![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
'Bölünme korkusu'...Traji-komik kavramına uygun gelişmelerin yatağı haline geldi Türkiye. Resmi refleksin 'bölünme korkusu'nun referansı haline gelmiş olan Diyarbakır, 'resmi tahayyüle' karşı olduğunu söyleyen Fazilet Partisi'nin de kendi iç 'bölünme korkusu'nun merkezi haline geliverdi birdenbire. Korkularla yatıp kalkan FP yönetimi, Son kongrede Abdullah Gül'e destek veren Diyarbakır İl Başkanı'nı görevden almış. Güneydoğu konusunda 'kararlı' bir suskunluk içinde olan FP'nin bölgeyle ilgili son dönemlerdeki tek görünür icraatının bu olması çok şey çağrıştırdı bana... 'Huzur' kavramının içeriğini kendi reklamlarında kullanma biçimiyle 'ilga' ve 'ilhak' etmiş sağcı bir gazetenin hiçbir zaman gözlerimin önünden gitmeyen bir birinci sayfası vardır. Üst manşet olarak 'Adriyatik'ten Çin Seddi'ne büyük Türkiye' ifadesini kullanan bu gazete, bunun hemen altında, bazı Batılıların Diyarbakır'a yaptıkları gezileri kastederek 'Bizi bölmek istiyorlar' manşetini atmıştı. O kadar büyük olmakla, bölünmekten bu kadar korkmak arasında kalmak, Türk sağının tipik 'siyasal şizofrenisi'ne işaret ediyordu kuşkusuz. O kadar büyük olanın bu kadar kolay bölünemeyeceğini, bu kadar kolay bölünmeyle karşı karşıya olanın, o kadar büyük olamayacağını anlayamayan ve bu anlama özürlülüğü siyaset şemasına çeviren o birinci sayfayı gördüğümden beri daha bir dikkatli bakarım 'bölünme korkusu'na ve 'birlik ve beraberlik' çağrılarına... Belli bir söylemin olur olmaz öne çıkması, o söylemin artık işaret ettiği gerçeği taşımadığını gösterir. Örneğin daha küçük topluluklardan devlete kadar bir çok kapsayıcı çerçevenin, belli kriz zamanlarında 'birlik ve beraberlik' çağrısı yapmasının bir anlamı vardır kuşkusuz. Fakat, 'birlik ve beraberlik' çağrısı yapmak olur olmaz her durumun içine sokuşturuluyorsa, bu, ya bir ve beraber olamamanın egemenleştiğini gösterir ya da 'birlik ve beraberlik' çağrısının başka şeylerin örtüsü olduğunu ifade eder. Bizim siyasi geleneğimiz açısından 'milli birlik ve beraberlik' çağrısı giderek otoriter uygulamaların örtüsü haline gelmiştir. 'Milli birlik ve beraberlik' çağrılarında genellikle toplumun daha sıkı markajlara alınmasının ve daha ağır bagajlara mahkum edilmesinin örtülmesi vardır. Buna mukabil, devletin otoriter uygulamalarını eleştiren ve bundan yakınarak toplumun önüne çıkan partilerin 'milli birlik ve beraberlik' çağrılarına farklı bir içerik kazandırmalarını beklemek doğaldır. Bu doğal beklenti ise, siyasetin yapısal özelliklerinden dolayı boşa çıkmakta ve siyasi partilerin resmi refleksin tutumunu kendi iç yapılarına yansıttıkları görülmektedir. Parti içi birlik ve beraberlik çağrısı yapan liderlerin tamamı, ya siyasi üretimsizliklerine dönük parti içi eleştirileri örtbas etmek üzere, ya da kaybettikleri bir seçimin hesabından kaçınmak üzere bu çağrıları yapmaktadırlar. Bunun en tipik örneği son zamanlardaki haliyle Fazilet Partisi'dir... Bu parti yönetiminden yansıyan mesajlar, partiye dönük içerden gelen her türlü siyaset eleştirisini ya da parti içi demokrasi talebini partiyi bölmeye dönük bir niyet olarak 'etiketleme' şeklindedir. Siyaseti göğüslemede beliren yetersizliklerin örtüsü olarak 'bölünme korkusu' üzerinden statükoyu pekiştirme pozisyonunu sürdürmektedir FP. Bu noktada partinin bölünmeyeceği teminatlarına karşılık, partinin nasıl büyüyeceğinin izahını yapamamaktadır yönetim. İşte tam da bu nokta, 'hacimsel büyüklüğü' itibariyle anamuhalefet partisi makamını dolduran partinin 'siyasal büyüklüğü'nün neden sıradan bir muhalefet etkisini bile doğuramadığını göstermektedir. Bütün siyasi gündemi 'bölünme korkusu' üzerine kurulu olan ve 'siyasi denklem' içinde yer almaktan çok parti içi denklemin bakiye hesaplarıyla uğraşan bir partinin, genel siyaset içinde, 'milli birlik ve beraberlik' söyleminin işaret ettiği, Sami Selçuk'un deyişiyle 'cumhursuz Cumhuriyet, halksız demokrasi' otoriteryenizminin 'nesne'si haline gelmesi doğaldır. Anamuhalefet partisinden beklenen 'siyasal özne'liği üretemeyip, istikrar etiketli siyasetsiz siyasi denklemin nesnesi haline gelmiş olmasını görmezden gelerek, parti içi güç kullanımı ile teşhircilik yapan FP için, asıl mesele, anamuhalefet partisi gücünde olup bölünmekten asla korkmayan bir pozisyonda mı, yoksa her an bölünebilecek bir parti olup anamuhalefet partisi olma gücünde olmadığına mı karar vermektir... Anamuhalefet gücünde isen bölünmekten korkma, bölünmekten korkuyorsan anamuhalefet görevini kilitleme...
ocelik@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|