![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Bu tereddüt niye?Türkiye tarafından Brüksel'e 'ortaklığa katılım belgesi' verilmesiyle Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin daha da samimileşeceği bir döneme doğru hızla yol alıyoruz. Ancak, Türkiye'deki etkili çevrelerin, adaylığın ilânı üzerinden bir yıl bile geçmemiş olmasına rağmen, AB'yi içlerine sindiremedikleri her geçen gün biraz daha açığa çıkıyor. "AB'ye karşı çevreler" aslında değişik çıkar gruplarından oluşsa da ilk akla gelen Türk Silahlı Kuvvetleri oluyor... Ağustos ayında emekliye ayrılan bazı komutanların veda konuşmalarında yer alan bazı cümleler ordu komuta kademesinin süreçten mutlu olmadığının işaretlerini taşıyordu. MGK toplantılarına yeniden girmeye başlayan Mesut Yılmaz'ın, geçen hafta başında yemek yediği bazı işadamlarına gazeteciler önünde sarf ettiği sözler, dışarıya, askerlerin gerçekten de süreçten rahatsız oldukları biçiminde yansıdı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu konudaki görüşleriyle ilgili 'resmî tavrı', Amerikan AP haber ajansının 12 Eylül değerlendirmesinde bulunuyor. AP yazarlarından Harmonie Toros'un sorusuna yazılı cevap veren Genelkurmay, Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediğini bildirdikten sonra, "Devletin birliği ve lâiklik gibi Cumhuriyet'in temel ilkelerinden herhangi bir tâvize yanaşılmayacağı uyarısını" bir çekince olarak kaydetmekten de geri durmamış (New York Times, 11 Eylül 2000)... Amerikan haber ajansının, tamamen siyasi ve ekonomik bir irade beyanıyla ilgili hükümeti ilgilendiren bir konuyu Genelkurmay'a sormayı gerekli bulması Türkiye'nin dışarıdan nasıl göründüğüne yeterli bir işaret. Genelkurmay'ın gerçeği kendi diliyle aktarma ihtiyacı duyarak görüş açıklaması ise, görüş her ne kadar 'destek' anlamı taşısa da, hiç kuşku yok, dışarıda esasen mevcut "Türkiye'nin düzeni" ile ilgili yanlış değerlendirmelerin devamına yol açabilecek. Açıklamaya eklenen 'çekince', özellikle AB tarafından, 'isteksizlik' olarak da görülebilir. Genelkurmay'ın 'bölücülük' ve 'lâiklik' konusunda hassasiyet beyanının AB ile ilişkiler bakımından ne gibi bir anlam taşıdığını çıkarmak çok güç. Türk Silahlı Kuvvetleri, AB'nin Türkiye'yi 'bölme' niyetinde olduğunu veya lâiklikten vazgeçilmesini istediğini mi düşünüyor? Eğer düşünce buysa, AB Türkiye'yi üye yapıp içine aldıktan sonra mı bölecek ve lâik olmayan bir ülke haline getirecek, yoksa adaylık süreci içerisinde mi? Oysa, AB üyeliği, bir çok bakımdan, Türkiye'nin geleneksel bölünme ve irtica sendromlarına son verecek bir formül gibi görünüyor. Bu görüntüyü veren, üye ülkelerin birbiriyle olan tarihî husumetlerle ve kendi içlerindeki azınlık sorunlarıyla başetmede AB üyeliğinden olumlu biçimde yararlanmaları... Çok değil yarım asır önce 20 milyondan fazla insanın can verdiği kanlı bir savaşın tarafı olan ülkeler, bugün, AB çatısı altında ortak askerî birlikler oluşturuyor. AB'nin sağladığı ekonomik yararlar sayesinde İspanya gibi ülkeler ayrılıkçı hevesleri daha rahat göğüsleyebiliyor. 'Avrupalı' üst-kimliği katı milliyetçilik ve ırkçılık duygularını, dinsel fanatizmi geri plana çekmeye yarıyor. Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi bazı çevrelerdeki 'irtica' tedirginliğine son verebilir. İçinde bulunulan süreçte, hemen hepsi aynı dine (Hıristiyanlığa) mensup yüzmilyonlarca AB üyesi Avrupalı arasında, Türkiye, aslında halkının dini (İslâm) açısından ciddi sıkıntılar yaşayabilir. Bugün "Avrupa bizi bölecek, AB'ye girince lâiklik elden gidecek" sıkıntısı yaşayanların 'irtica' ile suçladığı kesimler, Türkiye'nin AB çatısı altına girmesinden endişe etseler yeridir; ancak tersi bir kaygının hiçbir rasyoneli yok. 'Avrupalı Türkiye', demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarıyla din ve vicdan özgürlüğünün garanti altına alındığı, buna karşılık İslâmî kimliğin geriye çekildiği bir ülke haline dönüşecek kaçınılmaz olarak... Durum bu iken, Genelkurmay ve başka çevrelerin, tam da bu sırada AB konusunda ikircikli duygular yaşamaları, bunu içeriye ve dışarıya (New York Times'ta yer alan değerlendirmedeki 'çekince'yi unutmayalım) duyurma ihtiyacı hissetmelerinin anlamını kavramak kolay değil... Yoksa var da biz mi göremiyoruz? 'Ortaklık katılım belgesi'nin sunulacağı 8 Kasım tarihi öncesinde, bu 'yeni' tavrın sebebiyle ilgili açıklama beklemek herhalde hakkımız...
fkoru@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|