..

Kavaklar'dan karşıya geçip, Büyükdere, Tarabya, Yeniköy, İstinye derken, sabaha karşı Karaköy'de geziyi noktalamışlar..

Boğaz'ın sularına Nihavend'ler, Hüzzam'lar yansımış tekneden..

Altın Pınar, o gece gibi bir gece hiç yaşamadığını anlattı.. Gözleri buğulanmıştı..

Hepimizin belleğinde böyle geceler vardır..

Çocuktuk.. Yeniköy'de, açık hava sinemasından çıkmış, kıyıda oturuyorduk..

Yanımıza, hafif meczup olduğunu bildiğimiz, Tarabya'daki Alman sefaretinin emekli bahçıvanı geldi..

O da oturdu.. Denize baktı ve anlatmaya başladı..

-2'nci Dünya Savaşı'nın en yoğun dönemiydi.. Ya 1942, ya da 1943'te.. Böyle bir geceydi.. Sefaretin önündeki iskelede oturmuş, mehtabın denize yansımasını seyrediyordum.. Birden deniz kaynar gibi fokurdadı.. Şaşırdım..

Derken suyun yüzünde, önce bir periskopun ucu göründü.. Arkasından simsiyah bir denizaltı çıktı suyun yüzeyine.. Benim oturduğum iskeleye yanaştı.. Kapağı açıldı denizaltının, içinden Hitler'in Türkiye'deki büyükelçisi Von Papen çıktı..

Hepimiz heyecanla Alman sefaretinin emekli ve yarı-meczup bahçıvanını dinliyorduk..

O derin bir nefes aldı.. Hikayesinin devamını getirdi..

-Büyükelçi Von Papen, denizaltıdan kuyuya atladı.. Sonra eğildi.. Denizaltıyı katladı, cebine koydu.. Hızlı adımlarla iskeleyi geçip, sefaretin kapısına doğru yürüdü..

Ağzımız açık kalmıştı bahçıvanın anlattıklarna..

Sonra aramızda tartışıp, olayın teşhisini koyduk..

Bahçıvan belli ki, o dönemde Almanlar'ın iki kişilik küçük denizaltılarına "cep denizaltısı" denildiğini, gazetelerde okumuştu..

Bu "cep denizaltısı"nı hayalinde canlandırıp, katlanır ve cebe girer bir model olarak zihninde yeniden inşa etmişti..

Hayali olsa da, güzel bir hikayeydi..

O zamanlar, insanlar cep telefonlarını hayal bile edemezlerdi.. Cep denizaltısı hayali kurmak, daha kolaydı..

Bodrum tatilinin son gecesinde, böyle şeyler konuştuk..

Mehtap, yarı yarıya olmak üzereydi..

ŞAKA

Galiba bitti..

Milliyet'te Umur Talu, Sabah'ta Gülay Göktürk, emekli edilen 28 Şubat paşalarına ilişkin anılarını yazmışlar..

Salih Memecan da, Demirel'in emekli paşalara emeklilik dersi vermesini çizmiş..

Galiba "28 Şubat" gerçekten bitti..

Kartel medyası bile sivilleşiyor..

ÇANKAYA

Sezer'in işi kolay değil..

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in işi kolay değil.. Onu da, "yeni" bir yandan "eski" bir yandan sıkıştırıyor..

Türkiye'de artık "sağ-sol" veya "köylü-kentli" çatışması yok..

"Eski" ile "yeni" karşı karşıya..

Eski olan, statükoyu korumaya çalışıyor.. "Hukukun üstünlüğü" kabul edilirse, devletin altta kalacağından korkuyor eskiciler..

"Avrupa Birliği"ni, Türkiye'nin bütünlüğüne yönelik bir tehdit gibi görüyorlar..

Eskiden "komünist manifesto"dan korkarlardı.. Şimdi "Kopenhag Kriterleri"nden ürküyorlar..

Cumhurbaşkanı Sezer'in işi kolay değil..

Sezer eğer kendisi ile tutarlı olmayı sürdürebilirse, Çankaya "değişimin kalesi" konumuna girebilir.

Hem "Batılı olalım" diyen, hem de Batı'dan ürkenlerden uzaklaşabilir Çankaya..

Kanun kuvvetinde kararname, bu sınamanın dönüm noktalarından biri şimdi..


7.AĞUSTOS.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...