YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...



  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Banu Alkan: Siyasi partiler düzeninin gizli genel başkanı

Cuma akşamı siyasetin karmaşasından uzakta kalmayı bir miktar başararak Ali Bayramoğlu ile sosyolojinin mahrem koridorlarında ve siyasi zihniyetin dip dalgalarında hızlı, zevkli ve oldukça uzun bir gezinti yaptık. Ali Bayramoğlu'nun deyişiyle 'asli konularımıza' ya da 'gerçek işimize' eğilme fırsatı bulduk. Siyasi gelişmelerin güncele boğulmuş karakteristiğinin izin vermediği bir ortamda böyle bir fırsat yakalamak çok verimli oldu. Ali Bayramoğlu gerçekten derin ve dinamik sosyolojik bakışlarla çok etkili 'Türkiye fotoğrafları' çekti sohbetimiz sırasında. En çarpıcı fotoğraflardan biri, giderek 28 Şubat sonrasının en ilginç fenomeni haline gelmeye başlamış olan Banu Alkan merkezli tartışmalara ve dalgalanmalara dönüktü. Ali Bayramoğlu bu konuda yazacağı için sohbetin ayrıntılarını aktarmıyorum ama Banu Alkan meselesindeki şu ana kadar çıkmış yorumları ve bundan sonrasını dikkatle takip etmekte fayda var. (Bu arada Ali Bayramoğlu'nun Fatih Terim'i bir 'sosyolojik tip' olarak temellendirerek yaptığı Türkiye okumasının, buradan yola çıkarak fotoğrafladığı 'değerler hiyerarşisinin kırılmasının' çok önemli olduğunu düşünüyorum. Okuyucularının Bayramoğlu'nu bu yönde de yazılar yazmaya daha ağırlık vermesi konusunda zorlaması gerekiyor bence.)

'Banu Alkan sendromu' gerçekten merkezi bir sorun alanına işaret ediyor. Özellikle toplumun mu Banu Alkan'la dalga geçtiği, yoksa Banu Alkan'ın son reklam filmindeki 'tip'i taammüden 'oynayarak' toplumla mı dalga geçtiği meselesi 'yöntemsel' olarak birçok toplumsal gelişmeye uyarlanabilir. Özellikle 'siyasi partiler düzeni' toplumsal sorunlara çözüm bulma konusundaki yetersizliklerini hep darbelere bağlıyor. Darbelerin taraftarları da siyasetçilerin görevlerini yapmamaları yüzünden darbe olduğunu söylüyor. Dolayısıyla siyasetçilerin beceriksizliklerinin darbelerin budayıcı karakterinden mi kaynaklandığı, yoksa siyasetçiler genetik bir beceriksizlikle malul olduğu için mi darbelerin olduğu meselesi Türk entelijensiyasını derin bir fay kırığı ile bölmeye devam ediyor...

Banu Alkan tipinin reel sunumu lümpenliğe direnen şehirlilerin bir tepkisi mi, yoksa lümpenliğe teslim olmuş şehirlerin teslimiyeti mi belli değil. Deniz Baykal'ın kurultay sırasında kullandığı 'siyasi hipnoz' kavramı da bunun siyasi yansıması gibi. Bir yandan devlet siyasete hipnoz uyguluyor, öte yandan 'siyasi partiler düzeni' aynı hipnozu topluma pazarlıyor. İşte bu noktada siyasetin artık lafziliğe boğulmuş demokrasi talebini içeriklendiren bir 'hareketliliğe' kavuşması gerekiyor. Belki de -büyük harfle- 'Siyaset' adına ortaya koyulabileceklerin 'omurgasını' burası teşkil ediyor.

Bu nokta, cumartesi günü CHP kongresi ile iyice kasvetlenen Ankara akşamında Ali Bayramoğlu ve Cengiz Çandar'la sohbet ederken iyice belirginleşti. Cengiz Çandar 28 Şubat'la başlayan otoriterleşme sürecine 'derinlemesine bir duyuşla' karşı çıkanların birbirleriyle konuşmadan CHP için Baykal'ın daha gerekli olduğunu öne çıkarmalarına dikkat çekiyordu. Bunun sebebinin Baykal'ın siyasette izleyeceği yoldan ve dillendireceği söylemden çok siyasi hayata bir 'hareketlilik' getirmesinin beklenmesinden kaynaklandığını belirtti hem Ali Bayramoğlu hem de Cengiz Çandar. Şu ya da bu sebeple Cumhurbaşkanı'na destek verenlerin çığ gibi büyümesinin 'mevcut gidişat'a karşı Cumhurbaşkanı'nın hukuk adına 'itiraz'ı temsil etmesinden kaynaklandığını ekleyen Cengiz Çandar, 'Siyaset'in bunu farkedememesinin anlamsızlığını ve bunun farkında olarak hareket eden bir siyasi hareketin büyük bir ivme kazanabileceğini cumartesi günkü yazısında yazdı.

Toplum 'siyasi partiler düzeni'ne kokoreç yemeye şuhluk katan Banu Alkan'a baktığı gibi bakıyor. 'Siyasi partiler düzeni' de Banu Alkan'ın kokoreççilere derdini anlatması gibi konuşuyor. Bütün bu karmaşayı toparlayacak olan şey çok sade ve basit oysa. Gerçek bir 'muhalefet'in ortaya çıkması gerekiyor. Bu da ne FP'nin zannettiği gibi gerçek bir anakronizme gömülen siyasi çıkışlarla mümkün, ne de Çiller'in yaptığı gibi doktora tezine benzeyen demokrasi paketlerinin aynen dillendirilmesiyle mümkün. Yapılacak şey, FP-DYP ve DSP-MHP-ANAP düalitesinin ayrı yönlerde ama aynı karakterde 'sistemi bloke etmesi' ve statükoyu bilmeden ya da bilerek güçlendirmesi değil, Cumhurbaşkanı Sezer'in yaptığı gibi gerçek gündemde durarak, 'hukuk' ve 'adalet' adına sistemi 'açılmaya' yönlendirmek. Yani hukuktan yola çıkmanın getirdiği 'doğal itiraz'a yaslanmak. 'Kuru itiraz'a yaslanarak demokrasinin ve hukukun tesis edileceği uydurukluğundan hızla uzaklaşmak...


2.EKİM.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...