Deprem Cihazı mı!..
Depremden sonra ortalıkta çok sayıda 'öneri' dolaştı ama hiçbiri 'Elektrostatik Kayaç Gerginliğine Bağlı Deprem Cihazı' kadar insanları heyecanlandırmadı.
17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri, Gölcük, Adapazarı, Yalova, Düzce ve İzmit ile bu yerleşim alanlarının çevresindekileri vurdu ama tüm Türkiye'yi "gerdi." Hemen her ilden birilerinin aklında, "Acaba deprem yarın bizi mi vuracak?" sorusu geçiyor. Bu sorunun ardından da neler yapılabileceğine dair fikir cimnastikleri ortalığı kaplıyor, kelimenin tam anlamıyla "kaplıyor" ve kaplamaya da devam ediyor. Depreme önlem adı altında neler neler dillendirilmedi ki?
Ortalıkta o kadar "öneri" dolaştı ama hiçbirisi "Elektrostatik Kayaç Gerginliğine Bağlı Deprem Cihazı" kadar kitleleri heyecanlandırmadı. Bu ihtişamlı ismi taşıyan "cihaz" hayli ilginç. "Bir kavanoz üzerine yerleştirilmiş sigara jelatiniyle kaplı bir pinpon topu ile birkaç elektronik devreden" ibaret olan sistem, aslında sıradan bir insan tarafından tanıtılsaydı kimse dönüp bakmazdı. Ama "cihaz"ı tanıtan Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Vefik Alp olunca ortalık karışmıştı. Türkiye, günlerce bu "cihaz"ı tartışmıştı. Alp, projeyle ilgili şu bilgileri veriyordu: "İTÜ'den hocam Prof. Erol Kulaksızoğlu bana bir cihaz yapıldığından ve bulguların çok ümit verici olduğundan, Kandilli Rasathanesi'yle yapılan karşılaştırmalarda çok ciddi boyutta izdüşüm görüldüğünden bahsetti. Ben de bu cihazı görmek üzere mucitler Lütfü Canyaran ve Berk Üstündağ ile tanıştım. Cihazı inceledim ve olumlu kanaatlerim belirdi."
Deprem Konseyi şüpheli
Ulusal Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Tuğrul Tankut ise Türk mühendislerin geliştirdiği "erken uyarı" cihazıyla ilgili olarak "Güvenilir bir deprem göstergesi bugüne kadar bulunabilmiş değildir" derken, Başkan Yardımcısı Aykut Barka, "Çok sayıda deney sonrası cihazın güvenilirliğine inanılabilir. Bir veya iki hadiseyle sonuç çıkarmak doğru değildir. Proje, daha öneri safhasında. Proje kabul edilecek, yıllarca belki ölçüm alınacak, cihaza güven sağlanacak ve ondan sonra cihaz piyasaya çıkacak. Daha denenmemiş veya çok az bilgiyle bir cihazı göklere çıkarmak veya batırmak yanlıştır" diyordu.
Belediye de sıkıntılı
"Depreme karşı alınacak önlemler" bağlamında pekçok kuruluş çalışma gösteriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bu kuruluşlardan birisi. "Yarın yağmur ihtimali yüzde 30 dendiğinde, Japonya'da kimse şemsiyesiz sokağa çıkmıyor. İstanbul'da 30 yıl içinde yıkıcı bir deprem olma ihtimali ise yüzde 63." Bu sözlerin sahibi Büyükşehir Belediyesi Zemin ve Deprem İnceleme Müdürü Mahmut Baş. Tehlike ihtimali bu kadar yüksek olunca atılan adımların çabukluğu da önem kazanıyor. Ama Türkiye'de adım atmak o kadar kolay değil.
Büyükşehir, deprem risk analizini 2000'lerin başında tamamlamayı düşünüyordu. 17 Ağustos depremiyle proje öne alındı. Japonlarla bir anlaşma imzalandı. Japon devlet kuruluşu JICA ile imzalanan anlaşmaya göre İstanbul'un mikro bölgeleme haritası çıkarılacak ve ayrıntılı bir deprem senaryosu hazırlanacaktı. Üstelik 6-7 milyon dolarlık bu çalışmaya tek kuruş verilmeyecekti. Anlaşma, Büyükşehir, JICA ve Vilayet arasında Aralık 2000'de ilgili bakanlıkların onayıyla imzalandı.
Dosyadan haber alınamıyor
Herşey yolunda giderken birden Dışişleri'nden bir uyarı geldi. Gönderilen yazıda, "İki yıl süreyle çalışacak Japon uzmanların çalışma izinleri ve muafiyetleri konusunda bazı eksiklikler var" deniliyordu. Dosya, bu eksiklikler tamamlanarak bakanlığa gönderildi. Ama gidiş o gidiş oldu. Dosyadan dokuz aydır haber alınamıyor. Depremden sonra birkaç ay içinde taa Japonya'dan gelebilen dosya, Ankara'dan İstanbul'a ise aylardır ulaşamadı.
Muhammed PAMUK
|