YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...



  Arşivden Arama

 

 

"Özal-Sezer sentezi" Baykal'a model olabilir!..

Deniz Baykal'ın yeniden CHP Genel Başkanı seçilmesini, kutlamamız gerekiyor. Neticede gerçekten, "parti-içi demokrasi"nin egemen olduğu bir ortamda, "açık rekabet"e dayalı bir yarışta, birinci olmuştur..

Seçim sonuçlarının önceden belli olduğu bir parti kongreleri ortamında, CHP'nin bu tür bir yarışmayı yapabilmesi bile, büyük bir başarıdır..

Deniz Baykal'ın bundan sonra ne yapabileceği ve "CHP'nin geleceği" konusuna gelince, bu, oldukça karmaşık bir sorunlar yumağını işaret ediyor..

Baykal'ın ve CHP'nin geçmişini bir kenara bırakarak, "bugün"e ve "yarın"a dönmekte yarar var..

"Saplantılı ve önyargılı" olmak yerine, "akılcılığı ve faydacılığı" denemeliyiz..

Bize göre, Baykal "yeniden-doğuş"undaki liderliğinde, "Özal-Sezer sentezi"ni, kendisine model almaya çalışmalıdır.

Türkiye, uzun yıllardan sonra ilk kez rahmetli Turgut Özal'ın liderliğinde, "yeniden-yapılanmak", "dünyaya açılmak ve dünya ile rekabet etmek" gibi olgularla tanıştı..

Özal döneminde "2'nci sınıf ülke" olmak kompleksini aştık.. Tarihimizle değil bugünümüzle iftihar etmenin, "gerçek milliyetçik" olduğunu hatırladık..

"Türkiye mozayiği"nin bütün öğeleri ve tüm siyasal eğilimler, Türkiye'deki "değişim heyecanı"nı yaşadı..

"Vizyon" kavramı, siyasetin gündemine Turgut Özal'la girdi..

Ama Özal'ın vizyonu, "hukukun üstünlüğü" kavramına pek aşina değildi..

Bir ihracatçının sözlerini hep hatırlarım..

-Özal bizi kararnamelerle teşvik etti, ceza kanunları ile yargılandık!..

Özetle Turgut Özal, çok kısa sürede başardığı "yeniden-yapılanma"yı hukuksal bir yapıya bağlayarak, değişim projesini kurumsallaştıramadı, konsolide edemedi..

Nitekim ondan sonra gelenler, tam tersi politikaları rahatça izleyebildiler.. "Özelleştirme", yıllarca Anayasa ve yasa engellerine takıldı..

"Serbest rekabet", yasalarla düzenlenmediği için, karteller, monopoller kuruldu..

"Şeffaflık" yasal zorunluluk olmadığı için, bankalar boşaltıldı. Borsa, "içeriden ticaret"in ve "manipulasyon"ların deneme alanı oldu..

Şimdi Türkiye'nin yeniden toparlanıp, yeniden-yapılanma sürecine girmeye, şiddetle ihtiyacı var.. Avrupa Birliği üyeliği için uymamız gereken "Maastrich Kriterleri" ve "Kopenhag Kriterleri" gibi metinler, bu yeniden-yapılanmayı, ulusal-kaderin "Sırat köprüleri" haline getirmiş durumda..

Ayrıca Türkiye, "28 Şubat"la yeniden vurgulanan "yarı-askeri demokrasi"yi de, sona erdirmelidir..

"Halk"ı "devlet"in tehdidi olarak gören, "atanmışlar"ı, "seçilmişler"in amirleri konumunda tutan bu rejimle, Türkiye'nin Avrupalı olması mümkün değildir.. Bu yapı ile Türkiye asla, "Batı"nın eşit şartlarla ilişkide bulunduğu bir üyesi olamaz..

Olsa olsa, Amerika'nın stratejik önem verdiği, bir "askeri müttefik"i oluruz..

Bu çağda, "halkın iradesi" yerine "devletin kararı"na göre yönetilen ülkeler, çağdaş uygarlık açısından "2'nci lig üyeleri" sayılıyor.. Devlet ve halk özdeşleşmediği zaman, o ülkede Beethoven dirilip, 9'uncu Senfoni'yi kendisi yönetse bile, hiçbir aklı başında insan "işte çağdaş toplum" diye coşku duyamıyor..

Cumhurbaşkanı Sezer, işte bu beklentiye cevap veren bir tutumu, yani "hukukun üstünlüğü" kavramını temsil ediyor.

"Hukukun üstünlüğü"nde, demokrasi, insan hakları, serbest rekabet, şeffaflık var..

Eğer Özal'la öğrendiğimiz "vizyon", Sezer'in zorladığı "hukuk düzeni" ile birleşebilirse, Türkiye'nin ufku yeniden açılabilir..

Biz, "40 yıllık Yani, olur mu Kani" diyenlerden değiliz..

"Değişim"in erdemlilik olduğuna inanıyoruz..

Bu açıdan Deniz Baykal'ın "Özal-Sezer Sentezi"ne, yabancı gözlerle bakmayacağını ümid etmek istiyoruz..

ŞAKA

Kıyamete az kaldı!..

Dahi bilim adamı Stephen Hawking, hesabının sonucunu açıklamış:

-1000 yıl sonra kıyamet kopacak.. 500 yıl sonra, tufan yaşanacak.. İnsanlık, yeni bir gezegen bulup, göç etmeli..

Neyse, "büyük kıyamet"e kadar epeyi vaktimiz var..

Bu süre zarfında, Ecevit'in yaratacağı "küçük kıyametler"le vakit geçirebiliriz..

Yeter ki, Sezer imzalamamak konusundaki direncini sürdürsün..

DEMİREL

Bari bu defa ders alsa!..

Bu toplumda Süleyman Demirel kadar, "iyi ve kötü günleri" birlikte yaşamış bir siyasi lider yoktur..

Başbakan, Cumhurbaşkanı ve "Baba" olmuştur.. Seçim kaybetmiş, tutuklanmış, yasaklanmış, susturulmuştur..

Medyanın yıpratma kampanyalarına da, cilalayıp şişirme kampanyalarına da, konu edilmiştir..

Ve bu toplumda, kendi yaşadıklarından ve uğradığı haksızlıklardan ders almamak ve bu dersleri toplum hayatına yansıtmamak konusunda, Süleyman Demirel kadar "başarılı" politikacı da pek olmamıştır..

Siyasi yasaklılığın ne demek olduğunu ve askeri geçiş dönemlerinin toplum barışı için ne ifade ettiğini yaşayarak bildiği halde, 28 Şubat döneminde, "rejim sözcüsü" konumunu benimsemiştir..

"Susturulmak" kavramını yaşayarak öğrendiği halde, 28 Şubat'ta susturulanları uzaktan seyretmiş ve susturma operasyonlarından, hiç mutsuzluk duymamıştır..

"Konuşan Türkiye"den, sadece kendisinin her dakika konuştuğu Türkiye'yi anlamıştır..

Şimdi Demirel, ailesinin ve yeğeninin yaşadığı serüven dolayısıyla "hukuk"u ve "medya"yı, yeniden öğreniyor..

"Rutin dışılıklar"ın, hangi noktalara dayanabileceğini, "Demirel" soyadının konu olduğu gelişmelerle, yeniden görüyor..

Bakalım bu defa ders alacak mı?


2.EKİM.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...