| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
'Bozacının şahidi şıracı'Türkiye'nin en ciddi işleri daha çok parlamentonun devrede olmadığı dönemlerde kotarılmıştır. Bunun için parlamento, ya cebren ve hileyle devre dışı bırakılır, ya da açıkça by-pass edilir. Şimdi Ankara'da "Kıyım Kararnamesi" çerçevesinde çevrilen "dolaplar" biraz farklıymış gibi gözükse de, sonuçta yine aynı kapıya çıkıyor. Meclis'in tatilde olmasından da istifade edilerek hazırlanan kararname, kestirmeden "MGK güzergahı" izlenerek Köşk'e gönderildi. Her seferinde şapkasının altından "tavşan çıkarmayı" beceren Demirelli Çankaya dönemi olsaydı işler çok kolaydı. Çünkü o, memleket evlatlarının "kıyımını" içeren MGK marka kararnamelere bayılırdı. Ancak şimdi Çankaya'da bir hukuk adamı var, Sezer var. Bu yüzden, ellerini kollarını sallayarak devleti "hukuk dışı" uygulamaların "odağı" haline getirmeyi alışkanlık edinmiş olanların işi hiç de kolay değil. "Rutin dışı"na çıkmayı alışkanlık haline getiren devlet, Çankaya'da hukuku görünce, kelimenin tam anlamıyla Sezer'e karşı "psikolojik" bir savaş başlattı. Başbakan Ecevit, baktı ki pabuç pahalı, "uyduruk" Danıştay kararlarını "kartel" gazetelerine sızdırarak Sezer'i doğrudan medyanın hedefi haline getirdi. Böylesi bir durum, kartelin arayıp da bulamadığı bir şey. Anlayacağınız, "Bozacının şahidi şıracı." 1960 ihtilalinden 12 Mart'a, 12 Eylül'den 28 Şubat'a bütün darbelerin gönüllü alkışçılığını yapan bir medya için, "Kıyım Kararnamesi"ni alkışlamaktan daha büyük bir "şeref" olabilir mi? Nitekim, "totaliter" genleri ağır basar bir gazete işi o kadar abartıyor ki, 28 Şubat'ın ünlü MGK kararlarına atıfta bulunarak, Sezer'e aba altından sopa göstermekten bile çekinmiyor. Hatta bu gazete, Sezer'in "kutsal devleti" henüz tanıyamadığını varsaymış olmalı ki, manşetten bir de "imza örneği" veriyor. "Bak işte böyle imza atacaksın" der gibi. Ecevit-Kartel ortaklığı ile Sezer'e karşı başlatılan bu savaş, demokrasi adına da, hukuk adına da utanç verici bir tablo. Eğer baskılar sonuç verir, Cumhurbaşkanı Sezer kararnameyi imzalarsa, belki de Cumhuriyet tarihinin en büyük memur kıyımı başlayacak. Bu dönem, hukuki güvencelerin, temel hak ve özgürlüklerin tümüyle askıya alındığı bir dönem olacak. Çünkü Başbakanlık Takip Kurulu, halihazırda 3 bin kişiyi fişlemiş durumda. Tam bir "ara rejim" mantığı ile başlatılan fişleme yönteminin şu anda tek engeli, hukuk. Bütün mesele, "rutin dışı"na çıkışın önündeki hukuk engelini kaldırmak. Cumhurbaşkanı Sezer, gerek Anayasa Mahkemesi Başkanlığı döneminde gerekse, daha sonraki dönemde ortaya koyduğu özgürlükçü ve demokrat tavrıyla tam bir "hukuk adamı" portresi çizmiş bir kişi. Eğer Sezer, Ecevit-Kartel ortaklığının, hukuka karşı başlattığı bu "kirli" savaştan galip çıkarsa, artık Çankaya'da hukukun olduğunu bütün dünyaya ilan etmiş olacak. Sezer, kendisine "kutsal devlet"i öğretmeye çalışanlara hukuku ve "çağdaş devlet"i mutlaka öğretmeli.
mocaktan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|