Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Sinema ve çocuklar İhsan Kabil, Darüşşafaka Lisesi'nde okuduğu yıllarda sinemayla ilgilenmeye başlamış. Bir yandan çeşitli sinema dergilerine yazılar yazan Kabil, üniversiteyi bitirdikten sonra Amerika'da sinema üzerine master yapmış. İhsan Kabil, şu an İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sinema Koordinatörlüğü'nü yürütüyor. Kabil'le 'çocuk sineması' üzerine konuştuk. Çocuğu da bir eğlence unsuru olarak ele alan popülist yaklaşımların çocuk sinemasının gelişmesini engellidiğini düşünüyorum. Türkiye'deki yönetmenler ve senaristler, dünyayı çocuğun algılayış şeklinden görmeye çalışan bir çaba içerisine girmediler. Bunu gerçekleştiren çok az örnekler var. Bu da sinemaya ticari bir kaygıyla yaklaşmaktan kaynaklanıyor. O zaman çocuk da herhangi bir avantür sinemasının kahramanı, karakteri gibi bir konumuna düşüyor. Bu yüzden tüketim aracı haline gelen çocuğun dünyası, böyle filmlerde yeterince dile getirilemiyor. Türkiye'de gelişmiş bir çocuk sinemasının varolabilmesi için neler yapılmalı? Çocuk sinemasının gelişebilmesi için öncelikle sinemanın ciddiye alınması lazım. Sinema emekçilerinin ve meraklılarının sinemaya saygıyla yaklaşması lazım. Ve o sanat dalını en iyi şekilde temsil etmeyi istiyor olmaları lazım. Çocukla ilgili sinema filmi çekmeyi düşünenlerin çocuğun dünyasıyla bağlantıya girmesi ve pedogojik bir donanıma sahip olması, çocuğun dünyasını duyumsaması, onunla uzun vakitler geçirmesi, onun gözleriyle ve hisleriyle yakın çevreyi anlaması, büyüklerin göremediği, farkına varamadığı nüansları yakalaması, onların bir değerinin olduğunu kabul etmesi lazım. Türk Sineması'nda çocukla ilgili birkaç örnek dışında çocukla ilgili iyi filmler çekilmedi. Dünya çocuk sinemasının baş yapıtları olarak hangi filmleri kabul edebiliriz? Fransız Sineması'ndan "Kırmızı Balon", "Zazie Metroda", Truffaut'un "400 Darbe" adlı filmini, İtalyan Sineması'ndan "Bisiklet Hırsızları", Rus Sineması'ndan Tarkovski'nin "İvan'ın Çocukluğu", Meksika Sineması'ndan Bunuel'in "İtilmişler", İran Sineması'ndan "Mutluluğun Minik Kuşu", Kiyarüstemi'nin "Arkadaşımın Evi Nerede", Azeri Sineması'ndan "Hil'at" ve Tevfik İsmailov'un "Kiraz Ağacı", Hint Sineması'ndan Satyajit Ray'ın "Pather Panehali", Tunus Sineması'ndan N. Khemir'in "Çöl İşaretçileri"ni ve Şarlo'nun "Yumurcak" adlı filmini çocuk sinemasının baş yapıtları olarak kabul edebiliriz. Doğu sinemasının çocuğa bakışıyla Batı sinemasının (Amerika ve Avrupa Sineması) çocuğa bakışı arasında fark var mı? Böyle bir farkı sadece üslupta görebiliriz. Ama çocuğun dünyası, ruh incelikleri,arayışları, beklentileri, hüzünleri, neşeleri her yerde aynı. Teknik olarak farklar var ama özne olarak Doğu ve Batı sinemasının çocuğa bakış açısı pek fazla farklı değil.
İran Sineması fark atıyorDoğu sinemasında da (Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, İran Sineması, Mısır Sineması, Hint Sineması, Çin ve Japon Sineması, Rus Sineması) bizdeki filmlere benzer çalışmalar var. Doğu sinemasında popülist çalışmaların yanısıra popülist olmayan filmler de mevcut. Özellikle İran Sineması bir kaygıya ve komplekse kapılmadan çocukla ilgili çok güzel filmler üretti. Hint Sineması'nı biraz dışarda tutarsak Doğu sinemasında gerçekten sinemayı ciddiye alan bir yaklaşım var, bunda sinema çalışanlarının sinemayı saygın bir konuma getirmesinin de büyük etkisi var. Türk Sineması'ndan "Uçurtmayı Vurmasınlar", "Piano Piano Bacaksız" ve "Zıkkımın Kökü" adlı filmleri çocuğun psikolojisini yansıtmayı başarabilmiş fimler olarak değerlendirebiliriz.
RÖPORTAJ: Havva Setenay İLHAN
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|